Abdülaziz Bekkine Hazretleri Anısına Eyüpsultan’ta Anma Programı: Sevdiklerince Dualar ve Sohbetler
Abdülaziz Bekkine Hazretleri anısına Eyüpsultan’ta dualar, sohbetler ve anma programı; sevgiyle birleşen manevi buluşma.
İstanbul’da, Abdülaziz Bekkine Hazretleri’nin vefatının 73. yılında anma etkinliği düzenlendi. Eyüpsultan’ın “Ebedi Sakinleri” projesi kapsamında, yakın tarihimizin öne çıkan din adamlarından olan Abdülaziz Efendi’nin Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı’ndaki kabrini ziyaret eden sevenleri Kur’ân-ı Kerim okudu ve dualar etti.
Yeni Dünya Vakfı’nın Eyüpsultan’daki Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen yad programını yöneten gazeteci Mehmet Nuri Yardım, Abdülaziz Bekkine gibi büyük şahsiyetlerin kolay yetişmediğini ifade ederken, onun yetiştirdiği entelektüel birikimin önemine değindi. Yardım, konuşmacılardan Ebubekir Erdem’in Nurettin Topçu’nun en yakın talebelerinden biri olarak Abdülaziz Bekkine’yi en iyi anlatacak isimlerden biri olduğunu belirtti. “Bir taraftan Nurettin Topçu gibi büyük bir mütefekkiri yetiştiren bir zat; bir taraftan da Necmettin Erbakan gibi Türk siyasetinde etkili olmuş birinin hocası.”” dedi.
Yardım’a göre, Abdülaziz Efendi’nin hayatını en iyi özetleyen isimlerden biri olan Ebubekir Erdem, hocası Topçu’dan çok şey dinlediğini ifade ederek, “Hayatını anlamaya çalıştığımda ‘Bugüne kadar niye daha az anladım?’ diye kendine kızdığını ve Abdülaziz Efendi’nin çok mübarek ve özel bir şahsiyet olduğunu vurguladı.
Kazanlı bir ailenin çocuğu olan Abdülaziz Efendi’nin, 1895 yılında İstanbul Mercan’da doğduğunu hatırlatan Erdem, çocukluğundan itibaren ilim öğrenimine yöneldiğini belirtti. Kur’an-ı Kerim ve din ilimlerine olan ilgisi ailesinin dikkatini çekerken, babasının 16 çocuğu içinde onunla yakından ilgilendiğini, Abdülaziz Efendi’yi ticaretle fazla meşgul etmediğini, daha çok ilim ve fikir peşinde koşmasını istediğini anlattı. Baba tarafından Zeytinyağı toplayarak ticaret yapan ailesinin, Abdülaziz’i bu işlerden uzak tutarak ilme yönlendirdiğini aktardı.
İkinci bölümde Erdem, Abdülaziz Bekkine’nin 1908 sonrası ailesiyle Kazan’a dönüşünden, anne ve babasının vefatının ardından kardeşleriyle Bakü ve Batum’a gidişlerinden; deniz yoluyla 1921’de İstanbul’a dönüşünden söz etti. İstanbul’da babasından kalan han ve dükkanları işletmeye çalıştığını ancak bu işin uzun sürmediğini belirtti. Çocukluğundan itibaren yardımsever bir kişiliğe sahip olan Abdülaziz Efendi, ailesinin gelirlerini kardeşlerine bırakıp kendi eğitimine odaklandı; Beyazıt’ta ilk dersini alıp medrese hayatına adım attı ve sonrasında Gümüşhanevi Dergahı’na yöneldi.
1922’de Ramuzü’l-ehadis kitabını anlatma icazeti almasıyla tebliğ görevine başlayan Abdülaziz Bekkine’nin, 1934’te devlet maaşı bağlandığında bile maddi yardımları fakiriyle paylaşan bir kişiliğe sahip olduğu vurgulandı. Erdem, Bekkine’nin üniversiteye giden gençlerle kurduğu sohbet halkalarını ve Necmettin Erbakan, Nurettin Topçu, Sabahattin Zaim’in amcası gibi isimlerin yanı sıra genç öğrencilerle de etkileşim içinde olduğunu kaydetti. Kapısı açık, ışığı sönmeyen bir mübarek zat olarak nitelendi.
Yazar Dursun Özer ise Abdülaziz Efendi ile Hasib Efendi’nin dervişi Mehmet Sırrı Tüzer’den edindiği hatıraları ve sohbetlerindeki notları paylaştı. Gümüşhanevi Tekkesi’nde Şeyhi Mustafa Feyzi Efendi’nin talebesi olan Abdülaziz Efendi’nin, İstanbul’daki ilim yolculuğunda yaşadıklarını anlatan Özer, “Gümüşhanevi Tekkesi’nin gözdesiydi; zeki ve kerameti yanında aklı da fevkalâdeydi.”” ifadelerini kullandı.
Program, konukların sorularını cevaplandırmasıyla devam etti ve katılımcılar hatıra fotoğrafları çekilerek sona erdi.
Kaynak: AA / Ahmet Esad Şani – Güncel Kaynak: Haberler.com