Batı Nil Ateşi Hakkında Bilgiler ve Önlemler
Batı Nil Ateşi, sivrisinekler aracılığıyla yayılan ciddi bir virüs hastalığıdır. Bu makalede, Batı Nil Ateşi’nin belirtileri, risk faktörleri ve korunma yöntemleri hakkında kapsamlı bilgiler bulabilirsiniz.
Batı Nil Ateşi Hakkında Bilinmesi Gerekenler
TEKİRDAĞ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Doğan, Batı Nil ateşi hastalığı hakkında önemli bilgiler paylaştı. Doç. Dr. Doğan, “Tüm sivrisinek ısırmaları sonrasında bu hastalık bulaşmaz. Bu nedenle panik yapmanın gereksiz olduğunu vurgulamak isterim” dedi.
Doç. Dr. Doğan, sivrisineklerden bulaşan Batı Nil ateşi hastalığının, özellikle göçmen kuşların rotalarının batı illerine yönelmesiyle bu bölgelerde görünme olasılığının arttığını belirtti. “Küresel ısınma ve iklim değişiklikleri, bazı hastalıkların belirli bölgelerde yayılmasına neden olmaktadır. Göçmen kuşların yeni rotaları, Batı illerimizi de etkileyerek bu hastalığın sporadik olarak görülmesine yol açmaktadır” diye ekledi.
Hastalığın ana rezervuarlarının göçmen kuşlar olduğunu ve insanlara bulaşmanın kuleks cinsi sivrisinekler aracılığıyla gerçekleştiğini ifade eden Doç. Dr. Doğan, “Sivrisineklerin insanları sokması sonucunda klinik tablo ortaya çıkabiliyor. İnsanların yaklaşık %90’ında hastalık gribal semptomlarla seyreder. Bu semptomlar arasında ateş, halsizlik, kırgınlık, kas ve eklem ağrıları, bulantı ve kusma yer almaktadır. Genellikle bu belirtiler kendiliğinden iyileşir. Ancak, %10 gibi bir grupta ise ensefalit (beyin iltihabı) gibi daha ciddi bir durum ortaya çıkabilir” dedi.
Panik Yapmamak Gerek
Doç. Dr. Doğan, sivrisinek ısırmasının ardından panik yapmanın doğru olmadığını vurgulayarak, “Tüm sivrisinek ısırmaları sonrasında bu hastalık bulaşmaz. Bu yüzden bir panik havası oluşturmamak en iyisidir. Göçmen kuşların göç rotaları, genellikle ilkbahar sonları ile sonbahar arasında görülmektedir. Bu dönemde sivrisineklerle mücadele temel bir önceliktir. Bataklıkların kurutulması ve su havzalarının ilaçlanması, sivrisinek larvalarının çoğalmasını engelleyerek, insanlara bulaşabilecek hastalıkların riskini azaltacaktır” şeklinde konuştu.
Ailelere yönelik önerilerde bulunan Doç. Dr. Doğan, “Sivrisinek yoğunluğu olan alanlarda, kişisel koruyucu önlemler almak önemlidir. Sinek kovucular, kremler ve spreyler kullanılabilir. Evlerde sinekliklerin takılması, küçük çocuklar için ise cibinliklerin kullanılması önerilmektedir. Sivrisinek sokması sonrasında ortaya çıkabilecek lokal kızarıklıklar telaş yaratacak bir durum değildir. Ancak, ateş, halsizlik ve kırgınlık gibi gribal semptomlar varsa, bir hekime başvurarak danışmaları önemlidir” dedi.
Ensefalit Tablosu ve Ciddiyeti
En ciddi durumun virüsün merkezi sinir sistemine etki etmesi ve beyin fonksiyonlarının bozulması olduğunu belirten Doç. Dr. Doğan, “Ensefalit (beyin iltihabı) ağır bir tablodur. Öncelikle, %90 oranında bahsettiğimiz gribal semptomlarla geçebilir. Bu durumu tedavi etmek için genellikle semptomatik tedavi yeterlidir. Yani, ağrıyı ve ateşi azaltacak uygulamalarla hastanın rahatlaması sağlanır. Ancak, ensefalit tablosu daha ileri bir durumdur ve bu hastaların hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi gerekmektedir. Ayaktan tedavi genellikle mümkün olmaz. Bu durum, hayati tehlike yaratabilir. Ensefalit tablosu, ciddiyet arz eden bir durumdur ve bu tür hastaların hastaneye yatırılarak, servis ya da yoğun bakım takibi ile tedavi edilmesi şarttır” ifadelerini kullandı.