DOLAR 32,4660
EURO 34,7572
ALTIN 2.440,00
BIST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Az Bulutlu
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cts 16°C
Paz 18°C
Pts 17°C
Sal 17°C

Su içerek sağlığınızı koruyun

27.04.2020
A+
A-

Akşam Gazetesi’nden Nil Şahin Gürhan’ın yazısı…

Su, esas hayat kaynağımız. Vücudumuzdaki tüm kimyasal tepkimeler su varlığında olur. Canlılığımızın devamı ve metabolizmamızın çalışması için su esas maddedir. Yemek yerken ağzımıza aldığımız ilk lokmadan itibaren çiğneme başladığında tükürük yapısındaki su göreve başlar ve sindirim sisteminde çözücü olarak atama alır. Ceset ısımızın dengelenmesi su ile sağlanır. Terleme ısı dengesinin sağlanmasını sağlar. Kanımızın yüzde 90’ı sudur, dolayısıyla kan dolaşımında suyun hayati önemi vardır. Zararlı atıkları vücudumuzdan atmak için de suya ihtiyacımız vardır, idrarımızın yüzde 97’si sudan oluşur.

SUSAMADAN SU İÇMELİYİZ

Vücudumuzun defalarca her koşulda ve kesintisiz suya ihtiyacı vardır. Normal şartlarda kanımızda sodyum konsantrasyonunun artması durumunda su içme ihtiyacı oluşur ve susama hissi başlar. Kanda sodyum konsantrasyonunun yüzde 1 oranında artması bile susamayı başlatır. Susamak beyindeki hipatalamus kadar denetim edilir. Ancak yoğun gerginlik, fazla dere kahve tüketimi, atıl yaşam ve su içmeme alışkanlığı gibi bazı faktörler susama hissini gölgeleyerek, yeterli su tüketimini engelleyebilir. Keza rahatsızlık durumunda susama azalır. Bebekler ve yaşlılarda da tatmin edici ölçüde susuzluk olmayabilir.

Metabolizmamızın dinç ve dengelenmiş çalışması için her gün minimum 1.5 litre su içmeliyiz. Özel durumlarda, soğuk algınlıkları, zehirlenme, enfeksiyon gibi sağlık durumu problemleri yaşadığımızda, zayıflama diyetlerinde, sıcak havalarda, spor yaptığınızda, çok çay kahve tükettiğimizde, ağır yemekler yediğinizde vücudumuzun su ihtiyacı artar. O zamanlarda 2- 3 litre hatta ara sıra bireysel farklılıklara tabi olarak 4 litre bile su tüketmeniz gerekebilir. Susamayı beklemeden bol bol su içmeliyiz. Fakat aşırı zorlayıp mide bulantısı raddesine getirip sudan nefret edilen şey etmemek şartıyla.

Özellikle emziren annelerin de su tüketimi fazla daha önemlidir. Emziren anne tatmin edici miktarda su içmezse sağlıklı ve yeterli sütü olamaz.

SU DENGESİ

Vücudumuzda alınan ve atılan su dengelenmiş olmalıdır. Besinlerin yapısında bulunan ve sıvılarla aldığımız su ve metabolizmamızda üretilen su ile su alınımı sağlarız. Vücudumuzda su kaybı ise; idrarla atım, solunumdan nefes yolu ile ve deriden terleme yolu ile olur. Yaz aylarında, sıcak havalarda terleme yolu ile su kaybı daha çok olur. Yoğun çalışma ve enerji kaybında da su kaybı fazladır. Zayıflama diyetlerinde de kilo verme durumunda da su kaybı yüksek tempodadır. Bu durumlarda daha artı su içerek su dengesini sağlıklı ölçülere getirebiliriz. Artı su alır ve bu suyu yeterince atamazsak; ödem oluşur. Kaybettiğimiz dek su tüketmezsek de beceriksiz suya bağlı dehidratasyon dediğimiz su kaybı gelişir.

SU DIŞINDA SU KAYNAKLARI

Vücudumuza su içmek haricen içecekler ve yiyecekler yolu ile de su alırız. Su kaybını destekleyecek içecekler; ayran ve taze bıkkın meyve suları, az şekerli limonata, açık bitki çayları gibi içeceklerdir. Yiyecek olarak su ihtiyacını destekleyecek alternatifler ise taze sebze ve meyvelerin yapısındaki sudur. Ne değin fazla mevsim meyvesi ve sebzesi yersek vücudumuzun su dengesi böylece iyi sağlanır.

YAZIN SU TÜKETMEK ÇOK ÖNEMLİ

Vücudumuz, sahip olduğu suyun yüzde 1-2’sini kaybetmeye başladığında performansta azalma gibi olumsuz etkiler baş göstermeye başlar. Fazla su atımı diyare (ishal), fazla kusma ve şiddetli yanıklar ile meydana gelebilir. Su kaybı devam ettikçe sağlık durumu daha da kötüleşir.Vücudumuzdaki suyun yüzde 20’sinin kaybı ise ölümle sonuçlanır.

Alıngan su dengesini bozmamak için susamadan su içme alışkanlığı kazanılmalıdır. Çünkü susama şehvetli vücuttan bir tedarik su kaybedildikten sonradan oluşur. Susuzluğun olumsuz etkilerinden korunmak adına gün içinde sosyal ve yaşam koşullarımıza göre ayarlayarak bizi rahatsız etmeyecek şekilde çoğu kez su içmeliyiz. 

SU İÇEMEYENLERE ÖNERİLER

• Akarsu, kahve, asitli içecekleri eksik tüketin. Bu nesil içecekler değişken oldukları halde vücudunuzun akışkan ihtiyacını karşılamaz. Ancak bu nesil içecekler su içme ihtiyacını maskeler, su içmenizi zorlaştırır, vücuttan su atımını hızlandırır susuzluk oluşturur.

• Uyanınca ilk fırsatta su için çok olması gerekmiyor, asgari 1-2 yudum su içmeye çalışın.

• Öğünlerden önce miktara takılmadan su için. Öğlen, akşam yemeği öncesi, aralarda ise birazcık atıştırma yapmadan önce kendi durumunuza göre kesin bir miktar su için.

• İsterseniz suyunuza reha verecek bazı meyveler ilave edebilirsiniz. tarçın, nane yaprakları, mevsim meyveleri, limon gibi alternatifleri kendi isteğinize kadar tek tek veya karışık olarak ek edebilirsiniz.

• Gece yatmadan önce bir tedarik su için. Metabolizmanızın ve sindirim sisteminizin iyi çalışmasını sağlar.

• Sağlıklı ve pak su içmelisiniz. PH değeri nötr seviyelerinde, 7- 7.5 olan suları içmeye itina göstermeliyiz. Güvenilir markalar ve pak olduğuna kesin olduğumuz suları seçim etmeliyiz.

Nil Şahin GÜRHAN / Akşam GAZETESİ

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.