DOLAR 32,2641
EURO 34,7996
ALTIN 2.425,67
BIST 10.084,79
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Az Bulutlu
İstanbul
19°C
Az Bulutlu
Çar 19°C
Per 22°C
Cum 22°C
Cts 22°C

Gelecek Nesiller, 2020 için Üzgünüz: Bugün Yaşadığımız Travmalar, Biyolojik Olarak Gelecek Nesillere Aktarılabilir

21.11.2020
A+
A-

Tarihin her döneminde hayata zor bir başlangıç yapan milyonlarca insan oldu, oluyor ve olmaya da devam edecek gibi görünüyor. Kitlesel yok oluşlar, savaşlar ve ekonomik buhranlar nedeniyle pek çok nesil, potansiyelini gerçekten ortaya koyamadan yeryüzünü terk etti. O nesillerin torunları ise geçmişte yaşananları, hiçbir zaman sadece bir anı olarak görmedi; aksine bütün hayatları, içinde bile olmadıkları geçmişlerine göre şekillendi.

2020 yılı, salgının başını çektiği felaketler zinciri olarak tarihte yerini aldı. Uluslararası gerilimlerin tavan yaptığı bir dönemdeyken yaşanan pandemi süreci, toplumların her tabakasında, her bireyi etkiledi. Hatta yeni normalin getirdiği dijitalleşme sürecinden kârlı çıkan Amazon şirketler bile endişeli, çünkü insanların tüketim güçleri giderek azalıyor. Bunun yanı sıra hem ülkemizde hem de dünyada insanların hayatı giderek daha stresli, travmatik ve hüzün dolu bir hale geliyor.

pandemi

Bütün dünya, 21. yüzyılda ilk defa ateşi görmeden yangını, silahı görmeden savaşı deneyimliyor. Bugün yaşananların etkisi hiç kuşkusuz yarını da etkisi altına alacak. Peki genetik bilimi bu konuda ne diyor? Bazı araştırmaların sonuçlarına göre bugün yaşadığımız sıkıntılar, genetik olarak değil ancak biyolojik olarak gelecek nesle aktarılabilir.

Sahip olduğumuz tüm özellikler, sadece DNA’lar ile gelecek nesillere aktarılmıyor. Bu işin bir de “epigenetik” boyutu var. İşte burada zincir kopuyor:

BBC’nin haberine göre yaşadığımız ortamdaki değişikliklere göre DNA’larımıza kimyasal etiketler eklenir ya da çıkarılır. Bu etiketler de ilgili genleri açıp kapatırlar, böylece değişen koşullara daha hızlı uyum sağlarız. Ancak söz konusu etki sürekli devam ederse değişen genler kalıcı olur, çocuklarımıza, torunlarımıza aktarılır. Bu genler, genelde ten ve göz rengi gibi fizyolojik özelliklerimizi belirlerler. Ancak sahip olduğumuz özelliklerin gelecek nesle aktarılması için tek araç DNA, yani genetik değildir.

Genetik dışında nesilden nesle aktarılan özellikleri inceleyen bilim dalına da “epikgenetik” denir. Evrim Ağacı’ndan Baha Patlar’a göre epigenetik bilimi, yaşadığımız çevrenin üzerimizdeki etkilerini gelecek nesle, hatta birkaç kuşak sonraki torunlarımıza bile nasıl aktarıldığını inceler. Kısaca DNA’larımız değişmese bile “epigenomlarımız” değişebilir. Örneğin genetik olarak çok yakın DNA dizilimlerine sahip tek yumurta ikizleri, epigenomları farklı olduğu için farklı karakteristik özelliklere sahip olabilirler. Aynı şey ikiz olmasalar bile bir dede ile torunu için de geçerlidir.

Travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete ve depresyon bizi biyolojik olarak değiştiriyor. Bu değişimler de büyük ihtimalle gelecek nesillere aktarılıyor:

stres bozukluğu

Zürih Üniversitesi’nde görevli sinir bilimci Ali Jawaid, bu konuyu en yakından gözlemleyen bilim insanlarından birisi. Kendisi, Pakistan’ın başkenti İslamabad ve Multan kentinde yaşayan, savaşlarda anne ve babalarını kaybetmiş yetim çocukları yakından inceleme fırsatı yakaladı; ebeveynlerinden ayrılmış olmanın yarattığı duygusal travmaların ve stres bozukluklarının biyolojik durumlarını nasıl etkilediğini merak etti.

Bulgulara göre söz konusu çocuklar, içinde bulundukları durumdan o kadar uzun süre boyunca etkilendiler ki yaşadıkları değişimleri, kendi çocuklarına da aktarabilecekleri anlaşıldı. Yani savaşta ailesini yitiren bir çocuğun torunları bile, koşulları ne kadar iyi olursa olsun aynı travmanın etkilerini yaşayabiliyor. Benzer bir durum, II. Dünya Savaşı’ndaki soykırımdan kurtulanların torunlarında da görülmüş, çocuklarının biyolojik ve sağlık açısından etkilendikleri tespit edilmişti.

II. Dünya Savaşı’ndaki soykırımdan kurtulanların torunları, hiç görmedikleri o travmaların biyolojik izlerini taşıyor:

ikinci dünya savaşı

New York’ta bulunan Icahn Tıp Okulu’nda görevli Rachel Yehuda, II. Dünya Savaşı’ndaki soykırımdan kurtulan 40 kişinin bugün hayatta olan torunları üzerinde bir araştırma yaptı. Bulgularına göre stres hormonu salgılanmasında rol oynayan katalizör, savaştan kurtulanların torunlarında da eser miktarda etki gösteriyor. Büyüklerinizin yaşadıkları acıları bugün biyolojik olarak taşığıdınızı düşünün…

Diğer taraftan Yehuda’ya göre travmanın kalıtsal bir etkisi olup olmadığını “kesin bir şekilde söylemek” için erken bir dönemdeyiz. Hatta Yehuda, medyanın söz konusu bulguları çok abarttığını ve çarpıttığını vurguluyor. Bu nedenle yanıltıcı haberlerin, sonraki nesilleri en az epigenetik etkiler kadar kalıcı olarak etkilediğini belirtiyor.

Günümüzden 50 yıl sonra yaşayacak gençlere büyük bir “sosyal miras” bırakabiliriz:

sosyal miras

Elbette bu yargıda kesinliğe varmak zor, çünkü deneyimlerin epigenetik etkilerini araştırmak için her zaman yıkıcı örneklerle yüzleşmek gerekiyor. Bu yüzleşme, bilim insanları için ateşte yürümek gibi. Ancak araştırılması ve anlaşılması gerekiyor. Washington Eyalet Üniversitesi biyoloğu Michael Skinner, bu konuda ScienceMag’e aşağıdaki açıklamalarda bulunuyor: “Büyükanne ve büyükbabanızın maruz kaldığı şeyler hastalık riskinizi değiştiriyorsa, bugün yaşadığınız şeyler de torunlarımızı etkiliyor demektir. Bu gerçekten korkutucu bir şey.”

Skinner’in bu konuda hayvanlar üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre, travmatik etkilerle meydana gelen epigenetik değişiklikler, birden fazla nesle aktarılabiliyor. Eğer travmalar insanlarda da benzer şekilde epigenetik etkileri tetikliyorsa başta akıl sağlığı olmak üzere, diğer sağlık sorunlarının da sosyal bir miras olarak gelecek nesillere aktarılacağı anlamına geliyor. Zaten daha önceki araştırmalar ve örnekler de bunu gösteriyor. 

Bilim dünyasında, travma sonucundaki epigenetik etkilerin gelecek nesillere nasıl aktarıldığını aydınlatmak için yoğun bir çaba var. Öyle ya da böyle bulgular gösteriyor ki bugün yaşadığımız sıkıntıların bizde yol açtığı değişimler; yarın belki de daha standart ve normal bir yaşam sürecek torunlarımızı da etkileyebilir. Bunun sorumlusu ise Dünya’nın Güneş çevresindeki 365 günlük 1 turu ile tamamlanan 2020 yılı değil, daha çok biziz.

İyi bir haberle bitirelim: Eğer epigenetik değişimlerin biyolojimizi nasıl etkilediği, bunun gelecek nesillere nasıl aktarıldığı çözülürse, tedavileri daha kolay bir hale gelecek. Umarız o günler geldiğinde herkesin tedaviye daha kolay ulaşabilmesi de sağlanır.

Kaynaklar: BBC, Sciencemag, Evrim Ağacı

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.