DOLAR 32,2719
EURO 34,8481
ALTIN 2.435,66
BIST 10.268,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Az Bulutlu
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cum 16°C
Cts 21°C
Paz 17°C
Pts 18°C

Türkiye’nin en sakin yeri! Huzur arıyorsanız burası tam size göre…

12.06.2018
A+
A-
1 / 31

Yaz tatilini uzaklarda aramaya, kara kara döviz hesabı yapmaya gerek var mı? Burnumuzun dibinde keşfedilecek birçok güzelliği barındıran Kaş varken yurt dışını bir kenara bırakın. Burası 1980’lerden kalma bir film seti gibi hâlâ… Eski değerlidir, yıllar geçtikçe daha da değerlenir, yaz ya da bayram tatilinizi nerede yapacağınıza karar vermediyseniz, Kaş sizi bekliyor. Bir tatilden bekleyebileceğiniz her şey burada… İşte size Kaş gezi rehberi…

Fotoğraflar: Arzu Özen

2 / 31

Yılın hatırı sayılır bir kısmını Kaş’ta geçiren biri olarak bana gelip sorsanız mesela “Aman be Arzu, amma çok övüyorsun Kaş’ı, burayı diğer tatil beldelerinden farklı kılan ne var ki?” “Denizse deniz, doğaysa doğa, diğer tatil beldelerinde de var” deyip Kaş’a burun kıvırsanız hafiften… Hem de burnunuza doğanın mis gibi kokuları gelirken… Portakal çiçeği, yasemin, ada çayı, kekik… Evet, deniz ve doğa burada şampuan ve saç kremi kadar ayrılmaz bir ikili. O zaten cepte bir durum ama Kaş’ı farklı kılan antidepresan gücünde başka şeyler var. ‘Oldies but goldies’ diyoruz ya hani, aynen öyle işte, 80’lerden kalma bir film seti gibi… Eski ama eskimemiş… Eski değerlidir, yıllar geçtikçe daha da değerlenir; eski dost, şarap, antika… O zaman bu yazı eskide kalıp da hiç eskimeyenlerin kıymetini bilenlere gelsin mi?

3 / 31

Kaş’la ilgili esas olay bence insanı gülümseten günlük detaylarda gizli… Buraya ilk kez gelen ve ilk gece topuklu ayakkabılarıyla yürümeye çalışan ertesi günü, güne hangi kıyafetlerle başladıysa o kıyafetlerle bitirir: içinde bikinisi, ayağında parmak arası, bir şort, bir tişört… Bitti gitti. Günü devirdiniz, geceyi de, gittiniz otelinize ya da evinize, canınız bir tatlı çekiyor ki olacak iş değil. Kim inecek şimdi merkeze değil mi? Siz hiç zahmet etmeyin, Maho’muz var bizim. Arıyorsunuz Maho’yu, motoruyla ufak bir ücret karşılığında ne istiyorsanız alıyor ve istediğiniz yere getiriyor. Sonra, ‘Kaş kafası’ diye bir şey var mesela, kışın avukatlık, yazın garsonluk yapmak ve ikisini bünyede bir tutmak, tutabilmek… Abartmıyorum, atmıyorum, burada yaşayan bir arkadaşımdan bahsediyorum.

4 / 31

Evinizin balkonunda keyif yapıyorsunuz, belediye anonsa başlıyor: ‘Tezman ailesi ve Birçok ailesinin kıymetli evlatlarının bu gece falanca yerde filanca saatte düğün merasimi vardır, tüm halkımız davetlidir’. Ya da Çukurbağ köyüne çıkıyorsunuz, aşağısı sıcaktan kavruluyor, yukarıda iklim değişiyor, nefesler serinliyor

5 / 31

Büyük şehirlerdeki dertler burada ‘iyiki’leriniz haline geliyor. İyi ki yağmur yağdı diye bir cümle var mesela burada. Büyük şehirlerde yağmur değil de çamur yağar ya hani, tam da siz arabayı yeni yıkatmışken, burada yağmurdan sonra arabaların bir kekik kokmadığı kalıyor, arabalar öyle bir temizleniyor. Bir de pazarımız var, hem de uluslararası… İnsanların Meis’ten bile akın ettiği, cuma günleri kurulan bir köy pazarımız var ki, tadından yenmez. Ama pazardan limon almayın, hiç gerek yok. Limonu meydana inen ana caddedeki ağaçlardan da toplayabilirsiniz. Ben öyle yapıyorum. Elimle dalından koparma keyfi çok başka!

6 / 31

Cumhuriyet Bayramı Kaş’ta her yıl öyle büyük bir coşkuyla kutlanıyor ki, bırakın tüm Türkiye’den katılım olmasını, Meis’ten bile kutlamalara katılmak için Kaş’a gelenler oluyor. Her yıl sanki Cumhuriyet yeniden ilan ediliyor. Herkes meydanda Ulu Önder Atatürk’ün heykelinin etrafında toplanıyor ve hep bir ağızdan coşkudan gözler dola dola Cumhuriyet şarkıları söyleniyor. Fener alayları, meşaleler, meydana kurulan sofralar… Bu arada aman diyeyim ‘29 Ekim Kaş’ın sezon sonudur’ muhabbetine bağlamayın, esnaf sezon sonu lafına çok kızıyor, biz hep buradayız diyor, sezonsuzdur bizim Kaş’ımız diyor.

7 / 31

Geldik en ütopik duruma. Bu kafadaki rejimler bile ayakta zor dururken burada sosyal statü yok, hiyerarşi yok. Herkes aynı Kaş kafasında. Elektrikçinizle akşam barda karşılaşıp ayaküstü bir şerefe yapıp ertesi gün kendisine prizinizi yaptırıyorsunuz. Avrupa’da gibi ama değil de… Sosyal medyadaki sadece Kaş’ta yaşayanlara özel gruplar da bu kafayı yansıtıyor. Sınır tanımayan Kaşlılar ve sinir tanımayan Kaşlılar… İşte bunların hepsi beni kocaman kocaman güldüren dünya tatlısı sebepler…

8 / 31

Güney’e inip havlu koyacak yer bulamamanıza rağmen girerken servet ödediğiniz plajlardan artık bezdiyseniz ve hamburgerinize karşı şezlongta yatan tatilcinin ayak baş parmağının değmesinden hoşlanmayanlardansanız buyurun Kaş’a… En popüler koylar Küçük Çakıl, Büyük Çakıl, İnceboğaz, Hidayet, Kaş Camping ve Limanağzı olmak üzere bu koylardaki plajların kimisi giriş ya da şezlong parası alıyor, kimisi naifliğini koruyup giriş ya da şezlongtan para almayarak hâlâ sisteme direniyor. ‘Direnen Plajlar’ diyoruz onlara… Şimdi normalde herkes bu plajları popülerlik sırasına dizer de anlatır. Ben öyle yapmayacağım. Benim için denize girmek serinlemektir. Siz de benim gibi Akdeniz’in ılık suyuna gıcık oluyorsanız ve suya atladığınızda ‘cosssss’ etmek istiyorsanız bu sıralamayı bir kenara not edin. En soğuktan en sıcağa Kaş koyları: Büyük Çakıl, Küçük Çakıl, Kaş Camping, Hidayet, İnceboğaz, Limanağzı…

9 / 31

Sıcak suda yüzmek isteyenleri Limanağzına alalım. Nasıl mı? İki yolu var, birincisi merkezdeki limandan Limanağzı’na giden küçük teknelere binerek gidiş dönüş 20 TL’ye 15 dakikada gidebilirsiniz, ikincisi de Likya Yolu’nun en güzel etaplarından biri olan Limanağzı rotasını yürüyerek gidebilirsiniz. Sizi yolunuzdan döndürmek isteyecek arkadaşlarınız olacaktır. “Yav gel tekneyle rahat rahat gidelim” ikna turlarında, tuzağa düşmemenizi dilerim. Belki, hem yürüyüşün hem de bütün gün güneş ve denizin neden olduğu tatlı yorgunluktan dolayı akşam Kaş’a geri dönerken aynı yolu geri yürümeyip tekneyle Kaş’a dönersiniz.

10 / 31

Bu rotayı yürümenin ne kadar süreceği çektiğiniz fotoğraf adedine ve kondisyonunuza bağlı (benim tek yön 1 saat kadar sürüyor) ama mesafe Kaş merkezi başlangıç alırsanız 4.5 km (tek yön), Büyük Çakıl’dan başlarsanız 3 km. Son kısmını saymazsak zor diyemeyeceğim hatta kolay bir rota. Son kısmında ise halatları kayalara çakmışlar ve tutunarak geçmeniz gereken yerler var çünkü kayalar daralıyor, bazı yerlerde iki ayak yan yana sığmıyor ve rota oldukça dikleşiyor. Aşağısı da uçurumsu…

11 / 31

Dünyanın her yerinden, doğa yürüyüşü ve kamp severlerin gözdesi Likya Yolu Fethiye’den başlayıp Antalya’ya kadar uzanıyor. Tarihte Likya olarak adlandırılan Teke Yarımadası’ndaki patikalardan oluşan 535 km’lik efsane bir yürüyüş rotası… 52 tane antik Likya kentini barındırıyor ama sadece 19 tanesinin kalıntılarını görmek mümkün. Size hediyesi, gözlerinizin önünden uzun zaman gitmeyecek manzaralar ve güçlenen bacak kasları… Her yere benzinle gidilmiyor, bazı unutulmaz anlar beygir değil kas gücü istiyor. Ben hepsini bir seferde yürüyeceğim derseniz, size bol şans, yaz sonu görüşürüz artık. Bu arada belirtmekte fayda var, en doğru zamanlar bence Nisan, Mayıs ve Ekim, Kasım ayları… Ben buharlaşmam diyorsanız yazın göbeğinde de olur tabi…

12 / 31

Diğer sevdiğim rota Phellos-Antiphellos (Kaş’ın eski ismi) rotası… Aslında rotanın kendisine çok da bayılmıyorum, hatta dürüst olacağım, hiç sevmiyorum çünkü rotanın son kısmında Uyuyan Dev’den Kaş merkeze inerken dizleri o bitmek bilmeyen dik ve patika yokuşta bırakıyorsunuz. Ama kalbinizi de Düşler Akademisi’nde… İşte bu rotayı sevme nedenim Düşler Akademisi’nin bu rota içinde olması. Güzel haber şu, Düşler Akademisi’nin önüne kadar arabanızla da gidebilirsiniz. Bu güzeller güzeli akademi nedir ona birazdan geleceğim. Önce, yürümek isteyenler için (bence yapmayın, bir sürü başka güzel rota var) kısaca bu rota nedir, ne değildir anlatayım.

13 / 31

Phellos antik kenti, gayet iyi durumdaki ev tipi kaya mezarları ve surları Kaş’ın kuzeydoğusunda 950 metre yükseklikteki Fellen-Yayla mevkisinde yer alıyor. Yürümeye oradan başladığınızı varsayarsak 8-9 km bir mesafe olması lazım. Ama hissedilen mesafe 15 km. Bir de hava çok sıcaksa 20-25, bir de dizlerde sorun varsa hiç bulaşmayın derim.

14 / 31

Ve bir kişinin hayaliyle başlayan Çukurbağ Köyü’nün gözbebeği Düşler Akademisi’ni duymayan kalmaz mı lütfen? Düşler Akademisi Kaş projesi, engelli ve sebebine bakılmaksızın toplumsal dışlanmaya maruz kalan bireylerin sanat ve spor yoluyla topluma entegrasyonunu sağlamak amacıyla kurulmuş, insanın kalbinde çiçekler açtıran bir köy akademisi. Haziran 2014’ten beri Çukurbağ köyündeki eski ilkokul ve çevresindeki 14 dönümlük bir arazide faaliyet gösteriyor ve yapılan çalışmaların hepsi gönüllülük esasıyla yürütülüyor. Hadi siz de bir el versenize!

15 / 31

Plajlara ve koylara geri dönüyorum, Kaş’ın hangi koylarında en çok caretta var derseniz, Küçük Çakıl ve Kaş Camping’de caretta görmediğim gün sayılıdır. Hatta Küçük Çakıl’da çok cana yakın bir caretta vardı, hem cana yakındı hem can yakıyordu kerata… Meğer hayvanın psikolojisi bozulmuş, ondan arada bir makas alıyormuş. Ama bu durum sizi korkutmasın, çok cool bu keratalar, size bir bakış atıp yollarına devam ediyorlar, tabi siz onlara bulaşmadığınız sürece. Bu konuda bilinçli olmak lazım, biz onlara sevgi göstermek için bile dokunmaya kalksak psikolojilerini bozabiliyoruz, bu da doğurganlıklarını bile etkiliyor. Yani, diyeceğim o ki, seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli!

16 / 31

Peki hangi koyun Beach Club’ları, akşamüstü partileri ve evet bir de tabi ki ortamı en güzel derseniz, Küçük Çakıl ve Hidayet derim. Plaj listesi bu kadar mı? Hayır, sıradaki parçamız da kitabını, şezlongunu ve kumanyasını alıp kalabalıklardan uzak vakit geçirmek isteyenlere gelsin, Sısla mevkiindeki Üzüm İskelesi Koyu…

17 / 31

Dalış yapıyorsanız zaten kesin sık sık Kaş’a geliyorsunuzdur ama yapmıyorsanız da buraya gelip öğrenmelisiniz. Kristal berraklığında suyuyla 40 metrelere varan bir görüş mesafesinden ve 30’dan fazla dalış noktası olan bir mavilikten bahsediyorum. Resifler, sualtı uçurumları, kanyon, mağaralar, antik amforalar, batıklar ve sırf dalış olsun diye kasten batırılanlar, dev orfozlar, baraküda sürüleri ve akyalar… Hatta şanslı gününüzdeyseniz fok bile görebilirsiniz. Hem de etrafınızda kaplumbağalar cirit atarken… Ama çok rica edeceğim, Kaş sınırları içerisindeyken maskeye gözlük demeyelim…

18 / 31

“Bunların hepsi iyi hoş da bana adrenalin lazım, onu ne yapacağız?” derseniz sanmayın ki bir cevabım yok. Suyun altına daldınız bir de gökyüzüne dalın o zaman… Ayaklarınızın altına serilecek manzara uluslararası bir manzara. Huzurlarınızda Kaş ve karşısında Meis Adası. Sonra zeytinlikler, Uyuyan Dev, Çukurbağ Yarımadası, Kaş Yat Limanı, Bey Dağları, Akdeniz’in en turkuaz tonları ve inişe yaklaştığınızda sizi karşılamaya gelen keratalar… Hepsi sizi nereye bakacağınızı şaşırtacak kadar kusursuz güzellikte…

19 / 31

Kaş’ta yamaç paraşütü yapmak isteyenler önce minibüslerle merkeze 9 km mesafedeki Kırdavlı tepesine (900 metre) ya da Asas dağına (650 metre) gidiyorlar ve kısa bir eğitimden sonra yamaç paraşütü hocaları eşliğinde dünyaya atlıyorlar. ‘Ay benim yükseklik korkum var atlayamam’ demeyin. O havalı fotoğraflardan sizin de olmasın mı? Hem araştırmalar yamaç paraşütünün yükseklik korkusunu tetiklemediğini gösteriyor çünkü aslında aşağıya atlamıyorsunuz, tam tersi oluyor.

20 / 31

Önce ayaklarınız yerden kesilene kadar koşuyorsunuz, yerle temas kesilince de bir bakıyorsunuz ki rüzgârla birlikte yükseliyorsunuz, çok sonra aşağı doğru süzülmeye başlıyorsunuz. Bir de hocanız benimki gibi kafaysa, taklalar havada uçuşuyor tabi… Ayrıca yükseklik korkusunun sadece yüksekte olmakla alakası yok, bu korkunun tetiklenmesi için ayakların yere basıyor olması gerekiyormuş. Bu bilgiyi de buraya ihtiyacı olan kullansın diye bırakıyorum.

21 / 31

Denize açılmasanız da Kaş’ın her koyu birbirinden güzel ama bir de tekneyle açıldınız mı kimseyi fotoğraflarınızda filtre olmadığına inandıramazsınız. Renkler öyle bir coşar, öyle bir canlanır. “Ay yok kalsın, ben o tekne turlarında baş ağrısından perişan oluyorum, işkence yahu!” dediğinizi duyar gibi oldum, hemen çok sevineceğiniz bir haber vereyim, Kaş’taki tekne turlarında öyle bangır bangır ve insanı canından bezdiren müzikler yok. Tekneyi kendinize kapatmadıysanız hiç müzik yok hatta. İki tür tekne turu seçeceğiniz var. Birincisi Kekova turu, ikincisi de Adalar turu.

22 / 31

Kekova turunda, sağdan tarih eser, soldan kekik… Akşam limana döndüğünüzde damağınızda kalan tat tarihle karışık kekikli doğadır. Yaklaşık 2500 yıl önce depremlerle su altında kalan Kekova, Likya döneminden kalma tarihi kalıntıları, eşsiz ve korunaklı koyları ile yerli yabancı tüm turistlerin merak ettiği yerlerin başında geliyor. Bu turda önce İnönü koyuna uğranıyor, ayrıca koyda bir mağara var, sudan giriyorsunuz, kayanın ortasından çıkıyorsunuz. Anlatamadım değil mi? Oh, oh, pek güzel, merak edin biraz…

23 / 31

Bu turun incisi ise bence Kekova’ya girişte bizi karşılayan Akvaryum koyu. “Hadi canım, yok artık, ay inanmıyorum” bu koyda kuracağınız cümlelerin başında geliyor. Yok böyle bir renk, yok böyle bir berraklık. Sanki koca bir küvet, su doldurulmuş, tekneler üzerine konmuş ama o kadar berrak ki su, tekneler havada uçuyor gibi gözüküyor. İnşallah yine anlatamamışımdır. Sonra Bizanslılar zamanında tersane olarak kullanılan ve adı oradan gelen Tersane koyuna geçiliyor. Batık şehir olarak yüzmeye izin verilen tek yer burası. Tam karşısında ise karadan ulaşımın olmadığı Kaleköy (eski adı ile Simena) bulunuyor. Ne kadar sıcak olursa olsun, takın şapkanızı, alın yanınıza bol su, kalenin bol yokuşlu, bol merdivenli tepesine çıkın, bir ohhhh be çekin! Dönüşte de kendinizi Kaleköy’ün meşhur keçi sütlü dondurması ile ödüllendirin. Hiç boşuna sormayın “ne var yahu bu dondurmanın içinde böyle?” diye çünkü tarifleri eşlerine bile söylemiyorlar.

24 / 31

Benim favorim adalar turu. Bu turda Meis Adası’nın dibine kadar gidiyorsunuz, görmüşsünüzdür, Meis’e yakın bir kaç tane küçücük ada var, onlar hep bizim… O adalardan birine ‘Kovan Adası’ deniyor çünkü Kaş’lı balcılar o adaya kovanlarını yerleştirmişler. Meis Adası’nın dağlarında başka hiçbir yerde olmayan çiçekler varmış ve polenleri süpermiş. Bizim Türk arıları gidip Meis’ten o çiçeklerden polen toplayıp kendi kovanlarına geliyorlarmış. Türk-Yunan iş birliği diye buna derim ben… Kovan Adası ile Kovanlı Adası arasında dalgıçların en büyük aşkı olan Kanyon bulunuyor. Bu kanyona baktığınızda karnınızdaki kelebeklere merhaba diyeceksiniz. His uçurumdan aşağı bakmakla aynı…

25 / 31

Yine bu bölgede bir de batık bulunmakta. Bu turda gidilen başka bir yer de Güvercinada. Burada Heykeltraş Kemal Tufan tarafından sualtında yapılan 2.5 metre boyundaki bir köpekbalığı heykeli var. Korkmayın diye söyleyeyim dedim, gerçek değil o… Yakınında bir de tank batığı bulunmakta. Sonra sıra geldi Başak Adası’na, tepeden bakarsanız martini bardağına benziyor. Sessiz bir yer diyemem çünkü kırlangıçlar adanın üstünde turlarken size müzik yapıyor. Biraz daha burada kalsak mı diyeceksiniz ama durun demeyin, daha Ufakdere var ki, bence kendisi bu turun assolisti…

26 / 31

Kaş’a gelmişken yollara da düşmeli, yakın yerler kesin keşfedilmeli… Önce, dünyanın renginden tanıdığı Kaputaş Plajı. Kaş ile Kalkan arasında kalan (Kaş’a 20 km) Kaputaş Plajı bir kanyon ağzı plajı. O çok acayip, kendinden filtreli rengi var ya hani, işte Kaputaş o rengi kanyon ağzı plajı olmasına borçlu. Bu ‘yok artık’ dedirten renk yeraltından akan kaynak suyunun ve sodanın deniz kıyısındaki kumlar arasından süzülmesi sonucu oluşuyormuş. Herkes Kaputaş plajına inen (sonra da mecburen çıkılan)basamaklardan yakınır ama 3500 fotoğraf çekerken basamakların nasıl geçtiğini insan farketmiyor bile. Gözünüzü boşa korkutmayın bence)

27 / 31

Kaputaş’tan çıktınız, bırakıp çıkabilirseniz tabi, düz devam edin, 7 km, geldiniz Kalkan’a… İsterseniz limanda kahve molası verin, isterseniz köylerine çıkın, İslamlar’da alabalık yiyin, biraz serinleyin, hem karnınız hem gözünüz doysun. Çünkü Kalkan’dan sonraki durağımız Patara Antik Kenti ve kum tepeleriyle, denizle buluşmayı bekleyen caretta yavrularıyla ünlü Patara Plajı. 18 km boyunca havalı havalı yayılan çöl tadında bir kumsal düşünün. Denize arkanızı döndüğünüzde göreceğiniz kum tepeleri ve hiç kesilmeyen rüzgârın yüzünüze yapıştırdığı kum taneleri (evet çok gıcık bir durum) size “neredeyim ben” dedirtebilir. Bu neredeyim kaygısının sebebi başınıza geçen güneş de olabilir. Şimdiden söyleyeyim, göreceğiniz dört ayaklı hayvanlar da serap değil, bu plajın bir kısmında da atla safari yapılıyor.

28 / 31

Kaş’ta tipik bir geceyi size tarif etmek istiyorum. Merkeze inilir. Nokta. İçeriği size kalmış, ister ayaküstü bir şeyler atıştırdıktan sonra Uzun Çarşı’da dükkânları gezersiniz ve sonra canlı ya da cansız müzik yapan 3-4 bardan birine girersiniz ya da 40 metrekarelik barlar sokağına sağ kulağınızla caz sol kulağınızla rock dinlersiniz. İsterseniz de büyük şehirlerdeki restoranlara taş, hatta kaya çıkaran restoranlardan birine gidip gecenin keyfini dost meclisinde lezzetle çıkarırsınız.

29 / 31

Peki nasıl geliniyor Kaş’a? O zor işte, ama iyi ki de öyle. Ondan burası hâlâ böyle… En yakın havalimanı olan Dalaman havalimanı Kaş’a yaklaşık 2 saat 30 dakika mesafede. Kabaca bir hesap yapınca arabayla gelmekle uçakla gelmek aşağı yukarı aynı süreye denk geliyor. Havalimanına git, bekle, uçağa bin, uçaktan in, Dalaman’dan Kaş’a gel filan derken neredeyse 7 saat sürüyor… Tabi bir alternatif de Kaş’a motorla gelmek ki, tadından yenmez…

30 / 31

Motorcuların en çok aradığı şey, kendi tabirleriyle ‘viraj yapmak’ için hem asfalt kalitesinin iyi olduğu hem de doğru eğimde olan yollar. Kalkan-Kaş-Demre yolunda aradıkları teknik özelliklerle nefes kesen bir manzara birleşince bu rota onlar için Türkiye’nin en keyifli motor rotası haline geliyor. Malum onlar varmak değil yol yapmak isterler. Motoruyla Kaş’a gelen bir arkadaşım bayıldığım bir cümle kurdu; “Kaş’ta kalmaktan çok Kaş’a gelmeyi sevdim” Bilmem bu cümle olayı anlatabildi mi?

31 / 31

Benden bu kadar arkadaşlar, Kaş yapayım derken göz çıkarmayayım, Kaş’ı benden çok bilen ve benden çok sevenlere saygısızlık etmiş olmamak ümidiyle gerisini gelin bu yaz birlikte yaşayalım diyorum. Doğayla kalın! Arzu Özen / Instagram: @gezginhayalci

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.