Bayırbucak Bölgesinde Zeytinlikler ve Rejim Baskıları
Bayırbucak bölgesindeki zeytinliklerin durumu ve bu alanlarda uygulanan rejim baskıları üzerine derinlemesine bir inceleme. Tarımın geleceği, yerel halkın yaşadığı zorluklar ve zeytinliklerin korunması konularında bilgi edinin.
Bayırbucak Bölgesindeki Zeytinlikler ve Rejim Baskıları
Bayırbucak bölgesindeki Sılayip Türkmen ve Burç İslam köylerinde, köylüler yıllardır zeytin, limon ve portakal yetiştiriyordu. Ancak 1974 yılından itibaren Esad ailesi, bu verimli arazilere göz dikmeye başladı. Tarlalarını satmak istemeyen köylülere tehdit, baskı, şiddet ve işkence uygulandı. Çeşitli iftiralarla tutuklanan ya da tarlalarının ortasından yol geçirilmekle tehdit edilen köylüler, sonunda arazilerini bedelinin çok altında satmaya zorlandı.
Esad rejimi, çoğu zeytin ağaçlarıyla dolu bu arazileri dümdüz ederek zamanla dört saray inşa ettirdi ve çevresini tel örgülerle koruma altına aldı. Bölge halkının tapulu zeytinliklerine hasat için yılda yalnızca bir kez, asker nezaretinde girmesine izin verildi. Baas rejimi devrilse de yaşadıkları acıları unutamayan köylüler, karşılaştıkları baskı, tehdit ve işkenceleri Anadolu Ajansı (AA) muhabirine anlattı.
Vahid Said Şalha’nın Anıları
“Yabancı bir ülke ile işbirliği yapma iftirasıyla suçlandım”
Esad rejimi el koymadan önce 50 dönüm tarlayı ailesiyle işleten 70 yaşındaki Vahid Said Şalha, haksız yere “yabancı bir ülkeyle işbirliği yaptığı” iddiasıyla hapse mahkûm edildiğini ve mallarına el konulduğunu belirtti. Balıkçılıkla geçimini sağladığını söyleyen Şalha, “Bir gün rejim güçleri çıkageldi ve beni ‘Türk komutanlarla görüşüyorsun, bilgi sızdırıyorsun’ diyerek iftirayla suçladı. Onlara bunun yalan olduğunu söylesem de beni tutuklayıp Sednaya Hapishanesi’ne götürdüler. Bana işkence ettiler. Bir ay boyunca üzerime bir şey giyemedim,” dedi.
Hapiste üç yıl geçirdiğini ifade eden Şalha, “Bizim buralarda 50 dönümlük üzüm arsamız var. Bu arsanın içinde amcaoğullarımın, kardeşlerimin ve benim payım var. Bu arsa bize dedemizden miras. Benden arsayı istediler, ‘satacak mısın’ diye sordular. Ben de onlara satmayacağımı söyledim. Bana gitmemi söylediler. Beş yıl içinde beni üst üste çağırdılar. Beş yılın sonunda ise arsadan yol açtırmak için kepçeyi getirdiler. Bu saraydan ikinci saraya kadar yol açtırdılar. Ben de onlara yine arsayı satmayacağımı belirttim,” şeklinde konuştu.
Şalha, Esad rejimi tarafından görevlendirilen Muhammed Hatip isimli bir kişinin kendisini tehdit ettiğini belirtti. “Bu adam gelip bana ‘sen Sednaya Hapishanesi’nden çıktın. Seni oraya tekrar gönderirsem sence nasıl olur? Ama seni oraya geri gönderirsem bu sefer geçen seferki yolculuğun gibi olmaz, kendini kaybedersin’ dedi. Ben de ona ‘tamam’ dedim. Geldim ve aileme durumu anlattım. ‘Beni tehdit ediyorlar dedim’. Aileme, eğer arsayı vermezsem tekrar beni Sednaya Hapishanesi’ne götüreceklerini söyledim,” ifadelerini kullandı.
Topraklarının değeri çok altında bir bedelle kendisinden alındığını vurgulayan Şalha, “Dönümüne 100 bin Suriye lirası vereceklerini söylediler. O zamanlarda her dönümün gerçek değeri 1 milyondu. Mahkemede zeytin ağaçlarını hasat etmem için bana izin verilmezse satmayacağımı belirttim. Hakimin karşısında Muhammed Hatip silahını çıkarıp göbeğime doğrulttu ve beni vurmamak için çekip gitmemi söyledi,” dedi.
Şalha, 1974’te Türkmen Dağı’na rejim tarafından bir saray yapılmaya başlandığını hatırlatarak, “Bu saray kurulduğundan beri tarlalarımıza girmemiz yasaklandı. Yılda sadece bir kez, o da asker kontrolünde tarlalarımızı görmeye izin verilirdi. Zeytin ağaçlarını hasat ederken bile askerler başımızda dururdu. Kapıda kimliğimizi ve nüfus cüzdanımızı alıp bizleri malımızı görmek için geçirirlerdi. 50 yıldır bu şekilde yaşıyorduk,” ifadelerini kullandı.
Adalet Talebi
Hapiste çok fazla zulme uğradığını ve dayak yediğini vurgulayan Şalha, “Ben milliyetçi bir insanım. Türk bayrağının üzerinde sinek görsem gider onunla kavga ederim. Allah korusun, bana Türkiye’den bir kaza haberi gelse o gece uyuyamam. Koluma ay yıldız dövmesini yaptırmıştım. Bu yüzden çok dayak yedim. Yediğim dayağı bir Allah bir de ben bilirim. Bu dövme halen kolumda duruyor. 1968’den bu yana yanımda taşıyorum. Gece gündüz demeden her nefes alışımda, yatarken, tekrar uyanırken hep kontrol edip öyle günüme devam ederim,” dedi.
Şalha, Esad rejiminin zulmü karşısında tek talebinin adalet olduğuna işaret ederek, “Biz yeni devletten adalet istiyoruz. Topraklarımızın değeri her neyse onu ödesinler. Yarısını bile verseler ama adil bir şekilde yapılsa, kabul ederim,” şeklinde konuştu.
Hasan Faris’in Kararlılığı
“Topraklarımız bizim mezarımız olsa bile satmayız”
Bayırbucaklı Hasan Faris, ailesine ait zeytinlikleri ellerinden almak için yapılan tehditleri şu şekilde anlattı: “Bir gün gelip oturduğumuz evi başımıza yıkacaklarını söylediler. Biz de onlara ‘elinizden geleni ardınıza koymayın. Biz size satmayız, ne yapacaksınız yapın’ dedik. Onlar ‘sizi öldürürüz’ dediler. ‘Nasıl öldüreceksiniz bizi’ dedik. Onlar da ‘kepçelerle milleti nasıl yok ettiysek sizleri de öyle yok ederiz. Buralar sizin mezarınız olur’ dediler. Biz de onlara ‘buralar bizim mezarımız olsa bile satmayacağız’ dedik.”
11 kardeş olduklarını ve geçimlerini bu topraklardan sağladıklarını aktaran Faris, babasına da aynı tehditlerin yöneltildiğini ancak babasının da direndiğini söyledi. Faris, Esad rejiminin sarayı için tarlasının ellerinden alınmasına ve ölüm tehditlerine de değinerek, “Ancak bir gün uyandığımızda kepçeler tarlamıza girmiş, zeytin ağaçlarımızı yok etmişti. Bir tek ağaç bırakmamışlar. Tarlamıza yaklaşmak istediğimizde, ‘Buralara yaklaşmayın, sizi buraya gömeriz’ diyerek tehdit ettiler. Biz de onlara şu cevabı verdik: ‘Alın dünya malı sizin olsun. Ama ahiret günü hakkımızı sizden alırız,'” ifadelerini kullandı.
Ailelerinin topraklarının tapusunun olmadığını kaydeden Faris, ancak herkesin yaklaşık üç dönüm toprağın onlara ait olduğunu bildiğini belirtti. Faris, “Biz sadece kendi adımıza değil, tüm Bayırbucak Türkmenleri adına konuşuyoruz. Herkes adalet istiyor. Herkes kendi malını geri almak istiyor,” dedi.
İbrahim Bilal’in Yaşadığı Zorluklar
“Tapulu tarlalarımıza yaklaşmak bile yasak”
Sılayip Türkmen köyünden İbrahim Bilal, “Üç dönümlük tarlamız var ve üzerimize tapulu. Ancak bu tarlanın yanından yürürken bile bakmak yasak. Tarlamıza evimizden, uzaktan bakabiliyoruz ancak yaklaşmak yasak,” dedi. Tarlaya girebilmek için kimlik ve nüfus cüzdanlarını teslim ettiklerini, yanlarına bir asker gönderildiğini, askerin de tarlada kendilerini izlediğini dile getiren Bilal, “Eğer zeytin hasadı yapıyorsanız, sürekli acele ettiriyorlar ve ‘Hadi, artık fazla kalmayın’ diyorlar,” şeklinde konuştu.
Bilal, Türkmenlerin sahip olduğu malların üzerlerine tapulu olmasına rağmen erişim haklarının ellerinden alındığını vurguladı. Esad rejiminin bölgede inşa ettirdiği sarayları anlatan Bilal, “Bir tane Büşra Esad’ın var. Daha ileride bir tane devrik Esad’ın Cumhuriyetçi Başkanlık Sarayı var. Daha ileride Basil Esad’ın ve Münzir Esed’in sarayları bulunuyor. Münzir Esad, bu sarayı işkence, dayak ve tehditlerle zorla aldı. Bizler hakkımız olanı istiyoruz. Hak yerini bulsun. Adalet olsun. İstediğimizin hepsi bu. Bize ait olan mallarımızı versinler,” diyerek sözlerini tamamladı.