DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
İstanbul
°C
°C
°C
°C
°C

‘Şehirlerde Hissedilen Sıcaklık On Dereceyi Aşıyor’: Uzman Uyardı, 2025 Yazı Bir Dönüm Noktası Olabilir

Uzmanlar, 2025 yazının sıcaklıkların 10°C’yi aşıp önemli iklim değişikliklerine yol açabileceğine dikkat çekiyor. Detaylar için okuyun.

06.08.2025
A+
A-

İklim krizinin artık soyut bir tartışma olmaktan çıkıp, günlük yaşamlarımızda kendini hissettiren ve giderek daha acil bir sorun haline geldiği günlerdeyiz. Son dönemlerde yaşanan orman yangınları, artan kuraklıklar, şehirlerde yaşanan aşırı sıcak dalgaları ve sağlık alanında ortaya çıkan yeni riskler, 2025 yazının, iklim değişikliğinin etkileriyle yüzleşmek zorunda kalacağımız bir dönüm noktası olduğunu gösteriyor. Bu durum, yaşam biçimlerimizi, şehir planlamamızı ve politika yapımını köklü biçimde yeniden değerlendirmemize neden oluyor.

Uzmanlar ise, yaşananların geçici bir doğa olayı değil, kalıcı ve derinlemesine bir değişimin göstergesi olduğunu vurguluyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ile yaptığımız kapsamlı söyleşide, iklimsel gelişmelerin detaylarına ve alınması gereken önlemlere dair önemli bilgiler edindik. Bu yazının iklim üzerindeki etkileri, kentlerdeki sıcaklık artışlarının nedenleri ve gelecek yazlar için yapılması gereken hazırlıklar, bilimsel veriler ve uzman görüşleri ışığında aktarılıyor.

Küresel Isınmanın Sınırlarını Zorlayan Sıcaklıklar

Kadıoğlu, 2025 yazında Türkiye’de 1991-2020 döneminin ortalama sıcaklık değerlerinin 1 ila 1,5 derece üzerinde seyretmesiyle, artık bu seviyelerin normal bir dalgalanma değil, kalıcı bir ısınma eğiliminin göstergesi olduğunu belirtti. Avrupa genelinde de sıcaklık rekorları kırılmaya devam ediyor; Sicilya’da 45,5°C’ye ulaşan sıcaklar, Londra Heathrow’da 174 yıllık kayıtlara göre en yüksek sıcaklık seviyelerine ulaştı. Bu durum, küresel ısınmanın yıkıcı etkilerinin sadece Türkiye ile sınırlı olmadığını, kıta ve kıtalar arası bir sorun haline geldiğini net biçimde ortaya koyuyor.

İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise, bu yükselen sıcaklıkların yalnızca birer istisna olmadığını, artık genel ve kalıcı bir eğilim olduğunu vurguluyor. Söz konusu sıcaklık artışlarının, iklim sistemimizin temel dinamikleriyle ilişkili olduğunu ve bu durumun, hem ekolojik hem de toplumsal açıdan ciddi sonuçlar doğurduğunu anlatıyor.

Küresel Isınmanın Sınırlarını Zorlayan Sıcaklıklar

İklimsel Değişiklikler ve Hava Durumu Üzerindeki Etkiler

Kadıoğlu, küresel ısınmanın etkisiyle Jet Akımı’nın sapması ve mevsimsel rüzgârların duraksaması gibi atmosferik dinamiklerde yaşanan değişikliklerin, Türkiye ve Avrupa’da günlerce süren sabit hava durumlarına neden olduğunu belirtti. Bu durum, özellikle sıcak hava kütlelerinin sabit kalmasıyla aşırı sıcakların daha da şiddetlenmesine yol açıyor. Deniz yüzeylerindeki sıcaklıkların da rekor seviyelere ulaşmasıyla birlikte, havadaki durgunluk ve ısı birikimi, sıcaklıkların normalin çok üzerine çıkmasına zemin hazırlıyor. Bu durum, iklim sistemimizin dengesinin bozulduğunun ve doğal akışın artık eskisi gibi işlemediğinin açık göstergesi.

Şehirlerin Sıcaklık Artışındaki Rolü ve Kent Isı Adaları

Şehirleşmenin etkisi, iklim değişikliğinin en kritik ve görünür sonuçlarından biri olarak öne çıkıyor. Kadıoğlu, beton ve asfalt gibi yüzeylerin ısıyı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ve bu nedenle şehir merkezlerinde, kırsal alanlara göre 10 dereceye varan sıcaklık farklarının oluştuğunu vurguluyor. “Dar sokaklar ve yüksek binalar hava akışını engelliyor, yeşil alanların yetersizliği ise serinleme imkanını ortadan kaldırıyor”. Bu da, özellikle yaz aylarında, şehirlerde yaşayanların sağlık ve yaşam kalitesini ciddi biçimde tehdit ediyor. Kentlerdeki ısı adalarının büyümesi, enerji tüketimini artırırken, sağlık sorunlarının da artmasına neden oluyor.

Gelecek Yazlar ve Beklenen Zorluklar

Uzmanlar, iklim modellerinin 2026 yazında da Türkiye genelinde sıcaklıkların, normallerin 1–2°C üzerinde seyredeceğine işaret ettiğini belirtiyor. Bu durumda, tarımsal üretimde azalma, su kaynaklarının tükenmesi ve yangın risklerinin artması gibi pek çok sorun kapıya dayanmış oluyor. Kadıoğlu, “Gelecek yazlar, bu sıcaklık seviyeleriyle birlikte, yaşam kalitemizi ve ekonomik faaliyetlerimizi ciddi biçimde etkileyecek” uyarısında bulunuyor.

2025’in Yangın Rekorları ve Nedenleri

2025’in ilk yedi ayında Türkiye’de 3.181 yangın çıktı. Bunların 1.351’i ormanlık alanlarda, 1.830’u ise orman dışı alanlarda gerçekleşti. Toplamda 54.140 hektar alan yanarak kül oldu. Kadıoğlu, bu yangınların sadece sayı bakımından değil, aynı zamanda farklı bölgelerde aynı anda çıkmasıyla da önceki yıllardan ayrıştığını belirtiyor. “Kuraklık, düşük nem oranları, rüzgârların şiddeti ve kuru bitki örtüsü, yangınların büyümesine ve yayılmasına önemli katkı sağlıyor”. Bu sorunların çözümünde, meteorolojik verilerin etkin kullanılması ve erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi büyük önem taşıyor.

Yangına Dayanıklı Ormanlar ve Yapısal Reformlar

Kadıoğlu, yangına dirençli ormanların oluşturulması için, meteoroloji, planlama ve erken uyarı sistemlerinin entegre edilmesi gerektiğini vurguluyor. “Türkiye’de hâlâ Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde meteoroloji mühendisi bulunmuyor ve yerel verilerle hareket ediliyor. Bu durum, yangınlara karşı alınacak önlemlerin etkililiğini azaltıyor”. Bu nedenle, sürdürülebilir ve dirençli orman ekosistemleri kurabilmek için, bilimsel ve teknolojik altyapının güçlendirilmesi, politika ve yönetim anlayışının yeniden yapılandırılması şart. Sadece yangın söndürme değil, aynı zamanda ormanların sağlıklı ve dirençli kalması için bütüncül bir yaklaşım gerekiyor. Bu, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı en güçlü savunma mekanizması olabilir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.