Dağlık ve Alüvyon Zeminlerde Deprem Dayanıklılığı Üzerine Yeni Bulgular
Dağlık ve alüvyon zeminlerde deprem dayanıklılığını etkileyen yeni bulgular ve uygulamalarla güvenli yapı için güncel rehberler
Depremlerin yüzeye yansıması, magmatik ve metamorfik kayaçlardan oluşan dağlık bölgelerde daha sınırlı kalabilir. Bu alanlar düz ve alüvyal yerleşim bölgelerine göre genel olarak daha sağlam zemin yapılarına sahip olarak değerlendiriliyor; bu yüzden yapılaşmada dikkatli olunması gerektiği vurgulanıyor.
İzlenen gözlemler, yer kabuğu parçalarının dağların altında mantoya daha derinlere gömülmesiyle dağların adeta birer direk görevi gördüğünü gösteriyor. Kayaç türünün depremin şiddetini etkileyen bir unsur olduğu belirtiliyor: magmatik ve metamorfik kayaçlar daha sıkışık bir yapıya sahip olup depremlerde dalgaların iletimini zayıflatabilirken, sedimenter kayaçların bulunduğu yerlerde zemin pekişmemiş ve su içeriği yüksek olabiliyor.
Alüvyon zeminler için deprem etkisinin artabileceği, yüzeyde sarsıntıların ve potansiyel sıvılaşmanın daha belirginleşebileceği ifade ediliyor. Bu nedenle bu tür alanlarda yapılaşmaya çok yaklaşılmaması gerektiği belirtiliyor.
Örneğin Trabzon’un dağlık kesimlerinde deprem riski nispeten daha düşük olarak görülüyor. Çünkü odak derinliği büyük ve bölgede magmatik ile metamorfik kayaçlar mevcut. Aynı mesafede olsa bile Erzincan’daki bir depremden Trabzon’un dağları daha az etkilenirken, ayni mesafedeki bir ovada yapıların zarar görebileceği uyarısı yapılıyor.
İnceleme bulguları, dağlık ve alüvyon zeminlerin deprem dayanıklılığı açısından farklı davranışlar sergilediğini gösteriyor. Yeryüzünde yüksekliği 3 kilometre olan bir dağın yer altındaki uzantısının yaklaşık 6 kilometreye kadar inebildiği, odak derinliği ve zemin yapısının deprem etkisini belirleyen temel etmenler olduğu vurgulanıyor. Ovalar genellikle alüvyon tabanlı olup sığ, su içeren ve pekişmemiş oldukları için bina yapımı açısından daha az elverişli olarak değerlendiriliyor.