DOLAR 32,5004
EURO 34,6901
ALTIN 2.496,45
BIST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 13°C
Yağmurlu
İstanbul
13°C
Yağmurlu
Cts 19°C
Paz 21°C
Pts 21°C
Sal 23°C

Konut satın alırken depreme dayanıklılığın kontrolü öne çıktı

03.11.2020
A+
A-
İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu İnşaat Teknolojisi Programı Öğretim Görevlisi Dr. Erkan Durmazgezer, geçmişten günümüze kadar geçerli olan yönetmeliklerin, depreme dayanıklı yapı tasarım ilkelerini güvence altına alarak yapı güvenliğini sağlamayı amaçladığını söyledi Durmazgezer, düşünülenin aksine deprem yönetmeliklerinin amacının her durumda yapıların hasar görmesini engellemek değil, “can güvenliğini sağlamak” olduğuna vurgu yaptı. Durmazgezer, ülkemizde depremde hasar görmüş betonarme yapıların güçlendirme uygulamalarında beton, çelik ve karbon fiber gibi malzemelerin kullanıldığı bilgisini paylaştı. Proje mühendislerinin deprem kuvveti hesabında kullandıkları Türk Deprem Tehlike Haritasında belirtilen maksimum yer ivmesi değerlerine yaklaşıldığına da dikkat çeken Durmazgezer, ”Türk Deprem Tehlike Haritasında, İzmir bölgesinde deprem sırasında oluşabilecek en büyük yer ivmesi değerinin 0.4-0.45 g bandında olduğu görülmektedir. Bu değerin, tasarım yer ivmesi değerlerinden oldukça düşük olması, İzmir Bayraklı’da yıkılan ya da ağır hasarlı olarak tabir edilen yapıların muhtemelen o dönemki yönetmeliğe uygun olarak tasarlanmadığını ya da şantiye esnasındaki uygulamanın yetersiz olduğunu göstermiştir.’‘ tespitinde bulundu. Erkan Durmazgezer, bölgede yıkılan yapıların neredeyse tamamının ruhsatlı olduğu; ancak yapım tarihlerinin 2001 yılı öncesine dayanmaları nedeniyle, yapı denetim kanununa göre denetlenmemiş olduğunun altını çizerek, ”Bu tarihten sonra inşa edilmiş yapılarda yasa tarafından zorunlu tutulan yapı denetimlerinin ne derece uygulandığı konusu da maalesef belirsizliğini korumaktadır. İzmir ili ele alındığında; İzmir İnşaat Mühendisleri Odası, Balçova Belediyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi arasında 2011 yılında imzalanan üçlü protokol sonucunda gerçekleştirilen ‘Yapı Stoku Envanterinin Oluşturulması ve Yapı Güvenliğinin Deprem Riski Açısından Değerlendirilmesi’ projesinde Balçova ve Seferihisar bölgelerindeki yapı stokunun en az yüzde 70’inin deprem güvenliği anlamında yeterli düzeyde olmadığı sonucuna varılmıştır.” dedi. Depremin yıkıcı etkilerinin görüldüğü Bayraklı ve Bornova’nın ise zemin açısından son derece yetersiz alanlar olduğunu belirten Durmazgezer, ”Bu tür zeminler üzerinde yapılaşmaya izin verilebilmesi için geoteknik alanında uzmanlaşmış mühendislerin sahaya özel araştırma ve değerlendirme yapmaları gerekmektedir. Bunun yanı sıra; zayıf/yumuşak zemin tabakalarının deprem esnasında oluşan zemin dalgalarını önemli oranda büyütmesi olarak bilinen ‘zemin büyütmesi’ kavramının açıklanması faydalı olacaktır. Zemin tabakaları, sismik dalgalar için bir süzgeç vazifesi görmektedir. Yumuşak/zayıf zeminler yer hareketinin yüksek frekanslı bölümünü filtre vazifesi görerek söndürür. Bu tür zeminlerde düşük frekanslı ve genliği yüksek zemin hareketi etkili olmaktadır. Bu bağlamda düşünülürse, zayıf zemin üzerine kurulmuş yerleşim bölgelerinde bulunan doğal titreşim periyodu düşük olan yüksek katlı yapıların deprem etkileri altında daha fazla risk taşıdığı söylenebilir. Zemin taşıma gücünün yetersiz olduğu durumlarda üst yapı yükünü daha güvenli katmanlara aktarılması anlamında kazıklı derin temel uygulamaları, jet grouting, zemin içerisine taş kolon teşkili ve enjeksiyon gibi uygulamalar uygun çözümler sağlamaktadır.” açıklamasında bulundu. Durmazgezer, konut alacak vatandaşlara da birtakım önerilerde bulundu; ”Alınacak konutun inşaat mühendisliği anlamında yeterli hizmet alıp almadığının sorgulanması son derece önem arz etmektedir. Yapıya ait statik projenin, alanında uzman bir inşaat mühendisine gösterilmesi faydalı olacaktır. Bu alanda uzmanlaşmış bir mühendisin bulunamadığı durumlarda, satın alınması planlanan yapının statik projesinin onay tarihine bakılarak yapının hangi teknik şartnameye uygun yapıldığının kontrolü yapılabilir. Bölgenin zemin grubunun araştırılması eğer zayıf bir zemin üzerinde ise gerekli önlemlerin alınıp alınmadığının sorgulanması, temel seçiminin uygunluğunun araştırılması; imalat aşamasında kullanılan beton ve çelik sınıflarının yeterli düzeyde olup olmadığının incelenmesi konuları önemlidir. Deprem etkileri altında kalan bir yapının en büyük kesit tesirleri zemin kattadır. Deprem güvenliği açısından bu katta bulunan taşıyıcı elemanların donatılarının paslanma durumları ilgili, kattaki nem kontrolü yapılarak tahminde bulunabiliriz. Bir yapının servis ömrü boyunca tasarım depremine maruz kalma ihtimalinin çok düşük olması nedeniyle, deprem yönetmeliğine uygun olarak tasarlanan ve yeterli şantiye denetiminin sağlandığı yapılarda, toptan yıkılma durumunun gerçekleşmesi sadece çok düşük bir ihtimal dahilinde olmaktadır.”
ETİKETLER: , , , , ,
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.