Türkiye’de Nüfus Artış Hızındaki Düşüş ve Demografik Dönüşüm
Türkiye’de nüfus artış hızındaki düşüş ve demografik dönüşüm süreçleri, ekonomik ve sosyal etkileriyle detaylı analizlerle anlatılıyor.
Türkiye’de Nüfus Artış Hızında Hızlı Düşüş ve Demografik Değişim
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Betül Sümeyye Us ve araştırmacı Muhammed Ruhullah Musavi, nüfus artış hızındaki azalmayı ve bunun toplumsal yapıya etkilerini detaylarıyla analiz ediyor. Uzmanlar, Türkiye’de nüfusun hızla yaşlanması ve doğurganlık oranlarının düşüşüyle birlikte, bu durumun ekonomik ve sosyal hayatta derin dönüşümlere yol açabileceğine vurgu yapıyor.
Verilere göre, TÜİK’in 2023 yılı verileriyle Türkiye’nin toplam doğurganlık hızı 1,48 seviyesine gerilemiş durumda. Bu oran, nüfusun kendini yenileme oranı olan 2,1’in oldukça altında bulunuyor. Uzmanlar, bu düşüşün yalnızca Türkiye’ye özgü olmamakla birlikte, ülkemizin bu süreci oldukça hızlı ve yeni yaşadığını belirtiyorlar.
Haklı olarak, kentleşme, eğitim seviyelerinin artması ve istihdam imkanlarındaki değişiklikler, doğurganlık hızını etkileyen temel faktörler olarak öne çıkıyor. Koytak, bu dönüşümün aile içi ilişkilere ve çocukların toplumdaki rollerine yeni bir anlam kazandırdığını söylüyor. Artık çocuk, üretici güç olmaktan çok, tüketim nesnesi olarak görülüyor.
Dr. Koytak, küresel çapta doğurganlığın genel anlamda azaldığını hatırlatarak, özellikle Uzakdoğu ülkelerinde 1’in altına inen oranların olduğunu belirtiyor. Ancak, Türkiye’nin bu durumu çok hızlı ve yeni yaşaması nedeniyle gündemde öne çıktığını vurguluyor. Bu durumun olumlu ve tartışmaya açık yönleri olduğunu düşünüyoruz.
Gençlerin Çocuk İstemi ve Sosyal Dinamikler
Toplumda sıkça dile getirilen, “Gençler çocuk istemiyor” söyleminin aksine, uzmanlar, gençlerin çocuk sahibi olmama konusunda değil, imkanlarının kısıtlanması nedeniyle bu tercihte bulunduklarını söylüyorlar. Koytak, gençlerin çocuk sahibi olma arzularında azalma değil, ekonomik ve eğitimsel imkanların ön plana çıktığını belirtiyor.
İmkanların azaldığını, özellikle eğitim ve iş güvencesinin ön plana çıkarıldığını vurgulayan uzmanlar, çocuk sayısının ikinci planda kaldığını ifade ediyor. Ayrıca, ülkelerin nüfus politikalarını belirlerken çocukların sadece sayısal değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal açıdan da göz önüne alındığını belirtiyorlar.
Türkiye’nin nüfus ve konut sorunlarına ilişkin yaptığı çalışmaların önemli olduğunu hatırlatan Koytak, özellikle büyükşehirlerde yaşayan yeni nesil için konut erişiminin temel bir ihtiyaç olduğunu söylüyor. Konut kredileri, vergi muafiyetleri ve faizsiz krediler gibi çeşitli destekler, gençlerin aile kurma ve çocuk sahibi olma yolundaki en büyük engellerini aşmaya yönelik adımlar olabilir.
Ekonomik ve Sosyal Etkiler ile Çözüm Önerileri
Nüfusun yaşlanmasının, ülke ekonomisi ve sosyal yaşam üzerinde ciddi sorunlar yaratabileceğine dikkat çeken Koytak, emeklilik sistemlerinin zorlanması, iş gücü kaybı ve üretken nüfusun azalması gibi riskleri öne çıkarıyor. Bu nedenle, nitelikli nüfusun artırılması ve gençlere yeni fırsatlar sunulması gerektiğini vurguluyor.
Göçün, demografik dengeleme ve yenilenme açısından önemli bir araç olduğunu ifade eden Koytak, Türkiye’nin bu süreci etkin yönetmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Geleneksel teşvik politikalarının yetersiz kaldığını ve çocuk sahibi olmayı sosyal hareketlilikle entegre etmenin önemini anlatıyor.
Fransa, İsveç ve Macaristan gibi ülkelerde uygulanan konut, istihdam ve vergi kolaylıklarının Türkiye’de de hayata geçirilmesi gerektiğini belirtiyor. Devlet, 25 yaşında, iki çocuk sahibi bireylere konut, istihdam ve ulaşım imkanları sağlayacak destek programları geliştirmeli.