DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
İstanbul
°C
°C
°C
°C
°C

23 Nisan 2025 Orta Marmara Sırtı Depremi Ön Raporu ve Uzmanların Değerlendirmeleri

23 Nisan 2025 Orta Marmara Sırtı Depremi ön raporu ve uzmanların değerlendirmeleri, olası riskler ve alınması gereken önlemler hakkında detaylı bilgiler içeriyor.

08.05.2025
A+
A-

Afet Yönetimi ve Jeoloji Uzmanlarından Çok Önemli Uyarı ve Detaylar

İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral’ın liderliğinde, alanında uzman akademisyenlerden oluşan önemli bir ekip tarafından hazırlanan ve Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (MATAM) bünyesinde yürütülen çalışmalar neticesinde, “23 Nisan 2025 Orta Marmara Sırtı Depremi (Mw 6,2: 12.49 – 26 km Silivri Güneyi)” başlıklı kapsamlı ön rapor hazırlandı. Bu rapor, bölgedeki sismik riskleri, olası etkileri ve alınması gereken önlemleri detaylı biçimde ortaya koyuyor.

Hazırlanan rapora göre, 23 Nisan 2025 tarihinde saat 12.49’da Marmara Denizi’nin merkezi konumundaki Orta Marmara Sırtı’nda, yaklaşık 13 kilometre derinlikte yerin aktif fay hattında büyük bir deprem meydana geldi. Bu sarsıntı, yaklaşık 13 saniye boyunca sürdü ve bölgeye ciddi etkiler bıraktı. Depremin merkez üssü, 2019 yılında gerçekleşen ve 5,8 büyüklüğündeki Silivri depreminin yaklaşık 5 kilometre güneyinde bulunuyor. Bu bölgedeki artçı sarsıntıların sayısı, 25 Nisan itibarıyla 291’in üzerinde kayıtlara geçti. Artçıların büyük bir bölümü, yaklaşık 40 kilometre uzunluğunda ve 12 kilometre genişliğinde bir alan üzerinde yoğunlaşmış durumda ve ana fayın kuzey kesiminde kümelenmişler. Özellikle Kumburgaz Havzası ve kuzey bloktaki ikincil fay hatlarında artçıların yoğunlaştığı gözlemleniyor. Bazı artçı sarsıntılar ise 30 kilometre derinliğe kadar ulaşabilmiş durumda.

Afet Yönetimi ve Jeoloji Uzmanlarından Çok Önemli Uyarı ve Detaylar

Depremin gerçekleştiği bölge, en son 1766 yılında büyük bir doğa olayıyla sarsılmış olup, bu tarihte gerçekleşen Doğu Sırt Kuzey Segmenti (Kumburgaz Fayı) ile Silivri Sırt Güney Sınır Fayı arasındaki fay hattında önemli hareketler yaşanmıştı. Ayrıca, bölgedeki mevcut gerilim birikimi ve 2019 sonrası gözlemler, bu iki olay arasındaki bağlantıyı ve uyumu gösteriyor. Yapılan hesaplamalar, 1766’dan itibaren biriken sismik enerji ve gerilimin yaklaşık %12’sinin bu yeni depremle serbest kaldığını ortaya koyuyor. Bu durum, bölgedeki gerilimin belli bir seviyeye ulaştığını ve zaman zaman depremlerle boşalmak zorunda olduğunu gösteriyor.

Depremin ana şokunun, yaklaşık 20×12 kilometrelik bir alanda, yer değiştirmeyle ve yaklaşık 30 santimetrelik hareketle gerçekleştiği belirlendi. Ulusal ve uluslararası gözlem kuruluşları, depremin sağ yanal doğrultulu faylanma karakterine sahip olduğunu bildirdi. Ayrıca, depremin ivme değerlerine ilişkin yapılan çalışmalar, Marmara Bölgesi’nde deprem sırasında en yüksek ivme değerlerinin İstanbul’un Küçükçekmece ilçesinde ölçüldüğünü ortaya koydu. Bu ilçeyi, Eyüp, Marmara Ereğlisi ve Avcılar takip etti. En yüksek ivme, yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki Küçükçekmece’de kuzey-güney yönünde 0,2 g olarak kayda geçti. Diğer yüksek ivme ölçümleri ise Sazlıbosna Barajı’nda 0,16 g, Marmara Ereğlisi sahilinde 0,1 g ve Arnavutköy’de 0,1 g seviyelerinde gerçekleşti.

Raporda, ivme değerlerinin yalnızca uzaklık değil, zemin özellikleri, topoğrafya ve jeolojik yapı gibi faktörlerle de yakından ilişkili olduğu vurgulanıyor. Mevcut azalma ilişkileriyle ölçülen değerler arasındaki uyum oranının %65’in altında kalması, yeni nesil dinamik azalma modellerine ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Ayrıca, Kumburgaz Fayı’nda yapılan analizler, 1766’dan beri bölgede biriken 3,7 metrelik atımın yalnızca 0,3 metresinin bu depremle boşaldığını ortaya koyuyor. Bu veriler, büyük depremler öncesi gerilim birikiminin ne kadar ciddi boyutlara ulaşabileceğine işaret ediyor.

Fay Hareketleri ve Uzmanların Değerlendirmeleri

İTÜ MATAM Müdürü Prof. Dr. Cenk Yaltırak, yaptığı açıklamada, özellikle Kumburgaz segmentinin yalnızca 20 kilometrelik kısmında hareket gerçekleştiğine dikkat çekti. Kumburgaz segmentinin toplam uzunluğunun yaklaşık 80 kilometre olduğunu belirten Yaltırak, “Fayın sadece küçük bir bölümünde yaklaşık 30 santimetrelik bir hareket yaşandı. Oysa bölgedeki toplam gerilim birikimi 3,7 metre civarında. Bu, büyük bir deprem olasılığını kesinlikle ortadan kaldırmaz ancak stresin büyük ölçüde boşaldığını gösterir. Fay boyunca büyük bir kırılma henüz gerçekleşmiş değil, fayın büyük kısmı hâlâ yerinde duruyor” dedi.

Yaltırak, tarihsel örnekler ve jeolojik veriler ışığında, çoklu kırılmaların ve zincirleme depremlerin giderek daha iyi anlaşıldığını belirtti. Özellikle 1999 İzmit ve Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinde, tek bir fay yerine, birden fazla segmentin ardışık veya eş zamanlı kırılmasıyla oluşan büyük depremlerin yaşandığını hatırlattı. “Bu tür ardışık kırılmalar, depremin büyüklüğünü artırır ve ‘en kötü senaryo’ tahminlerini güçlendirir” diye ekledi.

Mühendislik ve Risk Yönetimi Perspektifleri

Prof. Yaltırak, depreme karşı alınacak önlemlerin, bilimsel temellere dayanması gerektiğine vurgu yaptı. “7,8 büyüklüğündeki deprem senaryosu, tamamen bilimsel analizler ve moment hesapları neticesinde ortaya konmuştur. Bu rakamlar, fay uzunlukları ve jeolojik veriler ışığında uzmanlar tarafından hesaplanmıştır. Görevimiz, toplumun karşılaşabileceği en büyük riski doğru şekilde tanımlamak ve buna uygun önlemler almaktır” diye sözlerine ekledi.

Deprem güvenliği ve kentsel dönüşüm konusunda büyük bir sorumluluk taşıyan uzmanlar, riskleri küçümsemek veya ihmal etmek yerine, gerçekleri ve olasılıkları toplumla paylaşmak zorunda olduklarını belirtiyorlar. “İnsanlar, kendilerini rahatlatan, kolayca kabul ettikleri ve hoşlarına giden bilgileri tercih ediyor. Bu da bilimden uzaklaşma ve yanlış algılara yol açıyor” diyen Yaltırak, “Gerçek şu ki, doğa asla keyfi hareket etmez. Deprem gerçeği ile yüzleşmeli ve buna göre hareket etmeliyiz” uyarısında bulundu.

Son olarak, uzmanlar, depremlerin bir tahmin değil, risk yönetimi meselesi olduğunu ve en büyük riskleri doğru şekilde tanımlayarak, kentsel dönüşüm ve afet planlaması yapmanın önemini tekrar vurguladı. “Yarın Marmara’da 6,5 veya 7,8 büyüklüğünde bir deprem olacak diye öngöremeyiz, ama olasılıkları ve riskleri bilmek ve buna göre hazırlık yapmak zorundayız” şeklinde değerlendirmelerini tamamladılar.

Deprem konusunda bilinçli ve hazırlıklı olmak, hem bireysel hem de toplumsal güvenlik açısından hayati önemi taşıyor. Bu nedenle, bilimsel araştırmalar ve uzmanların önerileri doğrultusunda hareket edilmesi, olası afetlerin etkilerini minimize etmek adına en doğru adım olacaktır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.