Trakya Üniversitesi’nde Hipertansiyon ve Sağlıklı Yaşam Semineri

Trakya Üniversitesi (TÜ) Rektör Yardımcısı ve Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sedat Üstündağ, Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) ülke genelinde başlattığı “Bilim Kafe” etkinliği kapsamında gençlerle ve vatandaşlarla bir araya geldi. Bu kapsamda, hipertansiyonun sağlık üzerindeki olumsuz etkileri ve hastalığa karşı alınabilecek önleyici tedbirler detaylı biçimde anlatıldı.

Organizasyon, YÖK Bilim İletişimi Ofisi ile Trakya Üniversitesi’nin ortak girişimiyle, Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi’nde gerçekleştirildi. Toplantıya, TÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Eylem Bayır moderatörlük yaptı ve katılımcılarla interaktif bir şekilde bilgi alışverişi sağlandı.

Prof. Dr. Sedat Üstündağ, hipertansiyonun Türkiye’de en sık görülen kronik hastalıklar arasında yer aldığını vurguladı. Toplum sağlığı açısından ciddi riskler taşıyan bu hastalığın, özellikle yüksek kan basıncı seviyelerinin dikkatle takip edilmesi gerektiğine işaret etti. Üstündağ, “Genel anlamda, kan basıncı 140/90 mmHg’nin üzerinde olduğunda risk artışına başlar. Bu sınırların altında da değerler hastalık belirtisi olabilir ve bireylerin sağlık durumunu etkiler. Her bireyin kan basıncı farklılık gösterdiğinden, düzenli kontrol şarttır.” dedi.

Hipertansiyonun en önemli nedenlerinden biri olarak aşırı tuz tüketimine dikkat çeken Üstündağ, “Tükettiğimiz tuz miktarını sınırlandırmak, hastalık riskini azaltmada büyük önem taşır. Böbreklerin fazladan tuz atımı kapasitesi günde yaklaşık 5 gramdır. Bu miktarın üzerinde alınan tuz, damar içi sıvı miktarını artırır ve kan basıncını yükseltir. Fazla tuz ve suyun vücutta birikmesi, vasküler yataklar üzerinde baskı oluşturur ve hipertansiyona zemin hazırlar.” şeklinde açıklamada bulundu.

Böbrek Sağlığı ve Erken Doğumun Önemi

Üstündağ, böbreklerin tuz ve sıvı dengesini koruyan hücrelerin vücutta bulunduğunu ve bu nedenle böbrek sağlığının hipertansiyonla mücadelede kritik önem taşıdığını belirtti. Ayrıca, anne karnında böbrek hücrelerinin gelişiminin tamamlandığını ve doğum sonrası yeni hücrelerin üretilemediğine dikkat çekti. Erken sezaryen doğumlarının, bebeklerin böbrek gelişimi üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğine vurgu yaptı.

Prof. Dr. Üstündağ, “Düzenli doğan bebeklerde, her bir böbrekte yaklaşık 1 milyon 200 bin nefron bulunur. Bu yapılar, doğumdan sonra yenilenemez. Erken doğan veya zamanından önce sezaryenle doğan bebeklerde ise, nefron sayısı 800-900 bin civarında olabilir. Bu durum, ilerleyen yaşlarda hipertansiyon ve kronik böbrek hastalıklarına yatkınlık oluşturur.” dedi.

Türkiye’de sezaryenle erken doğum oranlarının önceki yıllarda %75 civarında olduğunu, yapılan çalışmalarla bu oranın %50’ye kadar gerilediğini belirten Üstündağ, “Bu gelişmelerin sonucunda, 18 yaş üstü yetişkinlerde hipertansiyon görülme oranı %30 civarında seyretmektedir. Erken doğum ve sezaryen oranlarındaki azalma, toplum sağlığı açısından olumlu gelişmeler olarak değerlendirilmektedir.” şeklinde ekledi.

Etkinliğe, TÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Hatipler, akademisyenler, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı. Katılımcılar, hipertansiyon ve sağlıklı yaşam ile ilgili önemli bilgiler edindiler.

Kaynak: AA / Gökhan Zobar – Sağlık

Kaynak: Haberler.com