Yangın Sonrası Ağaçlandırma İçin Ekolojik Uyum Önemli

KTÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Turna, yangınlardan sonra yapılan ağaçlandırmaların doğaya uygun olması gerektiğini vurguladı. Toprak, iklim ve eğimi dikkate almadan bitkilendirme çalışmalarına girilmemesi gerektiğini söyleyerek, yangın sonrası önceliğin doğal türlerle ağaçlandırma olduğuna işaret etti. Biyoçeşitlilik ve ağaçların yaşaması açısından ekolojik uyum ve adaptasyonun son derece önemli olduğunun altını çizdi.

Türkiye’de hava sıcaklıklarının yükselmesiyle artan orman yangınları, kuvvetli rüzgarlar ve diğer koşullarla birlikte alanları hızla etkiliyor ve pek çok canlıyı yok oluyor. Uzmanlar, doğayı ve ekosistemi koruma amacıyla, küle dönen alanların yeniden yeşertilme çalışmalarına yönelmeliyiz derken, dikilecek ağaç türlerinin değiştirilmemesi gerektiğine dikkat çekiyorlar.

Prof. Dr. Turna, iklim değişikliğinin önemli nedenlerinden birinin orman yangınları olduğunu vurgulayarak yangınların çıkış nedenleri ve sonrasında yapılacak ağaçlandırmalar hakkında bilgiler verdi. Yangınların çıkış nedenlerinin büyük çoğunluğunun insan kaynaklı olduğuna değinen Turna, iklim değişikliğinin sadece tehlikeli bir kavram olmadığını, yangınların bu süreçte önemli bir rol oynadığını belirtti. Alevlerin hızla yayılmasını engellemenin en etkili yolunun özenli önlem almak ve yanıcı maddeleri uzak tutmak olduğunun altını çizdi.

EKOLOJİK UYUM VE ADAPTASYON ÖNEMLİ Yağışlı ya da kurak mevsim fark etmeksizin yangın sonrası müdahalelerde doğaya uygun hareket edilmesi gerektiğini vurgulayan Turna, araziyi iyice inceleyip yanan ağaç ve bitki örtüsünü değerlendirmenin zorunlu olduğunu söyledi. Ekolojik durum, toprak yapısı ve iklim göz önünde bulundurulmalı; toprak, iklim ve eğimi dikkate almadan bitkilendirme yapılmamalıdır. Yangın sonrası öncelik, alanın doğal türleriyle ağaçlandırmaktır. Bu yaklaşım, biyolojik çeşitlilik ve ağaçların sağlıklı bir şekilde yaşaması için hayati öneme sahiptir. Özellikle genç ormanlarda, yeni nesli sağlayacak kozalak tohumları yok olabilir; bu nedenle o bölgeye ait türlerden gelen bitkilerin dikilmesi gerekir.

Yangına karşı özellikle hassas olan türler arasında kızılçam öne çıkıyor. Milyonlarca yıl öncesinden yangınlarla özdeşleşen Akdeniz kuşağının bu ağacı için, oradan kaldırıp yerine yapraklı türleri koymanın uygun olmadığı belirtildi. Ekolojik uyum ve adaptasyon konularında dikkatli olunması gerektiği vurgulandı.

Turna, dikilecek ağaç türlerine dair görüşlerini şu sözlerle özetledi: Yanmasaydı bile her ağaç türünün yangına karşı farklı bir hassasiyeti bulunur; bu nedenle yangına dirençli türler seçilirken bölgesel iklim ve ekosistem göz önünde bulundurulmalıdır. Türkiye, yeniden ağaçlandırılacak alanlarda yangına dirençli ormanlar kurmayı hedefliyor. Kırsal alanlardan kentlere doğru göç süreciyle doğa kendini yeniliyor ve mevcut durumda orman alanı 23 milyon hektara ulaşmıştır; 1982’de 20,1 milyon hektardı.

Bu bağlamda, yakın çevredeki yerleşim ve tarım alanlarıyla ilişkili bölgelerde selvi gibi yavaş yanan türlerin ve incirden keçiboynuzuna kadar yangına daha dirençli seçenekler ekleniyor. Yangın çıkışının çoğunlukla orman içindeki sebeplerden değil, kenar köylerdeki bilinçsiz etkenlerden kaynaklandığına vurgu yapıldı. Ormanlar, ağaçlandırma ve doğal süreçlerle yenilenir; kentleşmenin etkisiyle doğal alanlarda da değişim gözlenmektedir. Doğal ormanlar artarken, kırsaldan kentlere doğru göçün doğayı yenilediği ifade edildi.

HABER-KAMERA: Selçuk BAŞAR-Efnan DEMİREREN/TRABZON, Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Yaşam Kaynak: Haberler.com