Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Santorini Patlaması Üzerine Değerlendirmeler
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Santorini patlaması üzerine yapılan kapsamlı değerlendirmeler, volkanik olayların etkilerini ve bilimsel analizlerini ele alıyor. Detaylar için makalemizi okuyun.
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Santorini Patlaması Değerlendirildi
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü’nde görevli Arş. Gör. Dr. Nihan Öz Nalezen, Ege Denizi’nde Yunanistan’a bağlı olan Santorini Adası’nda, yaklaşık 3 bin 600 yıl önce gerçekleşen büyük yanardağ patlamasının etkilerini detaylı bir şekilde değerlendirdi. Milattan önce 1600 yıllarına tarihlenen bu patlama hakkında bilgi edinmek için Mısır medeniyetine ait kaynaklardan yararlandıklarını ifade eden Nalezen, “Antik Yunan’da bu bölge ‘Thera’ olarak adlandırılmaktadır. Büyük Thera patlaması, insanların yaşadığı felaketi nasıl değerlendirdiği ve bu olayın sonuçları hakkında derin izlere rastlamak mümkündür. O dönemde hava sıcaklığının düştüğüne, gökyüzünün karardığına, Santorini Kalderası’nın çökmesinin dev dalgalara neden olduğuna ve bu dalgaların kıyılara nasıl ulaştığına dair bilgilere Mısır verileri aracılığıyla ulaşmak mümkün” dedi.
Nalezen, bu patlamanın tarımsal faaliyetlerin düşüşüne ve deniz ticareti ile tanınan Minos Uygarlığı’nın ciddi bir sekteye uğramasına neden olduğunu vurgulayarak, “Bu durum, Minos Uygarlığı’nda büyük bir ekonomik çöküntü yaratmıştır. Halk, tanrıların kendilerini terk ettiğini düşünmeye başlamakta ve siyasi otoriteye karşı inançlarını yitirmektedir. Dolayısıyla, Minos Uygarlığı’nın Miken Uygarlığı’na karşı savunmasız hale geldiğini söyleyebiliriz” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Santorini’deki Patlama Yeni Bir Uygarlığın Doğuşuna Zemin Hazırlamıştır
Nalezen, patlamanın Minos Uygarlığı’nın çökme sürecine girmesine ve Yunan anakarasında yaşayan, günümüzde Batı medeniyetinin kurucusu olarak görülen Miken Uygarlığı’nın güçlenmesine yol açtığını belirtti. “Santorini patlaması, modern tarihçilik açısından Minos Uygarlığı’nın çöküşü ile ilişkilendirilebilir. Minos Uygarlığı’nda büyük ekonomik çöküşe yol açtığı yadsınamaz bir gerçek. Ancak, bugünkü Batı uygarlığı dediğimiz Mikenlerin, onların yerine geçmesiyle oluşan yeni bir batı uygarlığının da doğuşuna zemin hazırlamıştır” diye ekledi.
Akrotiri Antik Kenti, 11 Metreye Kadar Kül Tabakası Altında Kalmıştır
Milattan sonra 79 yılında Pompeii’deki yanardağ patlamasına dair yapılan çalışmalarda, kül tabakası içinde insan cesetlerine rastlandığını belirten Nalezen, “Ancak Minosların en önemli kentlerinden biri olan Santorini Adası’ndaki patlamanın izlerini taşıyan Akrotiri kentinde benzer bir manzara bulunmamaktadır. Akrotiri kenti neredeyse 6 ila 11 metre kül tabakasının altında kalmıştır. Santorini patlaması, meşhur Pompeii patlamasıyla kıyaslanmaktadır. Pompeii’nin 79 yılında yaşandığını düşünürsek, aslında Santorini ile karşılaştırılmasının sebebi, Santorini’nin büyüklüğünü ortaya çıkartmak açısından önemli bir değerlendirme olmuştur. Santorini Adası’nda 3 bin 600 yıl önce meydana gelen patlamada, Pompeii’deki gibi kül tabakası içinde insan cesetlerine rastlanmamasının en temel sebebi, insanların Santorini patlaması öncesindeki yaşadıkları ufak sarsıntılara dayanarak, adayı terk etme kararları almış olmalarıdır. Bu yaşananlar, günümüzde de benzer senaryoların yaşandığını göstermektedir. Tıpkı o patlamadan önce adanın boşaltılması gibi, bugünkü tahliyelerin de benzer şekilde yaşandığını söyleyebiliriz” dedi.
Osmanlı Döneminde de Deprem Fırtınaları Yaşanmıştır
Aynı bölümde Doğu Akdeniz çalışmaları yürüten Dr. Öğretim Üyesi Orçun Nalezen ise Ege coğrafyasında yaşayan insanların toplu göç ettiklerine dair izler bulunduğunu, ancak bunun doğal afetlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespit etmenin zor olduğunu belirtti. “Ege Denizi’nin büyük bir depremselliğe sahip olduğu ve bu durumun uzun süren Türk hakimiyeti dönemine ait birçok veri ile desteklendiği aşikardır. Buradaki depremselliğin, bölgedeki politik gelişmeler üzerinde son derece belirleyici etkiler yarattığını gösteren yeterli veriye sahibiz. Ayrıca, bugünkü yaşadığımıza benzer deprem fırtınalarıyla ilk kez karşılaşmıyoruz. Türklerin Ege ile buluştuğu 14. yüzyılda, benzer bir deprem fırtınası yaşanmıştır. Özellikle 1354-1417 yılları arasında birçok deprem meydana gelmiştir. Bu depremler, Batı Anadolu’da Rodos, Midilli gibi önemli adalarda da hissedilmiştir fakat eldeki kayıtlar, depremlerin merkezinin Santorini mi yoksa yanardağ mı olduğunu kesin olarak belirlemeye yetmemektedir. Benzer bir deprem fırtınası, 15. yüzyıl sonları ile 16. yüzyıl başlarında da görülmüştür. Bu dönem, Osmanlı hakimiyetinin Ege Denizi’nde kalıcı şekilde kurulduğu bir döneme denk gelmektedir. Özellikle 1463-1520 yılları arasında bir dizi deprem meydana geldiği bilinmektedir. Bunlardan bir kısmının Santorini merkezli olması oldukça olasıdır. Bu depremlerin etkisi Kahire’ye kadar, Girit’e kadar ulaşmıştır. Osmanlılar bu dönemde depremlerle başa çıkmak için etkin kurumlar geliştirememişlerdir. Ancak, kamu binalarının onarımı, deprem sonrası veya hakimiyetin korunması için kritik kalelerin tamiri ve tadili için ciddi çabalar sarf ettiklerini ve bunu belgelediklerini ifade etmek mümkündür” şeklinde sözlerini tamamladı.