Uluslararası İslam Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu’ndan Çarpıcı Sonuçlar ve Analizler

Savaş Temasıyla Gerçekleşen Uluslararası Sempozyum Sonuçlandı

İşte bu yıl ikincisi düzenlenen ve farklı ülkelerden, toplamda dokuz akademisyenin katılımıyla gerçekleşen IV. Uluslararası İslam Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu büyük bir ilgiyle tamamlandı. Sempozyum, akademik ve sivil toplum temsilcilerinin çeşitli konulardaki derinlemesine sunumlarıyla zenginleşti. Toplamda 15 oturumun gerçekleştirildiği etkinlik, İHH İnsani Yardım Vakfı, Kocaeli Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Müftülüğü, Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Kocaeli İlahiyat Vakfı, İNSAMER ve Dijital Hafıza Derneği gibi çeşitli kurumların ortaklığıyla organize edildi.

Sempozyumda Savaş ve Barışın İslam’daki Yeri Derinlemesine Tartışıldı

Programda, İslam’ın temel kaynakları ve düşünce geleneğinde savaşın hukuki ve ahlaki boyutları detaylıca ele alındı. Peygamber Efendimiz ve halife dönemlerinden günümüze uzanan savaşın seyrine dair kapsamlı analizler sunuldu. Ayrıca, diğer din ve kültürlerde savaşın hukuki ve etik çerçevesi üzerinde de duruldu. Bu bağlamda, İslam’da ve dünya dini geleneklerinde savaşın meşruiyeti, sınırları ve kuralları üzerinde derinlemesine fikir alışverişleri gerçekleşti.

İslam’da Evrensel Barış ve Savaşın Sınırları Vurgulandı

Etkinliğin kapanışında, bilim kurulunun hazırladığı ve sonuç bildirisi olarak yayımlanan metinde, “İslam’da esas olan barıştır; savaş yalnızca geçici ve zorunlu durumlarda başvurulan bir seçenektir” ifadesi öne çıktı. Bu bildiride, evrensel barışın ancak İslam aracılığıyla mümkün olabileceği vurgulanırken, “İslam sadece Müslümanların güvenliğini değil, aynı zamanda zulme uğrayanların da haklarını korumayı amaçlar” sözleri yer aldı.

Savaş ve Mücadele Anlayışında Ahlaki ve Hukuki Çerçeve Çizildi

Raporda, “Savaş, zorunlu haller dışında kabul edilmemeli ve kaçınılmalıdır” denilerek, İslam’ın savaş durumunda dahi belirli ahlaki kurallara uyduğunun altı çizildi. Ayrıca, “Cihad” kavramına da değinilerek, bu mücadelenin barış, adalet ve insan haklarının korunması amacıyla gerçekleştirildiği; sivillere ve savaş dışı unsurlara zarar vermenin ise kesinlikle reddedildiği vurgulandı.

Savaşın Yıkıcı ve Kalıcı Etkileri Üzerine Uyarılar

Bildiri, savaşların toplumsal ve ekonomik yapıya verdiği zararları şu ifadelerle özetledi: “Tarih boyunca savaşlar, kimlik inşası ve toplumsal dönüşümde belirleyici rol oynamış olsa da, beraberinde kalıcı ekonomik tahribatlar ve insan kayıpları getirmiştir. Savaş sonrası toparlanma süreci, güçlü kurumsal yapı ve uluslararası iş birliği gerektirir.” Ayrıca, terör örgütlerinin dini referanslar kullanması ile ilgili olarak, “Bu tür hareketler, asla dini bir mücadele olarak kabul edilmemeli ve terörize edilen dini kavramlar ile gerçek cihadın birbirinden ayrılması gerekir” açıklaması yapıldı.

İsrail ve Filistin Meselesine Eleştirel Yaklaşım

Gazze’deki şiddetin arkasında apartheid Siyonist ideolojinin yattığı belirtilerek, “İsrail, Filistin’i işgali ve uyguladığı katliamlar ile uluslararası hukuka aykırı suçlar işlemektedir. Bu suçlara doğrudan veya dolaylı destek verenler de sorumludur.” denildi. Ayrıca, “Zulüm ve soykırım uygulayan güçler ile ilgili uluslararası toplumun tutumu sorgulandı ve sorumluların hesap vermesi gerektiği ortaya kondu.

Uluslararası Sistem ve Krizlerin Derinleşmesi

Uluslararası sistemin krizleri çözmede yetersiz kaldığına dikkat çekilerek, “Batı’nın kurduğu sistem, krizleri derinleştiriyor ve insani değerleri göz ardı ediyor”. Myanmar’daki olaylar ve benzeri çatışma noktalarında da, bu sistemin etkili olmadığı ve krizleri çözmekte başarısız olduğu söylendi.

Barışın Gelişimi ve İnsanlığın Ortak Görevi

Son olarak, “Savaşın en büyük mağdurları kadınlar, çocuklar, engelliler ve dezavantajlı gruplardır” ifadesiyle, barışın sağlanmasının önemi vurgulandı. “Savaş sırasında ve sonrasında yaşanan travmaların giderilmesi için eğitim, psikososyal destek ve insani yardım büyük bir ihtiyaçtır. Bu konuda devletlere ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir.” denildi. Ayrıca, tüm taraflara, “Siyasi ve ideolojik farklar gözetmeksizin, hemen ve ivedilikle barışın tesis edilmesi” çağrısı yapıldı ve “İnsanlık olarak, barış ve huzuru önceliklendirmeli ve bu hedefe ulaşmak için samimi adımlar atmalıyız” ifadeleri kullanıldı.

Bu yıl dördüncüsü düzenlenen ve savaş temasıyla gerçekleştirilen sempozyumun, önümüzdeki yıl farklı bir tema ile beşincisinin yapılması planlanmaktadır.