Yas Tutanların Ölüm Riski Neredeyse İki Kat Arttı
Yas tutmanın ölüm riskini neredeyse iki kat artırdığı ortaya çıktı. Duygusal kayıplarınızla başa çıkarken sağlığınıza dikkat edin.
Bilim insanları, yakınlarını kaybeden ve uzun süre yüksek düzeyde yas tutan bireylerin, yaşam süreleri üzerinde olumsuz etkiler olabildiğine dair önemli bulgular ortaya koydu. Danimarka’da gerçekleştirilen kapsamlı bir araştırma, sevdiklerini kaybeden kişilerin ölüm risklerinin, yaşamlarını daha hafif yas semptomlarıyla sürdürenlere kıyasla neredeyse iki kat arttığını gösterdi. Bu çalışma, özellikle kalp damar hastalıkları ve ruh sağlığı sorunlarının, yas tutma sürecinde belirgin bir risk faktörü haline geldiğine dikkat çekiyor.
Uzmanlar, yas sürecini sağlıklı şekilde atlatamayan bireylerin, bu durumun uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğine vurgu yapıyor. Araştırmanın bulguları, yas tutan kişilerin, yüksek düzeyde stres ve duygusal yük altında kalmaları nedeniyle, ölüm oranlarının belirgin şekilde yükseldiğine işaret ediyor. Ayrıca, bu kişilerde kalp hastalıkları, intihar girişimleri ve ruh sağlığı sorunlarının daha sık görüldüğü tespit edildi. Yüksek yas semptomlarını gösterenlerin, bu sorunları daha hafif yaşayanlara göre %88 oranında daha yüksek ölüm riski taşıdığı açıklandı.
Çalışma ekibi, özellikle yas tutma sürecinde kişilerin sağlık hizmetlerine başvuru oranlarının üçüncü yıldan itibaren belirgin şekilde arttığını belirterek, erken tanı ve müdahalenin önemine vurgu yaptı. Dr. Mette Kjærgaard Nielsen, “Yas tutma sırasında ortaya çıkan yüksek semptomlar, kalp hastalıkları, intihar ve ruh sağlığı sorunlarıyla doğrudan bağlantılı. Bu nedenle, pratisyen hekimlerin ve psikolojik destek hizmetlerinin, risk altındaki bireyleri erkenden tanıması ve uygun müdahaleleri yapması hayati önem taşıyor” dedi.
Araştırma, 2012 yılından itibaren yakınlarını kaybetmiş toplam 1.735 bireyin, ortalama 62 yaşında olduğu ve 10 yıl boyunca takip edildiği geniş kapsamlı bir çalışma. Katılımcılar, düzenli olarak gönderilen anketler aracılığıyla yas semptomlarının seviyeleri değerlendirilmiş. Çalışmaya katılanların %66’sı eşini, %27’si ebeveynini, %7’si ise çok sevdiği başka bir yakınını kaybetmiş durumda. Bu yüksek yas semptomları gösteren bireylerin, kayıptan sonraki üçüncü yılın ardından sağlık hizmetlerine başvuru oranlarının belirgin düzeyde arttığı gözlemlendi.
Sonuçlar, uzun süre yüksek düzeyde yas tutan kişilerin, yaşam kalitelerinin ve sağlık durumlarının ciddi anlamda olumsuz etkilenebileceğine işaret ederek, bu bireyler için erken müdahale ve psikolojik destek imkanlarının geliştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu çalışma, hem sağlık profesyonelleri hem de toplumsal bilinçlendirme çalışmalarında önemli bir rehber niteliğinde.
Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Sağlık