DOLAR 32,3374
EURO 34,8108
ALTIN 2.390,60
BIST 10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Açık
İstanbul
19°C
Açık
Pts 21°C
Sal 24°C
Çar 20°C
Per 18°C

Yılmaz Özdil yazdı: “Helallik öyle mi?”

19.05.2021
A+
A-

İnsanın ruhunu daraltan kasvetli bir günün akşamıydı.

Neredeyse yatma vaktiydi.

Mustafa Kemal evine geldi.

Kapıyı açan kızkardeşi Makbule’ye sıkıntılı bir yüz ifadesiyle baktı.

Şefkatle yanağını okşadı.

“Annemin karyolasının önüne yer sofrası hazırla Makbuş, bu gece sizinle biraz dertleşmek istiyorum” dedi.

Zübeyde hanım’ın odasında yer sofrası hazırladılar.

Minderleri, yastıkları yerleştirdiler.

Patates püreli rosto ve yumurtalı ıspanak yapmışlardı.

Biraz sonra Mustafa Kemal odaya girdi.

Üniformalıydı, üstünü başını değiştirmemişti.

Her görüştüklerinde yaptığı gibi annesinin elini öptü.

Bağdaş kurarak oturdu.

Pat diye “gidiyorum” dedi!

Odaya adeta bomba düşmüştü.

“Buraların da Selanik gibi olma ihtimali var, giderken gözüm arkada kalmasın, memleket için uğraşırken sizden yana bir üzüntüye düçar olmak istemem” dedi.

Zübeyde hanım küt diye sırtüstü yığıldı, bayıldı!

Doktor Rasim Ferid’i çağırdılar, yavaş yavaş kendine geldi.

Heyecan, gerginlik, üzüntü, keder…

Yorgun ruhu, bitmek tükenmek bilmeyen ayrılığı taşıyamamıştı.

Çünkü, bir kadının yaşayabileceği en ağır üzüntüleri yaşamıştı.

Dört evladını kaybetmiş, eşini toprağa vermişti.

Oğlunun üzerine titriyordu.

Sabaha kadar uyumadı.

Kuran okudu.

Günün ilk ışıklarıyla, vedalaşmak üzere kapıya geldiler.

Mustafa Kemal’in elinde Kuran’ı Kerim vardı.

Trablusgarp Savaşı’nda Derne komutanıyken, Libyalı mücahit şeyh Ahmet Sünusi tarafından kendisine hediye edilmişti.

Sekiz yıldır nereye gitse, oraya götürüyordu.

Sofya’da Çanakkale’de Şam’da Halep’te Filistin’de hep yanındaydı.

Annesine bıraktı.

“Hakkını helal et” dedi.

Makbule ağlıyordu.

Zübeyde hanım otoriter ses tonuyla haşladı kızını… “Sen asker kardeşisin, ayıp, ağlanır mı hiç” dedi.

Sanki dün gece üzüntüsünden bayılan o değilmiş gibi, heykel misali dimdik durmaya çalışıyordu.

Kızını teselli ederken aslında kendi duygularını bastırıyordu.

YAZININ TAMAMINI BURAYA TIKLAYARAK OKUYABİLİRSİNİZ

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.