Gülden Toptaş ve Zeze: Bir Sevgi Hikayesi

İstanbul’da yaşayan Gülden Toptaş, 5 yıl önce henüz yavruyken sahiplendiği ve çocuk yetiştirir gibi ilgi gösterdiği ördeği “Zeze” ile yaşamının her anını paylaşıyor. Güzellik uzmanı olan Toptaş, arkadaşının evde bakamadığı Pekin ördeği yavrusunu sahiplenerek başlıyor bu özel yolculuğa.

Zeze ismini, Brezilyalı yazar Jose Mauro de Vasconcelos’un ünlü “Şeker Portakalı” romanındaki karakterden esinlenerek veren Toptaş, ona adeta bir aile bireyiymiş gibi davranıyor. Evinde Zeze’nin banyo yapmasından yemek yemesine, uyumasından oyun oynamasına kadar birçok ihtiyacını karşılamak için özel bir ortam hazırlamış durumda.

Toptaş, Zeze ile yalnızca ev içinde değil, sosyal hayatta da bolca vakit geçiriyor. Akşam saatlerinde sahilde yürüyüşe çıkıyorlar ve bu anları sosyal medya aracılığıyla paylaşarak, takipçileriyle bu eşsiz bağı paylaşıyor.

“Bir Çocuk Gibi Yetiştirdim”

Gülden Toptaş, AA muhabirine verdiği röportajda, 5 yıldır Zeze’yi evlat gibi gördüğünü ve ona çocuk yetiştirir gibi birçok şey öğrettiğini belirtti. Zeze ile olan ilişkisini “sevginin mucizesi” olarak tanımlayan Toptaş, “Onu o kadar çok seviyorum ki anlatamam. Onu arkadaşımdan aldığımda bakımının bu kadar zor olduğunu bilmiyordum ama buna rağmen bırakmayı asla düşünmedim.” dedi.

• “Zaten arkadaşım almıştı, bıraktı. Sonra bir başkası aldığı zaman o da bırakacak, sonucu iyi olmayacak.”
• “Dolayısıyla bırakmayı hiç düşünmedim, onu yaşatmayı hatta eğitmeyi, bir çocuk gibi yetiştirmeyi düşündüm ve öyle de oldu.”

Zeze’nin rutinlerine de değinen Toptaş, “Yıkadığım zaman 2,5-3 saat kurutamıyorum. Havlusuyla suyunu alıyorum, sonra bornozunu giydiriyorum. Ondan sonra saç kurutma makinesiyle kurutuyorum. Eğer ben onu kurutmazsam üşür.” şeklinde konuştu. Zeze’nin banyo yapma isteksizliğinden de bahseden Toptaş, “Hatta kaçıyor, şampuanını görünce anlıyor banyo yapacağını, koltukların altına saklanıyor.” diyerek bu sevimli anekdotu paylaştı.

“Zeze’nin Dilini Anlıyorum”

Toptaş, Zeze ile olan iletişimlerini şu şekilde ifade etti: “Ben Zeze’yi anlıyorum, o da beni anlıyor. Mesela, gözünün içerisine bakınca onun ne hissettiğini çok iyi anlıyorum.” İnsanların Zeze’nin dilini nasıl anladığını sorduğunda ise, “Her söylediğini anlıyorum.” yanıtını veriyor. Zeze’nin bakımının zor olmasına rağmen, bu zorluğun kendisi için büyük bir mutluluk kaynağı olduğunu vurgulayan Toptaş, “Hayatımı Zeze’nin üzerine kurdum. Beni anne olarak seçti, ben de onu evlat kabul ettim.” ifadelerini kullandı.

Toptaş, sokakta kendilerini görenlerin “Biliyorsun değil mi o ölecek.” demesinin kendisini rahatsız ettiğini belirterek, “Onu kaybetmekten korkuyorum ama birlikte geçirdiğimiz anları güzel yaşamaya gayret ediyorum.” dedi. Zeze ile aralarında derin bir bağ olduğunu vurgulayan Toptaş, “Kalben sevdiğiniz insanlar sizin ailenizdir. Zeze benim ailem, ben de onun ailesiyim.” diyerek bu özel bağı dile getirdi.

Son olarak, “İşe gittiğimde yemek yemez, suyunu bile içmez. Onu bıraktım diye korkuyor.” diyen Toptaş, evdeki güvenlik kamerasıyla Zeze’ye sesini duyurarak, görüntülü konuştuğunu ve onun kendisinin orada olduğunu bildiğinde yemeğini yediğini söyledi. Tüm hayatını Zeze’ye göre ayarladığını ve onun için sakin ortamları tercih ettiğini de ekledi.