DOLAR 32,3254
EURO 34,7388
ALTIN 2.408,18
BIST 10.045,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Az Bulutlu
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cum 17°C
Cts 19°C
Paz 20°C
Pts 22°C

Bengü: “Aynada cesur bir bayan görüyorum”

24.04.2020
A+
A-

Posta Gazetesi’nden Oya Çınar’ın röportajı…

İlginç bir giriş olacak lakin bu hayatta aldığınız en radikal karar neydi diye merak ediyorum…

Liseyi bitirdikten sonra tek başıma İzmir’den İstanbul’a varmak, hayatımda aldığım en radikal karardı. İzmir böylece kendine has ve kendi içinde tehlikesiz bir büyük kasaba ki oradan çıkıp İstanbul’a ulaşmak aslında büyük delilikti.

Bir hedefiniz var mıydı? Bir bilinmezin ardından miydiniz?

Keza üniversiteyi İstanbul’da okumak, hem de kendi ayaklarımın üstünde durmayı öğrenmek istiyordum. Tek başıma yaşamak, elektrik faturamı kendim ödemek, en küçük sorunla bile kendim ilgilenmek istiyordum.

Müzik bu hayalin neresindeydi?

Esas kalbimde yatan oydu tabii. Çoğu şeyde olduğu gibi müziğin de kalbi İstanbul’da atıyor. Bu, o zaman da böyleydi, yine böyle. Özetle ailemi de ikna ederek, onlara “Hiç başınızı eğmeyeceğim” diyerek çıktığım yolda fazla zorluk çektim lakin hiç pişman olmadım.

Dışarıdan çok kontrollü görünüyorsunuz…

Fazla içten! Ben her zaman çok kontrollüyüm. Kusur yapmaktan çekinmem fakat yaptığım hatalardan ders çıkarır, onları baştan etmemeye çalışırım. Hiçbir vakit başına buyruk olmadım.

İster miydiniz azıcık başına buyruk almak?

Düşünüyorum… “Bana ne” diyerek yaşamak, istesem de yapabileceğim bir şey yok. Azıcık yapımla ve yetişme şeklimle de alakalı. Genç kızlığımda da hiçbir süre başına buyruk olmadım. Defalarca bir sinameki yanım vardı benim.

Yaşam bıktırıcı olmuyor mu pek?

Ben hiç bıktırıcı bulmuyorum. tekrar tekrar ‘benden kimseye zarar gelmesin’ mantığıyla yaşadım. Kimseyi üzmemeye çaba ettim. Hiç de bir zararını görmedim.

Size her zaman ‘Lolita Bengü’ deniyordu. Lolita evlendi, anne oldu fakat büyüdü mü?

Ah! Keşke zamanı durdurabilsek… Ceset natürel diğer bir şeye bürünüyor. Ama birincil çıktığım zamanı düşünüyorum… O saf kız hâlâ duruyor içimde. Gözleri benzer bakıyor. Kendimi izlerken yeniden o Lolita’nın gözlerini görüyorum. Kayda Değer olan da bu. üstelik analık öncesi ve sonrası diye bir şey kuşkusuz var.

Bundan Böyle aynada önce ‘Anne Bengü’yü mü görüyorsunuz?

Vaktiyle aynaya bakınca sahiden mühim şeyler gördüğümü sanırdım. Keza kendimle ayrıca de hayatla ilgili belli başlı önemli şeyleri hemen görüyorum kendimce. bir defa çok daha cesur bir kadın görüyorum. Dağları devirecek kadar güçlü hissediyorum.

Bu dek adanmışlık doğru bir şey mi?

İşte en baskı soru geldi (Gülüyor). En azından kendi adıma ben muhakkak “İşimi, geri kalan her şeyi kenara attım, yalnızca onun için yaşıyorum” gibi bir şeyden bahsetmiyorum. bir kere anne mutlu olmayınca çocuğunu da mutlu edemez. Lohusalıkta da bu dengeyi korumaya gayret ettim.

Neler yaptınız mesela?

Şunu kendime defalarca hatırlattım: Evet Bengü, sabaha değin bebeğinin başında bekleyeceksin ama göz altlarının da morarmaması lüzum. Eşini de ihmalkârlık etmemen, onunla ilişkini de koruman lüzum. Ve inan başarıyorsun, insana deli bir şiddet geliyor, çok komplike bir koşul Oyaaa! Abartmıyorum.

Vaktiyle dert olup da acilen olmayanlar neler?

“Ay yüzümde sivilce çıkmış, manikürüm gecikmiş…” Bunlar öyle manâsız dertler oysa. Artık böyle boş dertlere kapılmıyorum. Kızım, ileride benimle kibir duysun istiyorum. Kafamı da bunlara yoruyorum haliyle.

üstelik “Bir anneye uygu mı?” algısı var. Anne olunca hayata karşı iştahı azalıyor mu insanın?

Deli misin! Olur mu? Tersine o kadar iştahlanıyorsun ama, yeniden doğmuş gibi oluyorsun. Her şeyi her yerde keşfetme yoluna çıkıyorsun.

“Anne oldum, şunu yapmam bundan böyle” dediğiniz bir şey var mı?

Böyle davranan hiçbir kadını yargılamam. Her kadının kendi tercihidir. Ama ben, anne oldum diye “Artık ufak etek giymeyeyim” demem. Zaten anne değilken de her zaman kendime yakışanı giydim. Derhal de pek devam ediyorum.

Siz bu şekilde mutlu olabiliyor musunuz?

Evet çünkü ben insanları mutlu ettiğim vakit mutlu olabilen biriyim. Gerektiğinde herkesin Güzin Ablası da olurum. Lakin taşıyabildiğim ölçüde. “Her fedakarlığı yaparım, yeter oysa etrafımdakiler mutlu olsun” değil kastım. Hiçbir süre kendimi ezdirmedim, ezdirmem. Bir denge olmalı ilişkilerde. O dengeyi korumaya gayret ediyorum defalarca.

Yakınlarınız, eşiniz en fazla hangi yanınızı seviyordur sizce?

Çocuksu tarafımı sanırım, eşim de defalarca bunu söyler. daima tatlı bir kız çocuğu gibi yaşıyorum. Yuvamda da öyleyim.

Karı-koca ilişkisi nasıl etkileniyor bu durumdan?

Daha da güçleniyorsun, anne olduktan sonra eşimle bağımız daha güçlendi. Belli Başlı şu anda ‘biz olduk, tamamlandık’ duygusu yaşıyoruz. Bazen diyorum acaba 30’umda evlenip o zaman anne olsaydım, acilen üç çocuğum olurdu ne hoş. Şaka tabii. Dürüst zaman şimdiymiş çağrıda bulunmak ama.

‘Günaydın’ şarkınız şu sıra herkesin dilinde. Her şarkınızın hit olmasını neye bağlıyorsunuz?

Ben bir şarkının daha birincil dörtlüğünü duyduğumda onun bana uyup uymayacağını, hissediyorum. Artık buna koku elde etmek mı denir, kendine yakışacak elbiseyi çakmak mi? Ama bu, kuşkusuz böyle. Türkiye’nin en iyi bestecileriyle de çalıştım, yeni bestecilerden de şarkılar aldım. Lakin hiçbir süre “Acaba mı?” dediğim, arada kaldığım şarkıyı okumadım. tekrar tekrar inandığım şarkıyla çıktım. Bir giz varsa budur olur ya.

Koronavirüs yüzünden hepimizin durumu umulan. Bu süreç size ne hissettiriyor?

İlk etapta biraz köşeme çekilip düşündüm. Keza çocuğum için, keza anne ve babam 65 yaş üstü olduğundan bir paniğe kapıldım. Fazla şükür, ağır ağır denetim altına alınıyor her şey. Umuyorum oysa en kısa sürede geçecek ve eski hoş günlerimize döneceğiz.

“Teşekkürler korona, sayende fazla şey öğrendik” diyenler var bir de…

Kuşkusuz katılmıyorum. Eşini, annesini, çocuğunu kaybeden millet var. Onlara bu cümlenin ne hissettireceğini düşünüyorlar mı acaba? Eskiye kadar manevi yanımızın daha da güçleneceğineben de güvenmek istiyorum. Lakin keşke bunlar yaşanmasaydı, bu farkındalığa başka türlü ulaşabilseydik.

Süreç bittiğinde en fazla ne yapmak istiyorsunuz?

İstanbul’a ilk geldiğim yıllardan sonra hiç vapura binmemişim. Fazla garip değil mi? “Ne dek saçma” diyorum, kendime inanamıyorum. İlk işlerimden biri vapura binip Kanlıca’ya gitmek, bir yoğurt yemek olacak, belirlenmiş. Öncesinde İzmir’e anneme ve babama koşacağım tabii.

Yuvanızda eşiniz için süsleniyor musunuz?

Ben hiçbir zaman sabah kalkıp hemen bir kırmızı dudak boyası süren biri olmadım fakat daima pak ve düzenli olmaya çaba ettim. Tekrar öyleyim. Bu konuda da kendimi annelikle motive ediyorum. Onun ileride, 55-60 yaşıma geldiğimde, beni sahnede izlerken “Of! Annem vücuduna ne güzel bakmış” demesini, bana hayran olmasını fazla isterim.

Yaş alma, yaşlanma korkularınız var mı?

O kafa insana 30’larında bir geliyor, daha sonra geçiyor. Etrafımda da görüyorum, bana da olmuştu aynısı. O bir eşik gibi. Garip bir paniğe kapılıyorsun, aralıksız nasıl göründüğüne kafa yoruyorsun. Sonra geçiyor o (Gülüyor) sakin olsun herkes. Başlıca güzelliğin içten geldiğini gösteriyor süre sana zaten.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.