DOLAR 32,5465
EURO 34,9405
ALTIN 2.443,63
BIST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Az Bulutlu
İstanbul
19°C
Az Bulutlu
Cts 16°C
Paz 17°C
Pts 18°C
Sal 17°C

“Stresi ve süreci iyi yöneten sorun yaşamaz”

08.05.2020
A+
A-

Üniversite adaylarını yakından ilgilendiren, Temel Yeterlilik Testi (TYT) ve Alan Tatminkarlık Testi’nden (AYT) oluşan Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), tüm dünyayı etkisi altına bölge Yeni Alıcı Koronavirüs Hastalığı (COVID-19) nedeniyle 25-26 Temmuz 2020 tarihlerine ertelenmişti. 2 milyondan pozitif adayın gireceği imtihan, 4 Mayıs 2020 Pazartesi günü kişisel olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamayla 27-28 Haziran 2020 tarihlerine alındı. Keza Öğrenci Seçme ve Sıralama Merkezi (ÖSYM) de yaptığı açıklamada, imtihan için, bu yıla kasten edinmek üzere, toplam sürenin 135 dakikadan 165 dakikaya çıkarıldığını, lisans barajının ise 180 puandan 170’e indirildiğini açıkladı. Doğal olarak bu kararlar da aniden eğitim gündeminde ve adaylar arasında en fazla tartışılan olgular olarak öne çıktı.

“Adayların kaygılanması doğal”

Durumu değerlendiren İstanbul Açık Fikirli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Aylin Sözer, alınan bu kararların adaylar üstünde endişe ve kaygıya yol açmasının doğal olduğunu söyledi. “Yaşadığımız bu günlerde zaten herkesin vesvese düzeyi yüksek ve hayatlarını ve gelecekteki mesleklerini bu sınava kadar şekillendirecek olan gençlerimizin kendi gündemlerindeki en kayda değer olay bu. Dolayısıyla bu kaygının yaşanması da doğal. Oysa zaten imtihan ertelendiği için daha önceden çalışma düzeni geliştirmemiş öğrenciler için bu kaygının düzeyi sınava verdikleri ağırlık doğrultusunda farklılaşacaktır” diyen Dr. Öğr. Üyesi Sözer, “Asıl vesvese artışı sınava doğrusu iyi hazırlanan ve daha evvelden de imtihan anksiyetesi yaşayan adaylarda görülecektir. Gerginlik yönetimini iyi yapan ve evde kalınan bu süreci tatil olarak algılamayıp çalışmalarına aralıksız, yani süreci iyi yöneten adaylar için sahiden süreç değişmediğinden endişe düzeylerinde anlamlı bir farklılaşma olmayacaktır” diye konuştu.

“İyi hazırlanan adaylar sorun yaşamaz”

Sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın, bütün insanlığın özel bir dönem yaşadığının altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Sözer, “Adaylar daha evvelden tecrübe etmiş olsun veya olmasın, bu yeni dönemde imtihan uygulamasının da değişmesi çok olağan. Bence bu sene sınava girecek adayların yaşadığı dezavantajları giderecek olumlu kararlar dargın durumda. Sınava birkaç ay kaldı ve bu sürece çok daha evvelden hazırlanmaya başlamış, hedefi olan adaylar için sınav tarihi de imtihan süresi de baraj da sorun olmayacaktır. Imtihan kaygısı yaşamış ve bu nedenle yeni sınav düzenlemelerinde maskeler, sosyal uzaklık kuralları, dezenfektanlar ve kapalı yerde olma korkusu ile kaygıları adamakıllı tetiklenecek olan adaylar için bu süre fazlalığı, beklenenin tersine yatıştırıcı olacaktır” ifadelerini kullandı.

“Konu sınırlaması değişim yapmaz”

YKS’de sorulacak soruların, bu yıla özel olmak kaydıyla yalnızca birinci dönem konularını kapsamasının adaylar için kayda değer bir değiştirme oluşturmayacağını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Sözer, “Sınavların kapsadığı konuların artı veya eksik olması kesinlikle fakat adaylar için önemli. Oysa konu kapsamları her ne olursa olsun, sınavlar ölçme esaslarına tarafından hazırlanacağından her sınavda olduğu gibi basit, orta ve zor derecede dağılmış üç farklı kategoride soru bulunacaktır. COVID-19 süreci öncesinde zaten konuları ve çalışılması gereken yerleri bilen adaylar için kendimce kapsam farklılaşmasındaki değişiklikler fazla kayda değer bir ayrım oluşturmayacaktır. Çünkü bir sınava hazırlanırken mart ayının başında bundan böyle çalışılacak yeni bir konu olmaması gerek. Tekrarlar ve soru çözümlerine odaklanılan bu son birkaç ayda kapsam değişikliği sadece yeniden edilecek ve soru çözülecek konu başlıklarını değiştirecektir” dedi.

Karar adayların lehine mi, aleyhine mi?

Dr. Öğr. Üyesi Sözer, alınan bu kararların, sınava girecek adayların lehine mi, yoksa aleyhine mi olacağı tartışmalarını ise şöyle değerlendirdi: “Yaşadığımız bu özel günlerde alınan hiçbir karar, kimsenin aleyhine ya da lehine olsun diye bir kasıt gütmeden, var olan durumu minimum zarar görerek geçmek için tasarlanıyor. böylece bu dönemde sınava giren adayların çoğu doğal olarak ‘Bu niçin benim başıma geldi? Ben sınava girmeden önce ya da daha sonra olsaydı keşke’ gibi düşüncelere kapılabiliyorlar. Hepimizin de bildiği gibi, dünyanın bile kontrol edemediği bu sıra dışı duruma karşısında tepki gösteriyorlar. Bu son gelişmelerde virüsün kendisi de dahil, ‘Dur ben şu insanlığa bir hasar vereyim’ diye ortaya çıkmadı. Yaşamda gelişmeler olur ve buna biyoloji ile ilgili ve psikolojik açıdan en iyi şekilde harmoni gösteren canlılar hayatlarına öncesinde olduğu gibi devam edebilirler. Bence bu gelişmelerin aleyhte ya da lehte olduğunu dikkate almak yerine, ‘Bu gelişmeler sonrasındaki yeni hareket stratejim ne olmalı?” biçiminde bir akıl tarzı keza adayları keza de ailelerini rahatlatacaktır. Sadece daha önceki dönemlerde sınava giren öğrenciler bu ayrıcalıklardan memnun olmayacaklardır oysa bir de durumun hassasiyetini göz önünde bulunduracakladır” şeklinde konuştu.

Kalan süreden nasıl hazırlanılmalı?

Adayların kalan süreyi COVID-19 sürecinin ve yeni kararların şartlarına göre baştan planlayarak değerlendirmeleri gerektiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Sözer, “Adaylar anında bu kalan süreyi en iyi şekilde planlayarak, tekrarlar ve vakit yönetimi çalışmaları ile hazırlıklarına devam etsinler. Belki dışarı çıkamıyorlar ama balkonda veya pencere önünde bahar kokuları ve kuş sesleri eşliğinde çalışarak doğadan ilham alabilirler. Hayatta olduğumuz sürece her şey insan için bunu hiç unutmamak gerekli. Çalışmaya ara verdiklerinde dünya ayaklarının aşağı. Tüm dünya dijital ortamlardan pek çok müzeleri, görmeyi ve gitmeyi düş bile edemeyeceğimiz mekanları bedava ziyarete açtılar. Mesela, tarih ile ilgili çalışıyorlarsa bahsedilen konu ile ilgili mekâna dijital ortamdan erişip 360 derece sanal ziyaretler yaparak bilgilerini somutlaştırabilirler. Bu sayede daha eğlenceli ve akılda kalan bir öğrenme deneyimi yaşayacaklardır” dedi.

“Eski düzene dönemeyiz fakat…”

“Eğitimde ‘eski armoni’ denen kavrama iyice dönülebileceğini sanmıyorum” diyen Dr. Öğr. Üyesi Sözer, “Özellikle her kademede okullar açıldığında sosyal mesafeler maskeler sterilizasyonlar gibi bambaşka düzenlerde eğitime devam edebileceğiz. diğer taraftan yeni uzaktan eğitim uygulamaları bizim dijital yeterliliğimizi de geliştirdi. Ben bile örgün eğitim savunucusu iken uzakta eğitim doğruca nasıl farklılaştırılmış bir öğretim sağlayarak öğrencilerime erişebilirim bunu öğrendim. Bu yeni ve özel durum inanın daima dezavantajları olan yok, aynı zamanda avantajları da olan bir etraf sağladı bize. 2020 yıldır insanlık hiçbir zaman oturduğu yerden dünyanın her yerine erişebilir olmamıştı. Fiilen ola ki birbirimize sarılamıyoruz lakin birbirimizle daha fazla görüşüp sosyalleşiyoruz. Bu şart ardından eğitim, çocuklar, aileler ve öğretmenler için değişecek” diye konuştu.

“Yeni düzeni merakla bekliyorum”

Dr. Öğr. Üyesi Sözer, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu dönemde öğrenciler okulun kendileri için önemini ayrım ettiler. Dostluk ve aile kavramlarının anlamını yeniden keşfettiler. Aileler kendi çocukları ile şayet de bitmiş tanıştılar. Okulda hayatın curcunasına kaptırırken, kendilerinin göremedikleri detayları bir araya gelince fark ettiler. Değerler ve insan ilişkileri daha manâlı bundan böyle. Öğretmenler bu süreci bilgilerini yenilemeye ve öğrencilerine uzak erişim sağlayarak onlara takviye vermeye çalışarak deneyimlediler. Bu süreçte bunu en iyi şekilde gerçekleştiren öğretmenler gelecek ile ilgili planlarında değiştirme yapacaklar. Eğitim kurumları özellikle özel sektörde bu süreci en profesyonel şekilde çalışan ve yönetebilen kişilerle yeni bir düzen kuracaklar. Bu pandemi günleri yalnızca evde ekmek ya da yoğurt yapmayı öğrendiğimiz değil, hayatımızdaki insanların, yaptıklarımızı gözden geçirdiğimiz ve baştan yapılandığımız bir koza dönemi. Dışarı çıkıp baştan kelebek olduğumuzda önceki yaşantılarımızdan ders alarak yeni kararlar vermiş ve daha dostça halk müziği olarak hayata devam edeceğiz. Hem eğitimde keza hayatta olur ya eski düzene dönemeyeceğiz ama eminim daha gelişime açık yeni bir dönem bizi bekliyor. Açıkçası ben bu dönemi merak ve sabırsızlıkla bekliyorum”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.