Türkiye’nin sıhhat sistemi dünyanın gündeminde
Habertürk’ten Mehmet Akif Ersoy’un yazısı…
Bana Kalırsa memleketin gelmiş geçmiş en kayda değer meselelerinden biri kronik muhalefet. Yani işin nev’ine, niteliğine, neticesine bakmaksızın birtakım politikaları ve eylemleri eleştirmek. Kısa süre öncesine kadar kent hastaneleri, bu gündemlerin başında geliyordu ve: “Bu kadar hastamız mı var ama?”, “Bu dev hastaneler ne işe yarayacak, kime hizmet edecek?” diye sorularak eleştiriliyordu.
Covid-19 salgınıyla birlikte hastanelere yapılan yatırımın ne dek kıymetli olduğunu takdir etmemek muhtemel değil.
Avrupa’nın böylece çok ülkesinden hastane kapasitelerinin dolmasının sıhhat sistemini tıkadığı, Amerika’da cesetlerin hastane koridorlarında biriktiği, Türkiye’yle kıyaslanamayacak ülkelerde ise fazla daha korkunç tablolar olduğu apaçık.
Türkiye ise Avrupa’nın en büyük yoğun bakım kapasitesine sahip Başakşehir Kent Hastanesi’nin açılışını geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi.
COVID-19’LA MÜCADELEDEKİ BAŞARI
Nüfusumuza oranla sağlığa erişimde ve afiyet donanımında en iyi durumda olan ülkelerin başında geliyoruz. Covid-19 ekseninde bakacak olursak da çare ve iyileşme ile gönüllü kısıtlamalara uyumda en yüksek oranlara sahibiz. Türk vatandaşı olsun olmasın, SGK’sı var ya da değil bu topraklarda yaşamış cümbür cemaat en ucuz hatta son düzenlemelerle ayrıntılarıyla bedava olarak Covid-19 tedavisi görebiliyor.
SAĞLIK SİSTEMİNİ ÖVMEK KİMSEYİ ‘YANDAŞ’ YAPMAZ
Mesele şu ama bu gerçekleri methetmek, Türkiye ile gurur duymak, dünya örneklerine ve istatistiklere bakarak, verilerle konuşarak, çöküş içinde olan en gelişmiş ülkeleri dikkate alarak, Türkiye’nin sağlık sisteminin nitelikli olduğunu kabul etmek ve Covid-19 salgınını en iyi idare eden ülkelerden biri olduğunu anlatmak kimseyi partizan yapmaz.
Neredeyse 2011 yılından bu yana uluslararası basında ve Batı toplumlarında Türkiye’yle ilgili olumlu haber veya algıya karşılaşmak mümkün değilken, bugün Türkiye’de belirtilmiş bir kesimin görmezden geldiği, kabul etmeyi sadece siyasi gerekçelerle “sindiremediği” galibiyet, Batı başlıca akımında gündemden düşmüyor. Memleketimizde birilerinin göz yumduğu başarı diğer tarafta parlatılıp örnek gösteriliyor.
TÜRKİYE’NİN ACİL SERVİSLERİ DÜNYANIN GÜNDEMİNDE
Mesela CNN International Türkiye’ye muhabir göndererek en topluluk yoğun bakımlardan birinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi’nde Türkiye’nin pandemiyle nasıl çaba ettiğini servis etti; uyguladığı çare yöntemlerini anlattı; ABD ve Avrupa’nın tersine hiçbir yatak kapasitesi sorunu olmadığını ekrana taşıdı. Benzer çekimi geçtiğimiz hafta İngiliz yayınlama kuruluşu BBC de yapmıştı.
Türkiye’nin İngiltere’ye hibe olarak gönderdiği afiyet ekipmanları, ülke televizyonlarından son dakika olarak geçildi. Ermenistan, İsrail gibi siyasi ilişkilerde yıldızımızın pek de barışık olmadığı ülkeler Türkiye’den destek başvurusunda bulundu.
KORONA SONRASI ULUSLARARASI İLİŞKİLER
Salgın süreci atlatıldıktan daha sonra bu durumun beraberinde olumlu bir diplomatik tesir yarattığını, bir nevi yumuşak kuvvet işlevi görebileceğini düşünebiliriz.
Evet, Covid-19 sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak söylemini tekrarlıyoruz; kuşkusuz uluslararası ilişkiler de buna dahil.
Bu noktada Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın bir yayınında eşit geldiğim düşüncelerine kuşkusuz katılıyorum. Covid-19 sonrası dönemde milletlerarası ilişkilerde öyle fazla konu Türkiye’nin lehine dönebilir. Pürüzlü ilişkiler düzelebilir. İnsani diplomasi beraberinde bambaşka dönemeçleri getirebilir. Türkiye’ye Akdeniz’de dört koldan cephe alan ülkelerle ilişkiler bile hiç beklenmedik görüşmeler, barışmalar ve düzelmelere evrilebilir.
Mehmet Akif ERSOY / HABERTÜRK