Türkiye’nin Avrupa savunmasındaki kilit rolü: 10 yıl sonrası güç dengeleri ve ortak güvenlik vizyonu
Türkiye’nin Avrupa savunmasındaki kilit rolünü 10 yıl sonrası güç dengeleri ve ortak güvenlik vizyonuyla ele alan kapsamlı analiz.
Avrupa Birliği’nin savunmada daha bağımsız hareket etme hedefleriyle birlikte, uzmanlar Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi gelecekte de kritik bir konuma sahip olduğunu belirtiyor. German Marshall Fund Başkanı Yardımcısı Ian Lesser ile Trieste Üniversitesi Profesörü Federico Donelli, Türkiye’nin coğrafi konumu, teknolojik kapasitesi ve artan askeri etkisiyle Avrupa güvenlik mimarisinde daha güçlü bir noktada bulunduğunu vurguluyorlar. Avrupa’nın savunmada daha fazla özerklik arayışına girerken Türkiye’nin rolünün giderek belirginleştiğini ifade ediyorlar.
AB ülkelerinin savunma projelerini hızlandırdığı bu dönemde Lesser, savunma harcamalarının artışının ötesinde bu yatırımların nasıl kullanıldığı ve Avrupa’nın stratejik kültürünün uyum yeteneğinin belirleyici olduğunu belirtiyor. Farklı stratejik kültürlerin varlığına dikkat çeken Lesser, bütçe artışlarının hızlı yapılabileceğini ancak halkların askeri güç kullanma isteğinin daha karmaşık bir mesele olduğunu sözlerine ekliyor.
Güç kullanımına karşı tutumlar bağlamında Baltık ülkelerinin daha esnek olduğuna işaret eden Lesser, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerin toplumsal algısının bu konuda daha temkinli olduğunu ifade ediyor. AB’nin savunma girişimlerinin NATO’yu tamamlayıcı bir rol üstlenmesi gerektiğini vurgulayan Lesser, güncel güvenlik mimarisinin NATO ekseninde güçlenen bir yapıdan çok, Avrupa içinde daha dengeli bir sütunun oluşacağını öngördüğünü belirtiyor. Ayrıca, AB’nin “askeri Şengen” gibi yeni hareket alanlarının NATO operasyonlarına doğrudan katkı sağlayacağını kaydediyor.
Türkiye’nin konumu nedeniyle kilit aktör olarak öne çıktığını söyleyen Lesser, Ankara’nın Avrupa güvenliği için büyük bir değer taşıdığını belirtiyor. Türkiye’nin AB savunma projelerinde yer almasının diğer bazı ülkeler için de geçerli bir durum olduğuna dikkat çekiyor. NATO’da söz sahibi olan Türkiye’nin, 10 yıl öncesine göre Avrupa güvenliğinde daha güçlü bir rol üstlenme kapasitesinde olduğunu ifade ediyor. Türkiye’nin AB destekli yeni savunma programlarında da aktif rol alma potansiyeline vurgu yapıyor.
İtalya’daki Trieste Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Federico Donelli ise Türkiye’nin Avrupa güvenliğinin yeniden yapılandırılmasında kilit bir rol oynayabileceğini söylüyor. Türk savunma sanayisinin son yıllarda kaydettiği ilerlemeyi işaret eden Donelli, mühimmat ve teçhizat üretimi ile ortak projeler aracılığıyla Türkiye’nin Avrupa savunmasına somut katkılar sunabileceğini belirtiyor. Türkiye’nin bağımsız dış politika yaklaşımının esnek manevra kabiliyeti sağladığını söyleyen Donelli, bu yüzden Türkiye’nin Avrupa için hayati bir ortak olduğuna vurgu yapıyor.
Donelli’ye göre Ukrayna savaşı ve küresel politikadaki değişimler Avrupa’nın savunma harcamalarını hızlandırıyor. ABD’nin NATO müttefiklerinden daha fazla sorumluluk üstlenmesini talep etmesiyle liberal düzenin zayıflaması bu talebi daha acil kılıyor. Avrupa için ortak savunmanın artık kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Donelli, gecikmenin Avrupa’yı büyük güçlerin gerisinde bırakabileceğini belirtiyor ve güçlü askeri kapasitenin giderek hayati hale geldiğini ifade ediyor.
Donelli ayrıca Avrupa’nın ortak savunmasının NATO ile uyumlu bir çerçevede konumlanması gerektiğini savunuyor. Ortak savunma için tek çerçeve olan Avrupa dış politikası geliştirilmediği sürece, savunma ve dış politika alanlarındaki egemenliklerin devredilmesi konusundaki isteksizliğin en büyük engel olduğunu belirtiyor. Bu bağlamda, Avrupa’nın dış politika ve savunma politikalarının birbirini güçlendirecek şekilde uyumlu olmasının gelecekteki uluslararası konumunu belirleyeceğini ifade ediyor.
Not: Bu analizler, Türkiye’nin Avrupa güvenliği içindeki artan rolünü ve AB savunma entegrasyon süreçlerini ele alan uzman görüşlerini yansıtmaktadır.