Nisan Ayında Yağan Yağmur Suyunu Biriktiren Naciye Aydın ve Geleneksel Uygulamalar
Naciye Aydın’ın nisan ayındaki yağmur suyu toplama gelenekleri ve uygulamaları hakkında bilgiler, doğa ile uyumlu yaşam biçimlerini keşfedin.
Geleneksel Yağmur Suyu Toplama Geleneği ve Naciye Aydın’ın Uygulaması
Ortahisar ilçesinde yaşayan ve üç çocuk annesi olan Naciye Aydın, ailesinden öğrendiği köklü bir gelenekle 30 yıldır her nisan ayında yağan yağmur suyunu dikkatle topluyor ve muhafaza ediyor. Evlerinin çatısına yerleştirdiği büyük kovalar ve kaplar aracılığıyla yağmur suyunu biriktiren Aydın, bu suyu süzdükten sonra hem içiyor hem de yemeklerinde kullanıyor. Günlük yaşamında süzdüğü ve kullanmaya devam ettiği bu gelenek, onun için bir şifa ve doğayla uyum içinde olma yoludur.
Yağmur suyunun sağlık açısından faydalı olacağına inanan Aydın, bu geleneğin ailesine ve kendisine uzun yıllar boyunca şifa getirdiğine inanıyor. Ancak uzmanlar, değişen hava koşulları ve artan kirlilik nedeniyle bu geleneksel uygulamanın sağlık açısından risk taşıdığını vurguluyorlar.
Anneden Kızına Geçen Gelenek: Yağmur Suyunun Toplanması ve Kullanımı
Kayınvalidesinden öğrendiği bu geleneksel uygulamayı 30 yıldır sürdüren Naciye Aydın, şöyle diyor: ‘Yağmur suyunu biriktirip içmek bizim nesilden nesile gelen bir gelenektir. Kayınvalidem nisan ayı yağmurlarını dikkatle toplar, çocuklara içirir ve yüz yıkama, duş alma gibi günlük ihtiyaçlarında kullanırdı. Bu gelenek, doğal ve temiz havanın, toprağın ve suyun önemini anlatan bir kültürel miras olarak benimsenmiştir.’
Ancak ailesi bu geleneğe pek sıcak bakmıyor. Çocukları ve eşi, bu uygulamanın sağlıksız olabileceği endişesiyle karşı çıkıyor. Yine de Aydın, ısrarla bu geleneksel uygulamayı devam ettiriyor ve yağmurun getirdiği şifa inancını taşıyor.
Çocukların ve Ailenin Tepkisi ve Kendi Düşünceleri
Aydın’ın kızı Gizem Aydın, annesinin bu alışkanlığını yeni fark ettiğini ve bu uygulamanın sağlık açısından bir faydası olmadığını düşündüğünü söylüyor: ‘Annem yıllardır bunu yapıyormuş ama ben bunun bir faydasına inanmakta zorlanıyorum. Yemeklere kattığı yağmur suyunun gerçekten bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Atmosfer kirliliği ve çevresel faktörler nedeniyle bu suyun içilebilir olup olmadığını şüpheyle karşılıyorum.’
Gizem, bu geleneksel uygulamanın geçmişteki doğal ortamda daha sağlıklı olabileceğini, fakat günümüzde hava kirliliği ve sanayileşme nedeniyle risk taşıdığını belirtiyor.
Uzmanlar ve Bilimsel Görüşler: Yağmur Suyu Toplama ve İçmenin Riskleri
Karadeniz Teknik Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bahittin Kahveci, yağmur suyunun içilmesinin günümüzde uygun olmadığını vurguluyor. ‘Günümüz şehirlerinde ve sanayi bölgelerinde hava kirliliği oldukça yüksek. Bu nedenle, yağmur sularını toplarken dikkatli olmak gerekir. Kirli hava partikülleri, karbon ve kükürt gibi zararlı maddeler suya karışabilir. Bu nedenle, temiz hava ve çevre koşulları sağlanmadan yağmur suyu içmek sağlık açısından risklidir.’
Nisan Yağmurlarının Özellikleri ve Çevresel Etkiler
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Köse, nisan ayı yağmurlarının özelliklerini açıklıyor: ‘Nisan yağmurları, demir içerdiği ve bitkilere, toprağa canlılık kazandırdığı için önemlidir. Ancak bu yağmurlar, aynı zamanda atmosferdeki zararlı partiküllerle de kirlenmiş olabilir. Havadaki tozlar, polenler ve kimyasal maddeler yağmurla yeryüzüne iner, bu nedenle özellikle kirli hava koşullarında toplanan suyun içilmesi sakıncalıdır.’
Köse, ayrıca, tarihi uygulamalara da değiniyor: ‘Selçuklu ve Osmanlı döneminde, özellikle Konya’da nisan yağmurları, hastalara şifa olarak dağıtılırdı. ‘Nisan tası’ adı verilen kaplara toplanan su, hastalıkların tedavisinde kullanılırdı. Günümüzde ise bu gelenek azalsa da, kırsal bölgelerde ve kültürel alışkanlıklar çerçevesinde devam etmektedir.’
Sonuç ve Tavsiyeler
Uzmanlar, sağlıklı ve hijyenik koşullarda toplanmadıkça yağmur suyunun içilmesinin riskli olduğunu belirtiyor. ‘Hava kirliliği yüksek olan bölgelerde, yağmur suyunun içilmesi sağlık açısından uygun değildir. Temiz hava ve su kaynaklarıyla yapılan uygulamalar daha güvenlidir.’
Bu nedenle, geleneksel uygulamaları yaşatmak isteyebiliriz, fakat sağlık ve çevre şartlarına dikkat etmek ve bilimsel önerilere uymak gerekir.