Fatih Altaylı’nın Gazze Yorumları ve Global Language Dictionary’nin Medya Stratejileri
Fatih Altaylı’nın Gazze yorumları ve Global Language Dictionary’nin medya stratejileri üzerine detaylı analizler, güncel ve bilgilendirici içeriklerle karşınızda.
Giriş
Yenisöz haber sitesi köşe yazarı Mustafa Uzun, Fatih Altaylı’nın son bir buçuk yılda kaleme aldığı Gazze ile ilgili yorumlarını dikkatle değerlendirdi. Bu yazılar, yalnızca bağımsız gazetecilik örnekleri gibi görünse de, aslında derin yapısında Global Language Dictionary’nin (GLD) stratejileriyle uyumlu bir dil ve söylem bütünlüğü taşımaktadır. Bu stratejiler, İsrail’in propaganda ve algı yönetimi çerçevesinde medyada nasıl yer bulduğunu ve kamuoyunun bilinçli ya da bilinçsiz şekilde nasıl yönlendirildiğini anlamamıza yardımcı olur.
1. Gerçekliği Sulandırma ve Bilgi Kirliliği
Altaylı’nın “Post Truth Savaş” başlıklı yazısında yer alan şu ifade dikkati çeker: “Basın toplantısında yerde yatan ölülerin, basın gittikten sonra yerlerinden kalkıp gittiğini gösteren video görsek şaşırmayacağız neredeyse.” Bu söz, savaşın gerçekliğini değil, medyada nasıl sunulduğunu ve kamuoyunun algısının nasıl şekillendirildiğini hedef almaktadır. İsrail’in Gazze’de sivillere yönelik saldırılarının belgeleri, hastaneleri vurduğu ve çocukları katlettiği halde, Altaylı, bilgi kirliliğine vurgu yaparak, savaşın gerçekliğini sorgulayan bir algı yaratmaktadır. Bu yaklaşım, GLD’nin medya için önerdiği temel stratejilerden biri olan gerçeklikten sapma ve bilgi kaosu içinde gerçeklerin görünmez kılınması ile uyum içindedir. Kamu vicdanını harekete geçirmeyi engelleyen bu kararsızlık ve belirsizlik, özellikle Batı medyasının en çok tercih ettiği yöntemdir.
2. Hamas’ın Meşruiyetini Zayıflatma ve Direnişi Gayrimeşru Gösterme
Altaylı’nın “Milyon Dolarlık Soru: Hamas’ın Kurucusunu İsrail Niye Serbest Bıraktı?” başlıklı yazısında şu ifadeler göze çarpar: “Batı’nın ve İsrail’in Ortadoğu’da ‘yaramaz bir İslamcı gruba’ ihtiyaç duyduğu bir anda… Hamas da aynen öyle, gerektiği anda birden peydahlandı.” Bu cümle, Hamas’ı Filistin halkının meşru temsilcisi olmaktan çok, dış güçlerin ve istihbarat servislerinin araçsal bir örgütü olarak gösterme çabasını yansıtmaktadır. Bu yaklaşım, GLD’nin direnişi radikalizmle özdeşleştir, meşru olmayan aktörler olarak sun taktiğiyle örtüşmektedir. Ayrıca, Altaylı’nın ifadesiyle, “O yüzden bu cahil siyasal İslamcıların aslında neyi ve kimi destekledikleri konusunda hiçbir fikirleri yoktur.” sözleriyle, direnişçileri ve onları destekleyenleri kriminalize ederek, geniş kitlelerde olumsuz bir algı oluşturmayı amaçlamaktadır. Bu dil, direniş hareketlerini ve destekçilerini kriminalize etmek ve kamuoyunun desteğini zayıflatmak adına kullanılan etkili bir araçtır.
3. Acıların Eşitlenmesi ve Empatinin Gasbedilmesi
Altaylı’nın “Gazze Can da Yemen Patlıcan mı?” başlıklı yazısında, Yemen’deki insani krizle Gazze’deki katliamları karşılaştırması dikkat çeker. “Yemen’de 381 bin kişi öldü… Kimsenin umurunda değil. Müslüman Müslüman’ı öldürünce sorun olmuyor da, Yahudi öldürünce mi sorun oluyor!” Bu söylem, hakikatin çarpıtılması ve dikkatlerin başka yöne çekilmesi amacı taşımaktadır. Yemen’de yaşanan insani dram gerçek olmakla beraber, Altaylı’nın niyeti, Gazze’deki soykırımı gündemden düşürmek, İsrail’in sorumluluğunu gölgelemek ve kamuoyunun empatisini bölmektir. GLD’nin suçun dağıtılması ve etik gri alan yaratılması stratejileriyle uyumlu olan bu yaklaşım, kamu vicdanını “eşit acı” kavramını kullanarak devre dışı bırakmayı hedefler.
4. İsrail Halkını Akla Getirerek Masumlaştırma ve Sorumluluğu Gizleme
19 Nisan 2024 tarihli “Yahudiler İçin En Büyük Tehlike İsrail” başlıklı yazısında Altaylı şu ifadeyi kullanır: “İsrail’in hükümet politikalarından nefret ediyor olmamız, İsrail halkının düzeyini görmemizi engellememeli.” Bu, İsrail halkını olumlu ve demokratik bir şekilde konumlandırmayı ve hükümetin politikalarını ayırmayı amaçlayan bir dil kullanımıdır. Ayrıca, İsrail’in Nobel ödüllü bilim insanları, yüksek eğitim seviyesi ve yüksek hukuk standartlarından bahsederek, devlet suçlarını ve sistematik işgal politikalarını görmezden gelir. Bu yaklaşım, GLD’nin devlet sistemini ve halkını ayır, suçları sistemle ilişkilendir taktikleriyle uyumludur. Bu sayede, işgal, apartheid ve diğer suçlar “bir hükümetin hatası” gibi gösterilmekte ve eleştiriler etkisiz hale getirilmektedir.
5. Hamas’a Destek ve Radikalleşme İlişkisi
Altaylı’nın “Tezgâhın Hedefi İran mı, Türkiye mi?” başlıklı yazısında, Türkiye’nin Hamas’a verdiği desteği şu şekilde yorumlar: “Kim Türkiye’yi Hamas çizgisine çekmek istiyorsa, Türkiye’nin düşmanıdır.” Bu ifade, GLD’nin destek veren herkesin yalnızlaşacağı ve tecrit edileceği stratejisinin bir yansımasıdır. Ayrıca, Hamas’a destek veren Türkiye’nin iç ve dış politikada izolasyona itilmesi, ekonomik ve güvenlik açısından riskli bir duruma sürüklenmesi gerektiği mesajı verilir. Bu dil, destekçileri “etki ajanı” olarak yaftalayarak, direnişe destek verenlerin radikalleştirilmiş ve yalnızlaştırılmış bir konuma getirilmesini sağlar.
6. İsrail’in Zeka Harikası Suikastlarını Övmek
“İsrail İstihbaratından Şov” başlıklı yazıda, şu ifade dikkat çeker: “Türk istihbaratı PKK’lıları böyle yok etse hoşunuza gitmez miydi!” Bu söz, İsrail’in yüksek teknolojili ve etkili suikast ve istihbarat operasyonlarını, ahlaki açıdan tartışmalı olsa da, teknik başarı ve üstünlük olarak övme amacını taşımaktadır. Bu yaklaşım, GLD’nin modern ve gelişmiş ülke imajı oluşturma ve suç unsurlarını “başarı” olarak gösterme stratejisiyle uyumludur. Bu dil, sivillere ve masumlara yönelik suçların meşrulaştırılmasına hizmet eder.
7. İsrail ile Ekonomik İlişkilerin Yumuşatılması
Altaylı’nın “Türkiye İhracat Yapmıyor Ama İsrail İthalat Yapıyor” başlıklı yazısında, Türkiye’nin İsrail’e yaptığı ihracatı detaylandırır, fakat bu ilişkinin savaş suçlarıyla bağlantısını sorgulamaz. “Yılın ilk 9 ayında İsrail’e yapılan toplam ihracat miktarı 1 milyar 809 milyon dolara ulaşmış.” Bu ifade, ekonomik ilişkiyi normalleştirirken, GLD’nin ekonomik işbirliği ve istikrar unsuru olarak sunma stratejisine hizmet eder. Bu sayede, İsrail’in suçları ve işgal politikası göz ardı edilerek, ekonomik bağların devamı meşrulaştırılır.
Sonuç ve Genel Değerlendirme
Fatih Altaylı’nın çeşitli köşe yazıları, görünürde bağımsız ve özgün bir gazetecilik örneği gibi görünse de, aslında derin yapısında GLD’nin temel stratejileriyle uyumlu bir dil ve söylem bütünlüğü taşımaktadır. Bu stratejiler, gerçekliği bilgi kaosu içinde gizlemek, direnişi ve direnişçileri kriminalize etmek, devlet ve halk arasındaki sorumluluk ayrımını yapmak ve kamuoyunun algısını şekillendirmek üzere tasarlanmıştır. Bu nedenle, medya ve kamuoyu arasındaki iletişimi şekillendiren bu dil ve söylem, işgalin medya eliyle normalleştirilmesi ve meşrulaştırılması sürecine hizmet etmektedir.
Kaynaklar
- Altaylı, Fatih. “Post Truth Savaş.” fatihaltayli.com.tr, 19 Ekim 2023. Link
- Altaylı, Fatih. “Milyon Dolarlık Soru: Hamas’ın Kurucusunu İsrail Niye Serbest Bıraktı?” fatihaltayli.com.tr, 11 Ekim 2023. Link
- Altaylı, Fatih. “Gazze Can da Yemen Patlıcan mı.” fatihaltayli.com.tr, 7 Aralık 2023. Link
- Altaylı, Fatih. “Yahudiler İçin En Büyük Tehlike İsrail.” fatihaltayli.com.tr, 19 Nisan 2024. Link
- Altaylı, Fatih. “Tezgahın Hedefi İran mı, Türkiye mi.” fatihaltayli.com.tr, 25 Ekim 2023. Link
- Altaylı, Fatih. “İsrail İstihbaratından Şov.” fatihaltayli.com.tr, 18 Eylül 2024. Link
- Altaylı, Fatih. “Türkiye İhracat Yapmıyor Ama İsrail İthalat Yapıyor.” fatihaltayli.com.tr, 3 Kasım 2024. Link