DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
İstanbul
°C
°C
°C
°C
°C

Alzheimer Hastalığının Potansiyel Nedenleri ve Yeni Tedavi Yaklaşımları

Alzheimer hastalığının olası nedenleri ve yeni tedavi yöntemleri hakkında detaylı bilgiler. Sağlıklı yaşam için güncel araştırmalara göz atın.

09.07.2025
A+
A-

Yıllardır Alzheimer hastalığının temel nedenlerini ve etkili tedavi yöntemlerini araştıran Prof. Ruth Itzhaki, bu karmaşık hastalığı çözmek adına büyük bir tutkuyla çalışmalarını sürdürüyor. Dünya genelinde yaklaşık 57 milyon insanı etkileyen bu beyin hastalığı, bireylerin hafıza ve kimliklerini kaybetmesine neden oluyor.

Birleşik Krallık’taki Manchester Üniversitesi’nden Prof. Itzhaki, demansın bir türü olan Alzheimer’ı anlamada öncü araştırmacılardan biri olarak tanınıyor. Uzun yıllar boyunca yaygın virüslerin hastalığın gelişiminde rol oynayabileceğini öne süren çalışmalar yaptı. Ancak bu alandaki araştırmalar başlangıçta oldukça zorluklarla karşılaştı: bilimsel makaleleri yayınlatmakta ve finansman bulmakta güçlükler yaşandı. “Bilimsel çalışmalarımızı kabul ettirmek ve destek almak oldukça zordu. Yeterli finansman olmadan araştırmalarımızı ilerletmek imkânsız hale gelmişti,” diyor.

Şu anda Oxford Üniversitesi Nüfus Yaşlanması Enstitüsü’nde de aktif olarak çalışmalarını sürdüren Prof. Itzhaki, geçmişteki zorluklara rağmen, eğer o dönemde daha fazla ilgi görseydi, demansın nedenleri ve tedavi yolları hakkında çok daha derin bilgiler edinmiş olabileceğimizi belirtiyor.

Yıllardır Alzheimer hastalığının temel nedenlerini ve etkili tedavi yöntemlerini araştıran Prof. Ruth Itzhaki, bu karmaşık hastalığı çözmek adına büyük bir tutkuyla çalışmalarını sürdürüyor. Dünya genelinde yaklaşık 57 milyon insanı etkileyen bu beyin hastalığı, bireylerin hafıza ve kimliklerini kaybetmesine neden oluyor.

Son dört yıl içinde ise, virüslere karşı geliştirilmiş aşılar ve antiviral ilaçların Alzheimer’ı önlemedeki potansiyel kullanımıyla ilgili klinik denemeler hız kazandı. Bu gelişmeler, hastalığın tedavisinde yeni bir dönemin kapılarını aralıyor.

Enflamasyon ve Beyin Proteini Birikimi

Otuz yıl önce ortaya atılan Amiloid Şelalesi Hipotezi, Alzheimer’ın temel açıklamalarından biri haline geldi. Bu teoriye göre, beyinde oluşan enflamasyon (yangı), beta-amiloid adı verilen proteinlerin birikmesini tetikliyor. Bu protein, zamanla bulutumsu plaklar ve kümeler oluşturarak, sinir hücreleri (nöronlar) arasındaki iletişimi engelliyor.

Beyinde bulunan Tau proteini de bu birikimden etkilenirken, sinir hücrelerinin iç kısmında düğümleşmeye başlıyor. Normalde, Tau proteini nöronların yapısını korumaya yardımcı olur ve sinir iletişimini sağlar. Ancak plak ve düğüm haline gelen Tau proteini, beyindeki sinir hücrelerini olumsuz etkileyerek, iletişim kurmalarını engelliyor ve sonunda nöronların ölmesine neden oluyor. Bu süreç, hafıza kaybı, muhakeme zayıflığı ve ruh hali değişiklikleri gibi Alzheimer semptomlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. São Paulo Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden nörolog Roberta Diehl Rodriguez, “Bu iki proteinin beyinde birikmesine neden olan başlıca faktörü halen tam anlamıyla çözebilmiş değiliz” diyerek, araştırmaların devam ettiğine işaret ediyor.

Virüslerin Alzheimer’ı Tetiklemesi

Günümüzde, virüslerin vücutta uzun süre uykuda kalıp, yeniden aktif hale gelmeden önce var olabildiği biliniyor. 40 yıl önce Prof. Itzhaki, insan beyninde sıkça görülen herpes simpleks virüsü tip 1’in genetik yapısına ilişkin ilk araştırmaları yürütmeye başladı. Bu virüs, genellikle uçuklara neden olan ve nüfusun yaklaşık %70’inde görülen oldukça yaygın bir enfeksiyondur. Bu çalışmalar, virüsün beyinde bulunabileceği ilk keşif olarak kayıtlara geçti.

Prof. Itzhaki, “Daha sonra, yaşam boyunca herpes virüsünün yeniden aktif hale gelmesinin, sinir sistemi hücrelerinde hasar ve ölümle sonuçlanabilecek olayları tetikleyip tetiklemeyeceği konusunda spekülasyonlar başladı” diyor. O dönemde, hem Alzheimer teşhisi konmuş hem de hastalığa yakalanmamış kişilerin beyinlerinde virüse rastlanması, bilim insanlarını şaşırtmıştı. Bu durum, virüsü taşıyan bazı kişilerde bunama görülürken, diğerlerinde görülmemesini açıklamak için genetik ve çevresel faktörlerin etkili olabileceği düşüncesini doğurdu. 1990’larda Prof. Itzhaki liderliğindeki ekip, fareler üzerinde yaptığı araştırmalarda, herpes simpleks virüsünün, beynin beta-amiloid birikimi yoğun olan bölgelerinde daha fazla yoğunlaştığını gözlemledi. Bu bulgu, yeni bir teoriyi gündeme getirdi: belki de, bu protein, virüsü yakalamak ve etkisiz hale getirmek amacıyla sinir sistemi tarafından üretildiği hipotezini ortaya koydu.

Ancak, virüslerin ömür boyu kendini yeniden aktif hale getirebilmesi ve uzun süre uykuda kalabilmesi, beyinde sürekli iltihaplanma ve beta-amiloid üretimiyle sonuçlanabilir. Zamanla, başlangıçta koruyucu olan bu protein, nöronlara zarar vererek, onların ölmesine neden olabilir.

Aşıların ve Koruyucu Önlemlerin Rolü

Bu konuda alınabilecek önlemler nelerdir? 2013 yılında Galler hükümeti, zona virüsüne karşı aşı kampanyası başlattı, ancak uygulama oldukça sınırlıydı. Zona, varicella-zoster virüsünün yeniden aktive olmasıyla ortaya çıkan, ciltte ağrılı döküntülerle kendini gösteren bir hastalıktır. Kampanya kapsamında, 2 Eylül 1933 ile 1 Eylül 1934 doğumlu kişilere bu aşı uygulandı.

Stanford Üniversitesi’nden Prof. Pascal Geldsetzer, yaptığı analizde, aşı yapılan kişilerde takip eden yedi yıl içinde demans teşhisi konma oranının, aşı olmayanlara göre %3,5 daha düşük olduğunu belirtti. Bu, oldukça anlamlı bir farktı. “Bu sonuç, aşıların demans riskini önemli ölçüde azalttığını ve mevcut tedavi yöntemlerini aşan bir etki sağladığını gösteriyor,” diyor.

Prof. Geldsetzer, bu etkinin temel nedenlerine ilişkin şu görüşleri paylaşıyor: “Giderek artan sayıda kanıt, virüslerin, özellikle sinir sistemi üzerinde etkili olan ve yaşam boyunca orada kalan patojenlerin, bunama gelişiminde rol oynayabileceğini gösteriyor.” Peki, aşılar bu virüslerin yeniden aktive olmasını engelleyerek, enflamasyon ve beta-amiloid üretimini durdurabilir mi? Prof. Geldsetzer, “Aşılar, bağışıklık sistemimizi belirli patojenlere karşı güçlendirmenin ötesinde, daha geniş kapsamlı etkiler yaratabilir” diyerek, bu yaklaşımın diğer hastalıkların önlenmesinde de faydalı olabileceğine işaret ediyor.

Yakın zamanda yayımlanan yeni araştırmalar, aşıların demansın başlangıcını geciktirebileceği veya önleyebileceği ihtimaline odaklanıyor. Prof. Geldsetzer, “Eğer gerçekten de zona aşısı, demansın başlamasını engelleyebilir veya geciktirebilirse, bu, tıp alanında devrim niteliğinde bir keşif olacaktır” görüşünü paylaşıyor.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.