ABD’nin mRNA aşısı çalışmalarına ödeneği kesmesi büyük bir hesap hatası olabilir mi?
ABD’nin mRNA aşı yatırımlarını kısması, araştırma güvenliğini ve erken uyarı sistemini etkileyebilir. Bilgiye dayalı bir hesap hatası mı?
ABD, mRNA aşılarına ayırdığı finansmanı kısarak araştırmalarını durdurmayı seçti. Sağlık Bakanı Robert F Kennedy Jr., COVID ve grip gibi enfeksiyonlarla mücadelede desteklenen 22 projeye verilen 500 milyon dolarlık fonu iptal etti. Kennedy Jr.’ın bu kararı, mRNA teknolojisinin geleceği konusunda çeşitli yorumlara yol açtı: Bristol Üniversitesi’nde aşı araştırmacısı olan Prof. Adam Finn bunun hem “biraz doğru” hem de “biraz da hata” olduğuna işaret ederken, mRNA teknolojisinin terk edilmesinin ise “aptalca” ve potansiyel olarak “feci bir hata” olabileceğini söylüyor. Nedenlerini birlikte inceleyelim.
mRNA aşıları işe yarıyor mu? Kennedy, mRNA aşılarının arkasındaki bilimin üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı sağlam bir koruma sağlama kapasitesini gösteremediğini savundu. Bunun yerine, virüsler mutasyona uğrasa bile etkinliğini sürdüren daha güvenli, geniş kapsamlı aşı platformlarına yönelmesi gerektiğini belirtti. Oxford Aşı Grubu’ndan Prof. Andrew Pollard ise bu iddiaların doğru olmadığını belirterek aşıların koruma sağladığını dile getirdi; hem klinik denemelerde hem de dünya genelinde uygulamaya konulduğunda aşıların etkisinin yakından izlendiğini ifade etti.
Pandemi döneminde aşılar hayat kurtarıcı bir rol üstlendi; Pfizer/BioNTech mRNA aşısı, ilk yıl içinde yaklaşık yedi milyon hayat kurtardığı tahmin ediliyor. Ancak bazı yan etkiler de görüldü; özellikle genç erkeklerde nadir olarak miyokardit vakaları ortaya çıktı. Prof. Pollard, bu yan etkilerin çok nadir olduğunu ve teknolojinin devasa yararlarıyla karşılaştırıldığında gözetilmesi gerektiğini belirtti.
mRNA aşıları, bir virüsteki tek bir proteine odaklanması nedeniyle korumayı sınırlayabileceği endişesini doğuruyor. Virüs mutasyona uğrarsa koruma düzeyi düşebilir. Alternatif bir yaklaşım olarak virüsün tamamını hedefleyen aşılar öneriliyor; fakat güncel bilimsel bulgular, mRNA teknolojisinin yöneldiği hedeflerin geçmişte kullanılan inaktif aşılar karşısında da iyi performans gösterebildiğini gösteriyor. Bu konudaki görüşler, mRNA aşılarını tek başına değerlendirmek yerine karşılaştırmalı bir analizle ele almayı gerektiriyor.
mRNA aşılarının diğerlerinden farkı ne? Sıkça sorulan bir soru, mRNA teknolojisinin diğer aşı yaklaşımlarıyla nasıl bir fark yarattığıdır. Uzmanlar, pandemi süresince mRNA’nın üzerinde çok durulduğunu, ancak şu anda dengeli bir bakış açısına geçildiğini ifade ediyor. “mRNA’nın işe yaramaz, değersiz olduğunu savunmak kadar yanlış; gerçekten etkili iş çıkarıyorlar” diyen Prof. Finn, teknolojinin potansiyelinin geniş olduğuna vurgu yapıyor.
Daha iyi bir koruma sağlıyorlar mı? Kaygılar, mRNA araştırmalarından vazgeçilmesinin, gelecekte başka teknolojilerin bu kapasitesiyle rekabet etmek zorunda kalması gerektiği bir dönemde tesadüfen ortaya çıktı. Prof. Pollard, “Koruma anlamında bunların çok daha iyi olduklarına dair kesin kanıtlar yok; ancak RNA teknolojisi salgınlar karşısında diğer yaklaşımlara göre çok daha hızlı yanıt verebiliyor” diyor. Grip aşıları yıllardır değişen varyantlara uyum sağlamak üzere güncelleniyor; bununla birlikte mRNA tabanlı grip aşıları da benzer şekilde üretim süreçlerini hızlandırma potansiyeli taşıyor.
ABD’nin kuş gribi (H5N1) gibi olası pandemilere hazırlık projelerinin iptal edilmesi, bu tür tehditlere karşı genel savunma kapasitesini nasıl etkiler sorusunu da gündeme getiriyor. Prof. Finn, “Bir kuş gribi pandemisi ortaya çıkarsa bu karar ciddi bir hata olarak değerlendirilebilir” diyor. Ancak bu kararın yalnızca mRNA mı yoksa araştırma ve inovasyon ekosistemine olan genel güven üzerinde de uzun vadeli etkileri olabilir.
Kaynaklar: Haberler.com