Türkiye-Suriye İlişkileri ve Suriyelilerin Dönüşü Üzerine Değerlendirmeler
Türkiye-Suriye ilişkileri ve Suriyelilerin geri dönüş süreci üzerine kapsamlı değerlendirmeler. İki ülke arasındaki dinamikler, göç ve entegrasyon stratejileri hakkında derinlemesine analizler.
Bilgen, Türkiye-Suriye ilişkilerinin geleceği, İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırıları ve Birleşmiş Milletler (BM) gibi birçok kurum tarafından açıklanan Suriyelilerin ülkelerine dönüşüyle ilgili Baran Dergisi’nin sorularına yanıt verdi.
“BİZİ ‘PEYGAMBER EVLATLARI’ GİBİ KARŞILIYORLAR”
Peki Türkiye? Türkiye ile olan ilişkileri bundan sonra nasıl şekillenir?
Benim görüşüme göre, Azerbaycan örneğinden çok daha güçlü bir ilişkiler ağı oluşacaktır. Suriye ile olan ilişkiler, Türkiye için çok daha yeni ve güçlü bir boyut kazanmış durumda. Daha bir ay önce, Esad rejimi Osmanlı İmparatorluğu’na karşı düşmanca bir tutum sergiliyordu. Onların ilk düşmanı, İsrail değil, Osmanlı’ydı! Rejim, Osmanlı’ya yönelik küfürler savuruyordu. Fakat şimdi, bir ay içinde o rejimden, Türkiye’nin tarihi veya geleceğiyle ilgili önemli bir müttefik ortaya çıktı. Bu durumun değişeceğini düşünmüyorum. Beklentiler zaten bu yönde büyüktü. Şam’a gittiğimizde, oradaki herkes bize “peygamberin evlatları” gibi muamele etti. Her yerde… Ekmek getiriyorlar, su getiriyorlar, yolumuzu açıyorlar, arabamızın lastiği patladığında hemen koşup yardım ediyorlar. Bu, İslam’ın ruhunda var olan bir olgu. Biz, o kardeşlik hukukunu 14 yıl boyunca daha somut bir şekilde yaşattık ve bunun meyvelerini herkes toplayacaktır.
İSRAİL’İN SURİYE TOPRAKLARINI İŞGALİ
İsrail’in Suriye’deki eylemleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
İsrail, devrimin gerçekleştiği anı bir fırsata çevirerek, devrimin bileşenlerini, örneğin HTŞ ile arası iyi olmayan grupları tahrik etmeye çalıştı. Bu durum hâlâ devam ediyor. Golan’da ve Kuneytre’deki bazı bölgelerde, bu durumu bir gösteri haline getiriyorlar: “Bak, bu devrim değil, bu gruplar bunları yaptı, biz de bunu fırsata çevirdik” gibi bir pragmatizm sergiliyorlar. Ancak gerçekte öyle değil. Onlar, sonunda buralardan gidecekler! Eğer Suriye, kendi iç dinamiklerini, ordusunu, ekonomisini, yönetimini ve hükümetini düzgün bir şekilde stabilize edebilirse, İsrail ya bugün ya da bir ay sonra burayı terk etmek zorunda kalacak. Burası Lübnan değil; burada kalacakları bir zemin yok!
TÜRKİYE’DEN ÜLKELERİNE DÖNEN SURİYELİLERİN SAYISI
Suriyelilerin geri dönüşü ile ilgili Türkiye hükümeti tarafından bir telaş gözlemleniyor. Sürekli kamuoyuna geri dönen Suriyelilerin sayısını açıklıyorlar. Siz bu telaşı neye bağlıyorsunuz?
Bu yaklaşım yanlıştır! Değişen durumu doğru bir şekilde okumak gerekiyor. Üç-beş ırkçının veya bozguncunun memnuniyetini sağlamak için bu tür açıklamaların yapılmasını doğru bulmuyorum. Rakamların açıklanması bana mantıklı gelmiyor. Çünkü artık yeni bir Suriye var ve bu insanlara farklı bir perspektiften bakmak gerekiyor. Biz şu an bu meseleyi bir “milli güvenlik sorunu” olarak değerlendiriyoruz. PKK-PYD meselesi… Bakanlarımız, Cumhurbaşkanımız ve vatansever herkes bu tehlikeyi görüyor. Hal böyleyken, hâlâ “20 bin gitti, 50 bin gitti” gibi açıklamalar yapmak doğru değil. Eğer orada bir istikrar sağlanırsa, Suriye kendine gelir. Kim kalmak ister ki başka bir ülkede? Ben Almanya’da dört yıl kaldım, her gün bana zorluk çıkardı. Kimse, kendi vatanı varken başka yerde kalmak istemez. Biz artık Suriye’nin kendi istikrarı için çalışmalıyız.
“ÜÇ-BEŞ IRKÇININ GÖNLÜ HOŞ OLSUN DİYE…”
Geri dönüş meselesinin mevcut durumu hakkında ne söyleyebilirsiniz? Bunun için gerekli imkânlar hangi seviyede?
Sonuç olarak, bu insanlar geri dönmezse ülke düzelmez. O yetenek ve birikim oraya taşınmalı. Ancak şu an böyle rakamlar vermek kötü bir durum. Çünkü orada en büyük sorun evsizlik. Bu insanların evi yok, barkı yok. Böyle rakamlar vermek, bence insanları incitmekten başka bir işe yaramaz. Son dönemde bu insanlar aşırı şekilde mağdur edildi. Ekmeği, işi gücü olan insanlar… Bu durumdan ders almak gerekiyor. Ne yazık ki bu göç yönetimi kötü bir şekilde ilerliyor. Bu açıklamalar da oldukça talihsiz… Bıraksınlar artık! Elbette insanlar gidecek, gitsinler… Ancak bu tür açıklamalar gereksiz ve doğru bir yönetim sergilemiyor. Göç meselesinin yönetimi ilk günden beri yanlıştı. Bugün “o gidiyor, bu gidiyor” demek yerine yeni bir durum var. Herkes Suriye’de olmak istiyor ve geçmişi kapatıp yeni bir sayfa açalım derdinde. Biz hâlâ geçmişin tartışmalarıyla uğraşıyoruz. Üç-beş ırkçının gönlünü hoş tutmak adına, durmadan “o gitti, bu gitti” demek doğru bir tavır değil!