Urfa Kalesi’nde Kazı Çalışmaları ve Yeni Bulgular
Urfa Kalesi’nde devam eden kazı çalışmaları ve yeni bulgular hakkında detaylı bilgiler. Tarih ve arkeoloji tutkunları için önemli keşifler burada!
Urfa Kalesi’nin Tarihçesi ve Kazı Çalışmaları
Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmeyen ve sur duvarlarının büyük ölçüde milattan sonra 9. yüzyılda Abbasiler döneminde inşa edildiği tahmin edilen Urfa Kalesi’nde gerçekleştirilen kazı çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ve destekleriyle, Prof. Dr. Gülriz Kozbe önderliğinde 2020 yılından itibaren yoğun bir şekilde devam etmektedir. Kazı çalışmaları, özellikle dört farklı alanda sürdürülen detaylı araştırmalarla kalenin tarihine ve mimarisine dair yeni bilgiler edinilmesini sağlamaktadır.
Kazı Alanları ve Elde Edilen Bulgular
Prof. Dr. Kozbe, bu yıl mayıs ayı itibarıyla başlayan kazıların yıl sonuna kadar devam edeceğini ve çalışmaların yoğun bir şekilde sürdürüldüğünü belirtti. Kaleye ilişkin mimari yapıların ve dönem bilgilerine ulaşmak adına yürütülen kazılar, özellikle dört farklı alanda kapsamlı şekilde gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmalar kapsamında ortaya çıkarılan önemli bulgular şunlardır:
- Memlük Dönemine Ait Yapılar: İki katlı ve kesinlikle Memlük dönemine ait olduğu belirlenen idari yapılar tespit edildi. Bu yapıların, kalenin yönetim ve idari işlevlerini yerine getiren önemli birimler olduğu düşünülmektedir.
- Urfa Evlerini Yansıtan Mekanlar: Yapının önünde, daha geç dönemlere, özellikle Osmanlı’nın son evrelerine tarihlendirilen ve Urfa evlerinin karakteristik özelliklerini taşıyan alanlara rastlandı.
- Batı Burcu ve Yeni Keşifler: ‘Batı burcu’ olarak adlandırılan bölgede, daha önce yalnızca tek bir burç olduğu zannedilirken, kazılarla kuzey ve güneyde de yeni burçlar ortaya çıkarıldı. Bu alanlar, 11. ve 12. yüzyıllara, yani Doğu Roma (Bizans) dönemine tarihlendirilmektedir.
İç Kalede Kaya Mezarına Rastlanması ve Önemi
Bu yıl yapılan kazılarda iç kalede ilk kez kaya mezarına ulaşılması, bölgedeki arkeolojik çalışmalar açısından büyük bir dönüm noktasıdır. Kozbe, konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
“İç kalede ilk defa bir kaya mezarına rastlamış bulunuyoruz. Bu bulgu, bölgenin mezar yapıları ve mezar kültürü hakkında yeni bilgiler sağlayabilir. Mezarın girişinde kısa bir koridor ve önünde dairesel bir kapak taşı bulunuyor. Henüz taşı açamadığımız için mezarın iç kısmına ulaşamadık; çalışmalarımız sürüyor. Ayrıca, mezarın dromosunun üst kısmında yer alan ve muhtemelen Süryanice yazılmış bir yazıt bulunuyor. Bu yazıtın içeriği henüz çözülemedi, ancak çözüldükten sonra mezarın kime ait olduğu netleşecektir.”
Mezarın içeriğine dair şu ana kadar detaylı bilgi elde edilmemiş olsa da, dışarıdan görülen yapısında kemerli klineler ve kaya yapısı dikkat çekmektedir. Kozbe, bu mezarın Geç Antik Çağ’a, özellikle 4. ile 6. yüzyıllar arasına tarihlendirilebileceğini, ancak Osroene Krallığı dönemine ait olması halinde 3. yüzyıl sonlarına da uzanabileceğini ifade etti.
Mezarın kesin tarihi ve ait olduğu dönem, içeride yapılacak detaylı incelemeler ve buluntuların ışığında netlik kazanacaktır. Özellikle mozaikler, yazıtlar veya diğer arkeolojik materyaller, mezarın kimliğini ve tarihini belirlemede önemli rol oynayacaktır.
Sonuç ve Gelecek Planlar
Prof. Dr. Kozbe ve ekibi, kazı çalışmalarını sürdürürek bölgede yeni ve önemli arkeolojik bulgulara ulaşmayı hedeflemektedir. Bu çalışmalar, hem bölgenin tarihine hem de bölgeyi içeren medeniyetlerin etkileşimlerine ışık tutacak niteliktedir. Yakın zamanda yapılacak detaylı analizler ve araştırmalar sonucunda, kalenin ve mezarın tarihine dair daha kesin bilgiler elde edilmesi planlanmaktadır.