Burdur Gölü’nün Güncel Durumu ve Kuraklıkla Mücadele Çabaları
Burdur Gölü’nün güncel durumu ve kuraklıkla mücadele çabalarını inceleyen, su seviyeleri ve koruma çalışmaları hakkında detaylı bilgiler.
Burdur Gölü’nün Son Durumu ve Çevresel Etkiler
Türkiye’nin önemli doğal güzelliklerinden biri olan Burdur Gölü, uzun yıllar boyunca çeşitli iklimsel ve insan kaynaklı faktörlerle karşı karşıya kalmaya devam ediyor. Son raporlar, gölün su seviyesinde ciddi bir azalma yaşandığını ve bu durumun ekosistem üzerindeki olumsuz etkilerinin giderek arttığını gösteriyor. 1974 yılındaki en yüksek seviyesine göre, günümüzde gölün su seviyesi yaklaşık 20 metrelik bir azalmayla karşı karşıya ve bu durum, hem doğal yaşam alanlarını hem de bölgedeki yerel ekonomiyi derinden etkiliyor.
Devlet Su İşleri’nin 2024 yılındaki ölçümlerine göre, gölün su seviyesi 836.65 metreye kadar gerilemiş durumda. Bu rakam, 1974 Mayıs ayındaki 857.44 metre seviyesinden önemli ölçüde düşük ve göl alanının büyük bir kısmını kaybettiğine işaret ediyor. Aynı zamanda, meteorolojik veriler, Burdur’da 2023 yılında metrekareye düşen 556.1 kilogram yağışın, 2024 yılında 427.5 kilograma gerilediğini ortaya koyuyor. Bu azalma, tarım ve su kaynakları yönetimini olumsuz yönde etkiliyor.
Uzmanlardan Çarpıcı Açıklamalar ve Kuraklık Uyarıları
Konuyla ilgili olarak, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İskender Gülle, çevre ve iklim değişikliklerinin bölgedeki etkilerini detaylı biçimde değerlendirdi. Gülle, yaptığı açıklamada şu görüşleri paylaştı:
- “Büyük göllerimizin su seviyesinde kayıplar büyük boyutlara ulaştı.”
- Güzel güneşli bir gün olmasına rağmen, kış mevsiminin ortasında olmamıza rağmen, havanın yaz aylarındaki sıcaklık ve kuraklık seviyelerine yakın olması, çevre açısından ciddi bir uyarı niteliği taşıyor.
- Son yıllarda gözlemlenen yağışların azalması, özellikle sulak alanlar ve göller üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Eğirdir, Beyşehir ve Burdur Gölü gibi büyük su kaynakları, hızla su kaybediyor.
- Yarım asırdır devam eden su seviyesindeki yaklaşık 20 metrelik azalma, göl hacminin neredeyse yarısına yakın bir kayıp anlamına geliyor ve bu durum, ekosistemler ve bölge ekonomisi açısından büyük bir tehdit oluşturuyor.
- Doğada yaşanan bu olumsuz gelişmeler, hidrolojik yapının bozulduğunu ve doğanın adeta kendi damarlarının tıkandığını gösteriyor. Bu bozulmanın temel sebebi ise, insan etkisinin yoğunluğu, gereğinden fazla baraj, gölet inşası ve yeraltı suyu çekimleriyle hidrolojik dengenin ciddi anlamda sarsılmasıdır.
Prof. Gülle, özellikle 2000’li yılların başından itibaren iklimde yaşanan değişimlerin, mevcut kuraklık ve su kayıplarında belirleyici olduğunu vurguladı. Yaklaşan kış mevsiminin, genellikle bol kar ve yağış ile anıldığı bu dönemde, bölgede yaşanan kuraklık, endişe verici boyutlara ulaşmış durumda. Hâlâ kışın ortasında olmamıza rağmen, kar oranlarının beklenenden çok düşük olması, dikkatleri iklim krizi ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği noktasında daha da yoğunlaştırıyor.
Sonuç ve Çözüm Arayışları
Uzmanlar, bölgedeki ekosistemi korumak ve gelecekte benzer sorunların yaşanmaması adına acil önlemler alınması gerektiğinin altını çiziyor. Su tasarrufu, sürdürülebilir tarım uygulamaları ve doğal yaşam alanlarının korunması, bu konuda atılması gereken temel adımlar arasında yer alıyor. Ayrıca, yerel yönetimler ve kamu kurumlarının birlikte hareket ederek, hidrolojik dengenin yeniden tesisi için çalışmalar yapması büyük önem taşıyor.