Marmara Denizi’nde Müsilaj Sorunu ve Çözüm Önerileri

Marmara Denizi’nde Müsilaj Sorunu Yeniden Gündemde

Marmara Denizi, son zamanlarda yeniden ortaya çıkan müsilaj ile birlikte, deniz ekosistemindeki kirlilik ve oksijen azlığı sorunlarını tekrar gündeme taşıdı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü ve Müsilaj Bilim ve Teknik Kurulu Üyesi Prof. Dr. Barış Salihoğlu, Marmara Denizi’nin mevcut durumunun oldukça kötü olduğunu ve müsilajın bu sorunların sadece bir belirtisi olduğunu ifade etti.

Kötü Durum Süreklilik Arz Ediyor

2020 yılında Marmara Denizi’nde görülen müsilaj, 2021 yılında yoğunlaşarak deniz yüzeyinde büyük bir sorun haline geldi. Yüzeyde temizlenmesine rağmen, alt katmanlarda müsilajın tekrar belirmesi, durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. Prof. Dr. Barış Salihoğlu, “Marmara’da hiç iyiye gidiş olmadı, müsilaja sebep olacak kötü durum hep sürdü,” diyerek bu durumu özetliyor.

Su Altında Yoğun Fitoplankton Üretimi

Salihoğlu, geçtiğimiz yaz gerçekleştirilen araştırmalarda, özellikle 20-30 metre derinliklerde yoğun bir fitoplankton üretimi tespit ettiklerini belirtti. Bu durumun müsilaj oluşumunu desteklediğini vurgulayan Salihoğlu, müsilajın ya dibe çökeceğini ya da yüzeye çıkarak daha geniş bir alanda görünmeye devam edeceğini ifade etti.

Asıl Sorun: Kirlilik ve Oksijen Azlığı

Prof. Dr. Salihoğlu, Marmara Denizi’ndeki asıl sorunun müsilaj değil, kirlilik ve oksijen azlığı olduğunu açıkça belirtti. Oksijen seviyelerinin 2020 yılından bu yana iyileşmediğini ve “Önümüzdeki 5 yıl boyunca hiç müsilaj görmesek bile, oksijen seviyeleri artmadığı sürece Marmara’nın sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz,” dedi. Marmara Denizi’ndeki kötü durumun sürdüğünü vurgulayan Salihoğlu, müsilajın yanı sıra zararlı alg patlamaları ve aşırı denizanası çoğalması gibi diğer sorunların da ortaya çıkabileceğini dile getirdi.

Marmara Denizi İçin Önerilen Çözümler

Müsilaj Bilim ve Teknik Kurulu’nun son toplantısında, Marmara Denizi’nin korunması ve sorunların çözülmesi için alınması gereken önlemler şu şekilde sıralandı:

• Nehir ekosistemlerinin rehabilitasyonu: Susurluk Havzası’ndan başlayarak kirliliğin kontrol altına alınması hedefleniyor.
• İleri arıtma sistemlerine geçiş: Şehir deşarjlarının ileri arıtma sistemleriyle iyileştirilmesi önem taşıyor.
• Koruma alanları ilan edilmesi: Marmara Denizi’nin en az yüzde 30’unun koruma altına alınması gerektiği vurgulanıyor.
• Balıkçılığın sınırlandırılması: 80 metreden daha sığ sularda balıkçılık faaliyetlerinin yasaklanması öneriliyor.

Prof. Dr. Salihoğlu, “Bugün Marmara’da avcılığa kapalı alanlar belirlenmiş değil. Balıkçılık faaliyetlerinin besin ağını bozarak müsilajı tetiklediğine dair görüşlerimiz var. Hassas bölgeler belirlenmeli ve bu alanlar kesinlikle koruma altına alınmalı,” şeklinde görüşlerini paylaştı.