Kamu Birliği Konfederasyonu’ndan Memurların Ekonomik Sıkıntılarına Dair Açıklamalar
Kamu Birliği Konfederasyonu, memurların ekonomik sıkıntılarına dair önemli açıklamalarda bulundu. Ekonomik zorlukların etkileri ve çözüm önerileri hakkında detaylı bilgiye ulaşmak için makalemizi okuyun.
Kamu Birliği Konfederasyonu’ndan Önemli Açıklamalar
Kamu Birliği Konfederasyonu Genel Başkanı Osman Kaya, memurların ekonomik sıkıntılarını dile getirerek, “Talebimiz, memurun rahat bir nefes alabilmesi için maaş artışının yeniden değerlendirme oranı olan yüzde 43.93’e yükseltilmesi ve memurlara refah payı verilmesidir” dedi.
Memur Maaşlarına Yükseltilme Talebi
Kaya, kamu çalışanları için ocak ayında yapılacak toplu sözleşme kaynaklı maaş zammı ve enflasyon farkının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Ocak ayında memur maaş zammının yüzde 6 civarında olmasının beklendiğini ifade eden Kaya, ekledi: “Enflasyon farkıyla birlikte yaklaşık yüzde 13’lük bir artış öngörülmektedir. Ancak, yeniden değerlendirme oranının yüzde 43.93, kira artışlarının yüzde 60.45 olduğu, elektrik faturalarının iki katına çıktığı ve vergi, harç ve cezaların da aynı oranda arttığı bir dönemde, memura yapılacak bu yüzde 13’lük artış ne kadar anlamlı olacaktır? Memurlar bu maaşla yılı nasıl geçirecek?”
Açlık Sınırına Yaklaşan Memurlar
Kaya, büyükşehirlerde yaşayan en düşük memur maaşının 39 bin 177 TL olduğunu vurgulayarak, “Memurlar, bu maaşla hayatlarını nasıl sürdürecekler? Açıklanan yoksulluk sınırının altında maaş alan memurlar her geçen gün açlık sınırına yaklaşmaktadır. Bu bağlamda, memurların insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürebilmesi için maaş artışının yeniden değerlendirme oranı olan yüzde 43.93’e çıkarılması ve memurlara refah payı verilmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Doğum İzinleri Üzerine Öneriler
Kaya, kamu çalışanlarının doğum izni konusuna da dikkat çekti. “Çocuklarımızın sağlıklı ortamlarda büyüyebilmesi toplumumuz için büyük önem taşımaktadır. Çalışan annelerin çocuklarına yeterli zaman ayırabilmesi, hem fiziksel hem de duygusal sağlık açısından kritik bir öneme sahiptir. Ancak mevcut doğum izinleri, ebeveynlerin kaliteli zaman geçirip çocuklarıyla ilgilenmelerine imkan tanımamakta ve birçok zorluğa yol açmaktadır” dedi.
Yeterli Doğum İzni Talebi
Kaya, ebeveynlerin çocuk bakımına yeterince zaman ayırmamalarının, hem iş yaşamlarında hem de aile içindeki ilişkilerinde sorunlar yarattığını belirtti. “Yeterli doğum izni, sadece ailelerin değil, aynı zamanda toplumun da refahını artıracaktır. Uzun vadede daha sağlıklı, güçlü ve güvenli bir nesil yetiştirilmesini sağlayacaktır. Türkiye’de kamu ve özel sektörde devam eden ücretli doğum izni süresinin doğumdan önce 8 hafta, doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere toplam 16 haftadan, doğum sonrası ücretli izin süresinin 6 ay ve üzerine çıkarılmasını ve bebek 2 yaşına gelene kadar kısmi çalışmanın önünün açılmasını talep ediyoruz” dedi.
Sağlıkta Nitelikli Atama İhtiyacı
Kaya, Türkiye’deki sağlık personeli eksikliğine de değinerek, “Ülkemizde 800 bin civarında atama bekleyen sağlık çalışanı bulunmaktadır. Bu sayı her geçen gün artış göstermektedir. Depremde, afette, yangında ve selde, ülkemizin en kritik anlarında en ön safta çalışan sağlık çalışanlarımızın devamlılığının sağlanması adına, en az 50 bin atamanın 2025 yılı itibarıyla yapılması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
3+1 Sistemi ve Etkileri
Kaya, Türkiye’deki memur atamalarını etkileyen 3+1 sistemi hakkında da önemli açıklamalarda bulundu. “Bu sistemle çalışan 300 bin devlet memuru bulunmaktadır ve bu sayı sürekli artmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Diyanet gibi pek çok kurumda 3+1 sistemi uygulanmaktadır. Bu sistem, atandığınız yerde 4 yıl boyunca özlük haklarınızın kapalı kaldığı bir durumu ifade etmektedir. Bu durum, büyük bir mağduriyet yaratmaktadır. Yaptığımız anketler, 3+1 sisteminin aile bütünlüğünü etkilediğini belirtenlerin oranının yüzde 80.7, mahalle ve özlük haklarının etkilendiğini söyleyenlerin oranının ise yüzde 79.8 olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu sistem yüzünden ayrımcılığa maruz kaldığını düşünenlerin oranı yüzde 49.7, mobbinge maruz kaldığını ifade edenlerin oranı yüzde 68 ve psikolojisinin bozulduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 30’dur” şeklinde konuştu.