Bambaşka Sohbetler’e konuk olan Ceylan Atınç Tanrıverdi: Trendleri çok takip etmiyorum
Ceyda Düvenci, NTV ekranlarında yayınlanan “Bambaşka Sohbetler” programında Ceylan Atınç Tanrıverdi’yi konuk etti. Tanrıverdi, nasıl stil sahibi olunacağına dair ipuçları verdi.
NTV ekranlarında Ceyda Düvenci’nin sunumuyla izleyiciyle buluşan “Bambaşka Sohbetler” programının konuğu stil danışmanı ve moda direktörü Ceylan Atınç Tanrıverdi oldu.
Ceylan Atınç Tanrıverdi, Ceyda Düvenci’nin “Stil nedir?” sorusunu “Coco Chanel ‘moda geçicidir, stil kalıcıdır.’ der. Dolayısıyla moda, sektörün bize dayattığı en geç altı ayda bir değişen trendler örgüsü. Oysaki stil daha kalıcı insanın hayatı boyunca devam ettirebileceği, o stile yeni şeyler ekleyip trendleride kendi stiline adapte edip aslında çok hoş bir çizgide yaşayabileceği tarzdır” diye yanıtladı.
Ceylan Atınç Tanrıverdi, nasıl stil sahibi olunacağına dair şunları söyledi:
“İyi bir ışık alan yerde, iyi bir boy aynası ve telefonumuz lazım. Şimdi dolabımızı çok yanlış kullanıyoruz. Aldığımız bir iki kere giydiğimiz parçalarla dolu ve bu sürdürebilir değil. Dolabımızdaki parçaları uzun süreli kullanabilmeliyiz. Mesela üzerimdeki bluz en az 10 yıllık, yeni bir şey almıyorum, trendleri çok takip etmiyorum, kendi tarzımda trendler olduğunda satin alıyorum ve en az 5-10 kombinle giyebileceğim şeylerin peşindeyim ama bunu ayna karşısında çalışarak yapıyorum. Benden danışmanlık alanlara veya öğrencilerime de bunu tavsiye ediyorum; iyi bir boy aynasında belirli styling günleri yapmak. Yani çalışmak; bak bununla bunu giydim güzel oldu çünkü inanın çoğu insan aynaya bakmadan dışarı çıkıyor. Ayakkabı uydu mu? Çorabı düzgün durdu mu? Beğenmediği bir şey var mı? Bunlara bakmıyoruz, çok hızlı bir şekilde evden çıkıyoruz. Oysaki çok kısa bir çalışma yapmak bize tarz kazandırır. Bir pazar gününü ayırıp gerçekten saatlerce denemelisin ve bunu sevmelisin. Denediğin kombin hoşuna gittiyse fotoğrafını çekip dosyalayabilirsin. Daha önceden yaptığın kombinler çok hoşuma gitmiş olabilir, sana çok yakışmış olabilir o kombini deneyip fotoğraflayıp dosyalayabilirsin. Kendine ayda bir styling günü yapmalısın. Dolabını indirip biriyle birlikte ya da tek başına ‘bu oldu, olmadı, beğendim, beğenmedim, Neden beğenmedim? Başka türlü nasıl giyebilirim? Şık bir yere gitsem nasıl adapte edebilirim? Akşama çevirmek istesem bu kombini nasıl ayakkabı çanta alabilirim?’ gibi sorularla bunu düşünerek bizler için eğlenceli bir şey. Gardırop detoksu dediğimiz şeyde bu. Bunu sezonluk yapabilirsin, aylık yapabilirsin, yıllık yapabilirsin, eğer yazlık kışlık yapıyorsan ona göre adapte edebilirsin. O zaman giymediğin şeylerin farkına varacaksın, boşuna para vermeyeceksin, tarzını yakalayacaksın. Örneğin bir kazak aldım ve bu süreçte giymediğimi fark ettim işte onu kenara ayırıcaksın ve yerine yenisini alabilirsin.”
“Z KUŞAĞINDA BAŞKALDIRI VAR”
Ceyda Düvenci’nin “Moda konusunda bu baskı ve topuklu ayakkabıya karşı olan bu isyan üzerine ne düşünüyorsun?” sorusuna Ceylan Atınç Tanrıverdi, “Z kuşağında bir baş kaldırı var. Fakat bir yanda büyük bir baskı var. Bir giydiğini bir daha giymemek. Oysa erkeklerde bu yok. Eğer beden ölçüsü değişmediyse bir sonraki düğünde farklı kravatla yine aynı takım elbiseyi giyebilir ama biz aynı şeyi giyemiyoruz ve hiç sürdürebilir değil. Akıllı alışveriş denilen şey erkeklerin yaptığı ihtiyaca yönelik alışveriştir. Bizler arzularımıza göre alışveriş yapıyoruz. Canımız sıkılıyor alışverişe gidiyoruz, moralimiz bozuluyor alışverişe gidiyoruz böylece bir sürü parçamız oluyor. Bu alışveriş süresi sadece 1-2 saat bizi mutlu ediyor ardından bir sürü parça kıyafetimiz bizi mutsuz ediyor aslında” yanıtını verdi.
“PİJAMA GİBİ KIYAFETLER PANDEMİYLE HAYATIMIZA GİRDİ”
Stil danışmanı ve moda direktörü Ceylan Atınç Tanrıverdi pijama tarzı kıyafetlerin moda olmasıyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Pijama gibi kıyafetler pandemi ile birlikte hayatımıza girdi. Eşofman kumaşı, eşofman takımları en lüks markalar bile bunları üretti çünkü biz toplantıda bile üstümüze gömlek giyip altımıza eşofmanla girdik. Bu rahatlığı hala arıyoruz. Diğer taraftan da lüks her zaman ortaya çıkar. Yani büyük baskılardan sonra çıkar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, büyük buhrandan sonra en güzel arabalar, saç, makyaj, kıyafet trendleri dolayısıyla pandemide böyle bir baskıydı. Biz giyinmeyi özledik, topuklu ayakkabıları özledik, makyaj yapmayı özledik. İkisi aslında bir miks ve geçiş dönemi. İkiside kendini bir şekilde ortaya koymak durumunda ama bunu bağırarak, logolarla yapmak yerine daha sessiz bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu ne demek ben dışarıdan baktığımda senin hangi marka giydiğini bilmemeliyim, evet kaliteli bir kumaş kaliteli bir görünüm diyebilmeliyim seni dışarıdan gören biri olarak.”
NTV