Karayip Denizi’ne bakan rengârenk şehir

Tarihi dokusu, plajları, tropik meyveleri, yemekleri, begonvillerin süslediği balkonları, dünyaca ünlü kahveleri ve değerli el işlerinin satıldığı sevimli dükkânlarıyla Cartagena’ya âşık olmamak elde değil. Buraya gelmeden önce Güney Amerika’yı öğrenmeye ve keşfetmeye karşı büyük bir ilgim vardı. Özellikle Kolombiya’nın Karayipler’in tropik sularına bakan bu renkli şehrin fotoğraflarını gördüğümde hemen yola düştüm…

Fotoğraflar: Hande Çilek

Koloniyel dönemde İspanyolların hâkimiyetinde ‘Cartegana de Indias’ olarak bilinen Cartagena, konumu itibariyle zamanında zengin bir liman şehriydi.

Madenlerin İspanya’ya taşınması ve köle ticaretini sağlamak amaçlı 1533’te kurulan bu zengin liman şehri, Karayip Denizi’nde dolaşan korsanların ilgi alanına girince, şehrin etrafına dev duvarlar (Las murallas) inşa etmişler.

Şehrin zengin ve prestijli olması eğitimli insanları, ressamları, zanaatkarları kendine çekmiş. Zamanla eğitimli ve aydın kesim yönetime geçerek İspanyollardan bağımsızlığını kazanmayı başaran ilk Kolombiya şehirlerinden biri olmuş.

1984 yılında UNESCO şehri koruması altına alana kadar Cartagena, bir süre ihmal edilip unutulmuş ama geçirdiği renovasyon sonucunda şu anda Karayipler’in en ilgi çeken noktalarından biri…

Rengârenk sokaklar
Eski Şehir kendi içinde El Centro, San Diego ve Getsamani olarak üç ayrı bölgeye ayrılıyor. Kalelerin içinde kalan ve fotoğraflarda gördüğünüz renkli daracık sokaklar, kiliseler ve plazaların olduğu bölge El Cento ve San Diego’da kalıyor.

Bir de tam bu tarihi binaların karşısında Miami’yi andıran Bocagrande ismi verilen dev gökdelenlerin dizili olduğu bir semt var.

Eski Şehir, tarih ve sanatla dolup taşarken karşı tarafında bulunan Bocagrande tam zıt bir portre oluşturuyor. Getsamani ise Eski Şehre, yürüme mesafesinde…

Bir zamanlar adı suçlularla anılırken şimdi renove edilen butik otelleriyle ön plana çıkan yeni bir semt. Sahip olduğu nemli tropik iklimden dolayı yılın her dönemi sıcak olsa da, mayıs itibariyle yağmurlu sezon başlıyor ve aralık ayına kadar devam ediyor. Dolayısıyla en güzel zamanları aralık-mart arasında kalan dönem oluyor.

Parmak ısırtan lezzetler
Yemek yemeye ve farklı lezzetler denemeye düşkünseniz Cartagena size karşı oldukça cömert davranacak.

Deniz mahsullerinin ve Ceviche’lerin bol olduğu bu şehirde doğru adreslere sahip olduğunuz sürece yemekler sizi çok memnun edecek.

Mutfağının Peru ve Karayip esintileri taşıdığı Cartagena’da, hindistancevizi sütüyle pişirilmiş tatlı pilav ve kızarmış muz (patacon) eşliğinde balık çeşitleri, kahvaltıda arepa con huevo (yumurtalı ekmek) , empanada (kızartılmış etli, peynirli hamur), Cevicheler karşılaşacağınız en yaygın yemek türleri…

Yemeklerden önce gelen kızarmış muz cipsi ise alışkanlık yapabilir. Şehrin en iyi restoranlarında biri olan La Cevicheria, en iyi Ceviche yiyebileceğiniz bir mekân. Sıra beklemek zorunda olsanız bile beklemelere değer.

Canlı Latin müziği eşliğinde kaliteli bir akşam yemeği için Cuzco Cocina Peruana tercih edilebilir. Kolombiya denilince akla hemen kahve geldiğine göre Cartagena’da güzel bir kahve içmeden dönmemek gerek.

En iyi kahve içebileceğiniz adresler Epoca Cafe, Juan Valdez Cafe, San Alberto.

Wayu kabilelerinin elde ördüğü rengârenk çantalar, şapkalar, hasır örgü açık renkli çantalar, rengârenk küpeler, Kolombiya kahvesi mutlaka almanız gerekenler arasında.

Nerede kalmalı?
Cartagena gibi tarihi bir şehre geldiğinizde, eskiden konak olarak kullanılmış olan yuvarlak kemer sütunları, tropik bitkilerin ve havuzların süslediği avlularıyla ‘Casa’ oteller mutlaka önceliğiniz olmalı.

Özellikle Casa San Agustin ve Casa Pombo, Cartagena’nın ön plana çıkan butik otellerinden ikisi.

Cartagena’nın olmazsa olmazları
Eğer Narcos hayranıysanız Medellin’e gidip Escobar turu mutlaka yapın.

Gabriel Garcia Marquez’in Cartagena’da geçen kitabı ‘Kolera Günlerinde Aşk’ kitabını okuyun.

İspanyolca birkaç cümle mutlaka öğrenin çünkü az miktarda bile İngilizce konuşan birini bulmak zor olabiliyor.

Playa Blanca, Islas de Rosario veya Isla Baru’ya günlük olarak düzenlenen turlara mutlaka katılın. Biz iki günümüzü farklı plajlarda geçirdik.

Arabayla bir saat uzaklıkta bulunan Playa Blanca’yı çok sevdik. Tur firmalarıyla görüşerek adalar hakkında bilgi alabilirsiniz.

Las Palenqueras’larla (kafalarında meyve sepeti taşıyan kadınlar) mutlaka fotoğraf çektirin.

Bir gün batımını Cafe del Mar’da diğer gün batımını da Mavich Hotel’in roofunda karşılayın.

Altın Müzesi, Palace of Inqusition (Engizisyon Müzesi), Arte Moderno, ve Kakao Müzesi gibi yerler gezilebilir.

Katedral, San Felipe de Borgas Kalesi, San Pedro Claver Kilisesi şehrin en önemli yapıları mutlaka listenize ekleyin.