Türkiye’nin Ortadoğu Stratejileri ve Suriye’deki Etnik-Dini Dinamikler
Türkiye’nin Ortadoğu stratejileri ve Suriye’deki etnik-dini dinamikleri detaylarıyla analiz eden kapsamlı içerik.
Türkiye Araştırmaları Vakfı (TAV) Araştırmacısı Fatih Muslu’nun Analizi
Türkiye Araştırmaları Vakfı’nın kıymetli araştırmacısı Fatih Muslu, bölgedeki yeni gelişmeler ışığında İsrail’in Suriye’deki etnik ve dini azınlıkları kullanarak istikrarı bozmayı amaçladığını vurguladı. Muslu, özellikle Esed rejiminin 2024 yılında beklenen çöküşü ile ortaya çıkacak siyasi boşlukların, İsrail’in agresif politikalarını tetikleyebileceğine dikkat çekti. Tel Aviv’in, Dürziler ve diğer azınlık gruplarını kışkırtıp, Suriye yönetimini zayıflatma stratejisi izlediğini belirtti.
Türkiye’nin bölgedeki aktif rolü ve desteği, İsrail’in bölgedeki planlarını boşa çıkarmada kritik bir faktör olarak ön plana çıkıyor. Ankara’nın Dürzi toplumuna verdiği destek, özellikle bu azınlıkların kendi içlerinde güçlenmesine ve bölgedeki dengeyi değiştirmesine neden oluyor. Uzmanlar, bu durumu İsrail’in bölgedeki hamlelerini başarısızlaştıran en önemli dış etken olarak tanımlıyorlar.
İsrail’in Yeni Politikaları ve Bölgedeki Güç Mücadelesi
Netanyahu’nun yeni hükümete karşı sert tutumu, bölgedeki siyasi dengeleri etkileyecek önemli bir gelişme. İsrail Başbakanı, İsrail’in bölgedeki stratejik hedeflerine ulaşmak için yeni Şam yönetiminin meşruiyet kazanmasından rahatsızlık duyuyor. Bu bağlamda, İsrail’in yüzlerce hava saldırısı düzenlemesi ve Golan Tepeleri’ndeki varlığını genişletmesi, bölgesel güç dengelerini sarsmaya devam ediyor. Ayrıca, İsrail’in yeni stratejisi kapsamında, Suriye’deki azınlıkların politik süreçlerde çatışma ve gerilim unsuru haline getirilmesine büyük önem veriliyor.
Azınlık Politikaları ve Dürzilerin Durumu
Özellikle Şam yakınlarındaki Ceramana ve Güney Suriye’deki Süveyda bölgesinde, Dürzi nüfusu, İsrail’in bölgedeki nüfuzunu artırmaya yönelik hamlelerin merkezinde yer alıyor. Bu bölgelerde dini ve politik müdahale alanı oluşturmaya çalışan İsrail, dini liderlik yapısı ve bölgesel ilişkiler üzerinden nüfuz alanı genişletmeyi hedefliyor. Hikmet el-Hicri, Hammud Hannavi ve Şeyh Cerebua gibi dini liderler, bu dinamiklerde önemli rol oynuyor. Ancak, El-Hicri’nin İsrail’e yakın durması ve diğer liderlerin yeni Şam yönetimiyle birlikte hareket etmesi, bölgedeki güç dengelerini yeniden şekillendiriyor.
Siyasi Liderlik ve Bölgesel Denge
Uzmanlar, Dürzilerde yeni bir siyasi liderliğin oluşmasının, İsrail’in bölgedeki oyununu bozacak ve bölgesel istikrarı sağlayacak bir adım olacağını öngörüyor. Bu bağlamda, Laith Al-Balaous ve diğer bölge uzmanları, Şam yönetiminin azınlıklara yönelik kapsayıcı politikalar geliştirmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtiyorlar. Bu politikanın, İsrail’in Suriye’ye yönelik müdahalelerini sınırlandırabileceği düşünülüyor.
ABD’nin Dış Politikası ve Türkiye’nin Rolü
ABD eski Başkanı Donald Trump’ın, 13-16 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği Körfez turu, bölgedeki gelişmeler üzerinde etkili olabilir. Trump’ın yaptığı “makul ol” çağrısı, Netanyahu hükümeti tarafından yeterince desteklenmediği takdirde, bölgedeki gerilimi azaltmaya yetmeyebilir. Öte yandan, Türkiye’nin bölgedeki aktif varlığı ve azınlıklara verdiği destek ise, Tel Aviv’in bölgedeki planlarını boşa çıkaran en güçlü faktörlerden biri olarak ön plana çıkıyor. Bu durum, bölgedeki güç dengelerini yeniden şekillendirebilir ve bölgesel barışa katkı sağlayabilir.