Psikanaliz Kuramı Nedir?
Sigmund Freud’un yapıtaşlarını döşediği Psikanaliz yöntemi, bilinçaltımızın en derinindeki ruhsal sorunlarımızın kaynağını bulmakta yardımcı olur. Pekii psikanaliz nedir? Psikanalizin uygulama yöntemi nasıldır?
Psikanaliz, yapıtaşlarını Sigmund Freud’un döşediği bir yöntemdir. Bilinçdışımızın en derin noktasındaki ruhsal sorunlarımızın kaynağını bulma ve onları giderme amacı taşır.
PSİKANALİZ NEDİR?
Zor duyguların, kısırdöngülerin ve tıkanmışlıkların kişinin zihninde yeni anlamlar kazanıp farklı şekillerde deneyimlenmesi, böylece danışanın hayatında bazı açılımlar yaşaması beklenir. Çocukluk döneminde kurulan cinsel fanteziler ve çocukluk döneminin unutulmuş olayları bilinçdışının içeriğini oluşturur. Bu bilinçdışı malzeme yetişkinlik döneminde ortaya çıkan nevrozlarımızın kökeninde bulunur. Bunlar psikanalizin çıkış fikrinin temelini oluşturur. Hasta yani analizan; anıları, düşleri ve aklına spontane olarak gelen her türlü sözel ve imgesel çağrışımla kendini mümkün olduğunca rahat bir şekilde ifade etmeye teşvik edilir. Psikanalist yalnızca kişinin ‘kendi kendini duymasına’ yardımcı olmak için araya girer. Birkaç yıl süren analitik terapi, genel olarak bir divan üzerinde yatar pozisyonda ya da yüz yüze gerçekleştirilir.
PSİKANALİZ TARİHÇESİ
Psikanaliz yöntemi Freud’un Anna O. ile görüşmeleri sırasında oluşur. Freud, hastanın küçükken yaşadığı cinsel bir travmayla histerik belirtiler geliştirmesi arasında bir bağ kurar. Ödipus (Oidipus) kompleksi ve çocuk cinselliğinin keşfi, ‘Psikoseksüalitenin’, kontrolümüz dışındaki bilgilerin depolandığı bilinçdışı teorisinin doğuşuna yol açar, ardından libido ve nevroz kavramlarına geçiş yapılır. Günümüzde artık gündelik hayatın bir parçası olan ve Freud’un öne çıkardığı terimler, Carl Gustav Jung ve Jacques Lacan tarafından da kullanılmıştı.
PSİKANALİZ İLKESİ
Psikanaliz, bilinçdışının keşfedilmesini hedeflediği için, doğası gereği uzun soluklu bir çalışmadır. Bu uzun yolculuk, derinlerdeki kişisel gerçeklikle barışarak çekilen acının azaltılmasını amaçlar. Bu noktada, alanın kurucuları olan Sigmund Freud, Carl G. Jung ve Jacques Lacan, öncelikli hedefin iyileştirme ya da belirtiyi ortadan kaldırma olmadığı konusunda hemfikirdir. Belirtiyi ortadan kaldırmak yerine sorunun oluşturduğu düğümü çözmek esastır. Teori, Ödipus kompleksine ve çocuk cinselliğinin çatışmalı rolüne dayanır. Analizin ilerletici gücü aktarımdır. Hastanın anne ve baba figürlerini analiste yansıtması, değişimi sağlar. Teknik, sözel iletişimle sürer, hasta aklından geçen her şeyi söylemeye, düşüncelerini sınıflamadan ve sansürlemeden yani serbest çağrışımla ifade etmeye teşvik edilir. Belirtilerin nedeni bilinçdışında yani rüyalarımızda, dil sürçmelerinde ve sakarlıklarda yatar. Hastanın seansta dile getirdiği konular, bunları çözümleme şansı verir.
PSİKANALİZ NASIL UYGULANIR?
Genellikle analizan, en rahat olacağı pozisyonda, bilincini sakinleştirecek şekilde divana uzanır. Psikanaliz süreci öncelikle konuşmaya dayanır, hastanın kendini sansürsüz bir biçimde ifade etmesi teşvik edilir. Duygular bir seans süresince değişiklik gösterebilir; kendini iyi hissetme, yerini öfke, kaygı, üzüntü gibi farklı duygulara bırakabilir. Bunlar bir aktarım belirtisi olarak değerlendirilebilir. Teoriye göre, çocukluk döneminden bir yaşantı analiste yansıtılarak açığa çıkarılır. Psikanalist bir açıklama ya da tavsiye için değil, belli sözcüklere dikkat çekmek için konuşur. Böylece analizan o sözcükler üzerine yeniden düşünür. Bazen analistin sessizliği ağır basar ancak sorunların özüne inebilmek için bu gereklidir.