SWOT Uydu Projesi ile Okyanusların Derinlikleri Keşfediliyor
SWOT Uydu Projesi ile okyanusların derinlikleri keşfediliyor. Su kaynakları, iklim değişikliği ve ekosistemler hakkında yeni bilgiler ediniliyor.
SWOT Uydu Projesi: Okyanusların Derinliklerine Işık Tutuyor
SWOT (Yüzey Suyu ve Okyanus Topografyası) uydusu, Dünya okyanuslarının daha önce hiç görülmemiş ayrıntılarını gün yüzüne çıkardı. Bu yenilikçi uydu, okyanus yüzeyindeki milimetrik yükseklik değişimlerini kullanarak, deniz tabanında 100 binden fazla bilinmeyen dağ ve tepeyi haritalama başarısını elde etti. Yeni keşifler, derin deniz ekosistemlerinin yapısını anlamamıza ve Dünya’nın jeolojik geçmişine ışık tutmamıza yardımcı oluyor. Bu gelişme, bilim insanlarını okyanus tabanının tam haritasına, yalnızca sonar teknolojisiyle elde edilebilecek sonuçlardan onlarca yıl önce ulaştırabilir.
Ay Yüzeyinden Daha Az Biliniyor
Bilim dünyası, Ay’ın yüzeyini Dünya’nın okyanus tabanından daha ayrıntılı bir şekilde haritalamış durumda. Ancak NASA ve Fransız Uzay Ajansı CNES’in ortak projesi olan SWOT uydusu, bu durumu değiştirmeye başladı. Okyanus tabanının doğru bir şekilde haritalanması, güvenli deniz taşımacılığı, iletişim kablolarının döşenmesi, derin deniz akıntıları ve levha tektoniği gibi birçok alanda kritik önem taşıyor. Deniz altı dağları (seamount) ve abissal tepeler gibi jeolojik yapılar, derin okyanuslardaki ısı ve besin akışını etkileyerek deniz canlılarının yaşam alanlarını şekillendiriyor.
Uydu Verileriyle Gelen Yüksek Hassasiyet
SWOT uydusu, yeryüzünün yaklaşık yüzde 90’ını her 21 günde bir tarayabiliyor. Bu uydu, deniz yüzeyinde birkaç santimetreyi bulan değişimleri tespit ederek, bu farklılıkların altında yatan yapıları belirleyebiliyor. Jeofizikçi David Sandwell ve ekibi, bir yıllık SWOT verilerini kullanarak deniz altındaki dağlık bölgeleri detaylı bir biçimde haritaladı. Harita üzerinde mor renk, deniz tabanındaki çöküntüleri; yeşil ise daha yüksek kütleli dağlık bölgeleri gösteriyor.
Önceden Bilinmeyen Yapılar Ortaya Çıktı
Daha önceki uydu gözlemleri, yalnızca 1 kilometre yüksekliğindeki büyük dağları tespit edebiliyordu. SWOT sayesinde bu sınır 500 metreye kadar indi. Böylece bilinen deniz altı dağlarının sayısı 44 binden 100 bine çıktı. Bu dağlık yapılar, derin deniz akıntılarını yönlendirerek besinleri yoğunlaştırıyor ve biyoçeşitliliğin artmasına katkı sağlıyor. Çıplak görünen okyanus tabanlarında adeta “canlı vahaları” oluşturuyorlar.
Abissal Tepeler de Gözlemlendi
Scripps Oşinografi Enstitüsü’nden araştırmacı Yao Yu, SWOT’un yalnızca dağları değil, birkaç kilometre genişliğindeki abissal tepeleri de detaylı bir şekilde gözlemleyebildiğini belirtti. Bu tepeler, tektonik plakaların ayrıldığı bölgelerde çamaşır tahtası gibi paralel şeritler hâlinde oluşuyor. Bu yapıların yönü ve dağılımı, kıtaların geçmişte nasıl hareket ettiğine dair önemli ipuçları sunuyor.
2030 Hedefi Daha Erken Yakalanabilir
Araştırmacılar, SWOT verilerinden elde edilen mevcut bilgilerin büyük kısmını çıkardıklarını ve şimdi bu yapıların derinliğini hesaplamaya odaklandıklarını ifade ediyor. Bu çalışma, uluslararası bilim topluluğunun 2030 yılına kadar tüm okyanus tabanını sonar ile haritalama hedefine büyük katkı sağlayacak. Jeofizikçi David Sandwell, “Bu hedefe tamamen ulaşamasak bile, SWOT sayesinde önemli bir kısmı tamamlanmış olacak” dedi.