Ehramdan Bez Bebek Projesi ile Erzurum’un Kültürel Kimliği Yeniden Canlanıyor
Ehramdan Bez Bebek Projesi ile Erzurum’un kültürel kimliği yeniden canlanıyor, geleneksel el işleri ve yerel sanatlar yaşatılıyor. Tarih ve kültür bir arada.
Erzurum’un kültürel mirasını yeni nesillere aktarmak ve geleneksel el sanatlarının yaşatılmasını sağlamak amacıyla önemli bir adım atıldı. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeynep Kırkıncıoğlu, yaklaşık iki yıl süren titiz çalışmalar sonucu, ehram kumaşıyla yapılan bez bebekleri tasarladı ve bu özgün tasarımı Türk Patent ve Marka Kurumu’nda tescil ettirdi. Bu girişim, hem kültürel sürdürülebilirliği desteklemek hem de hediyelik eşya ve oyuncak sektörüne Erzurum’un özgün motiflerini kazandırmak hedefleriyle hayata geçirildi.
Proje kapsamında, Doç. Dr. Kırkıncıoğlu ve 5 öğrencisi, fakültedeki atölyede ehram kumaşını temel alarak toplamda 16 farklı kategoride bez bebek tasarladı. Bu çalışmalar, Erzurum’un geleneksel kıyafetlerini ve kültürel özelliklerini yansıtan detaylarla zenginleştirildi. Ayrıca, ehramdan bez bebeklerin seri üretimi için Tortum, Tekman ve Karayazı kaymakamlıklarıyla işbirliği yapılarak bölgenin ekonomik ve kültürel kalkınmasına katkı sağlandı. Bu özgün tasarımlar, Erzurum’un kültürel kimliğini yeni nesillere aktarma ve geleneksel el sanatlarını yaşatma amacı taşıyor.
Erzurum’un Kültürel Kimliğini Yansıtan Bez Bebekler
Doç. Dr. Kırkıncıoğlu, projeyle ilk amaçlarının kültürel sürdürülebilirliği sağlamak ve Erzurum’un geleneksel kıyafetlerini gelecek kuşaklara aktarmak olduğunu belirtti. Erzurum’un Cumhuriyet öncesi ve sonrası dönemlerine ait geleneksel giyim tarzlarının, ehram kumaşındaki detaylarla yeniden hayat bulduğunu anlatan Kırkıncıoğlu, şunları ekledi: “Genç kızlar ve yeni gelinler beyaz ehram giyerken, yaşlı dul kadınlar koyu renk ehramları tercih ederdi. Bu farklı renk ve tarzlar, bölgenin kültürel kimliğinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Biz tasarımları yaparken ehram renklerine göre farklı yaş ve statüdeki kadınların giyim tarzını yansıttık.”
Erzurum’un geleneksel ehramının yapım sürecine de değinen Kırkıncıoğlu, ehramın koyun yünlerinin özenle taranıp ip haline getirildiği ve dokuma tezgahlarında işlendiği geleneksel yöntemlerle hazırlandığını belirtti. Ayrıca, ehramın yapım aşamasını gelecek nesillere aktarmak amacıyla, bez bebeklerin içerisine küçük yün eğirme aleti olan “teşi” yerleştirerek bu zanaatın yaşatılmasını hedeflediklerini dile getirdi.
Seri Üretim ve Toplumsal Katkı
Projenin sonunda, 16 prototip bebek tasarımı ortaya kondu. Bu bebeklerin, Erzurum’un geleneksel kıyafetleriyle uyumlu ve kültürel motiflerle bezeli olduğunu vurgulayan Kırkıncıoğlu, seri üretim aşamasına geçip satışa sunmayı planladıklarını belirtti. “Amacımız, yalnızca geleneksel el sanatlarını yaşatmak değil, aynı zamanda ekonomik anlamda da bölgeye katkı sağlayacak sürdürülebilir bir üretim modeli geliştirmektir.”
Genç yaşta çocuklarının yabancı kahraman figürleriyle büyümesine karşı çıkan anne ve eğitimci olarak, Kırkıncıoğlu, bu projeyle çocukların doğal ve kültürel motiflerle büyümesini amaçladıklarını şu sözlerle ifade etti: “Çocuklarımıza, kendi kültürümüzden ve el sanatlarımızdan ilham alan oyuncaklar sunmak, onların hem kültürel kimliğini güçlendirecek hem de doğal malzemelerle büyümelerini sağlayacaktır.”
Kültürel Mirasın Geleceğe Aktarılması
Bebeklerin prototiplerinde, Erzurum’un geleneksel takı ve aksesuarları da dikkat çekiyor. Gümüş kemer, burma bilezik ve iğne oyası gibi detaylar, çocukların kültürel mirasla iç içe büyümesine olanak tanıyor. Kırkıncıoğlu, “İç iskeleti, atık kumaş ve malzemelerle, dış yüzeyi ise saf yün ehramdan yapılan bez bebekler, sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda tasarlandı.” diyerek, bu çalışmaların hem geleneksel üretim tekniklerini yaşatmayı hem de çevresel farkındalığı artırmayı amaçladığını ekledi.
Sonuç olarak, Erzurum’un özgün kültürel motifleri ve geleneksel el sanatları, modern tasarımlarla yeniden hayat buluyor ve gelecek nesillere ulaşmak üzere korunuyor. Bu özgün girişim, bölgenin kültürel mirasının korunması ve kültürel sürdürülebilirliğin sağlanması adına önemli bir adım olarak görülüyor.