DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
İstanbul
°C
°C
°C
°C
°C

İsmet Özel’in Derin Düşünceleriyle İnsan, Bilgi ve Ahlak Üzerine

İsmet Özel’in derin düşünceleriyle insan, bilgi ve ahlak üzerine önemli görüşler ve içgörüler keşfedin. Farklı bakış açılarıyla düşünmeye davet ediyor.

18.05.2025
A+
A-

İşte O Yazı; İnsan ve Bilginin Derinliği

Türk edebiyatının önemli şair ve düşünürlerinden İsmet Özel’in kaleme aldığı bu yazı, insanın doğuşundan bilgi, ahlak ve toplum ilişkisine kadar geniş ve derin bir perspektif sunar. Doğan bebek ilk defa teneffüs ettiği havanın akciğerlerine dolmasının verdiği o tarifsiz acıyla ağlar. Bu durumu nasıl öğreniyoruz? Herhangi bir yeni doğanın, yetişkinlere rapor etmesi mucize olurdu. Ama bu bilgi, bizim tarafımızdan, insan eliyle şekillendirilmiş ve iletişim aracılığıyla bize aktarılan bir olgudur. Bu bilgi, sadece bir yapısal veri değil, aynı zamanda insanın kendisini ve çevresini anlamasına vesile olan bir araçtır.

Aristoteles, canlıları bitki, hayvan ve insan olmak üzere üç ana kategoriye ayırmış ve insanı zoon politikon, yani “medeni hayvan” olarak tanımlamıştır. Bu bakış açısıyla, insan yavrusunun önce yürümeyi, ardından konuşmayı, yetişkinlerin yönlendirmesiyle öğrendiğini görürüz. İster Eskimo olalım, ister Afrika kabilelerine doğmuş olalım, bizi biz yapan temel unsur, içinde yetiştiğimiz toplumun yapısıdır. Mikro ve makro çevremiz, bizi insan sırasına sokar. Peki, bunlar olmadan biz kim olurduk? Elbette, hayır. O zaman kısa ve öz bir çıkarımla diyebiliriz ki, “Bizi biz yapan şey bilgi değil, ahlaki seçimlerimizdir.”

İnsan Olmak ve Ahlakın Rolü

Konuşma ve iletişim süreci, bizi sadece bilgiyle değil, aynı zamanda ahlaki değerlerle de şekillendirir. İnsan olmanın şartları, doğanın hayatta kalma kurallarıyla iç içedir. Dünya hayatı öyle bir düzenle kurulmuştur ki, toplumda var olabilmek için başkasının canlılık imkanlarına müdahale etmek gerekebilir. Tavuk, yumurtlarken, koyun veya inek yavrusunu emzirirken, badem veya ceviz tohumları yeni bir ağaca dönüşmek üzere hazırlanır. İnsan ise, kendi tüketim imkanlarıyla sınırlı kalmaz; başkalarının hayatına anlam ve değer katma sorumluluğunu taşır. İşte bu yüzden, Kur’an, hayat sahnesinden kovulmuş olan insanlık ile gerçek insanlık arasındaki farkı ortaya koyar.

Her zaman bilinen, herkes tarafından kabul edilen şey, İslam’ın teslimiyet anlamına geldiğidir. Ama herkesin bilmediği, Allah’ın insanın istifadesine uygun bir çevre yarattığıdır. Teslimiyet yalnızca Allah’ın iradesine boyun eğmek değil, aynı zamanda, O’nun bize uygun gördüğü şartlara da teslim olmaktır. Bu, sadece Kur’an’a ve tarihe “esatir-i evvelin” gözüyle bakmamak, onları yeni bir anlam dünyasında değerlendirmektir.

Batı Medeniyeti ve Türk Toplumu

“Müslümanlar Batı Medeniyeti karşısında yenik düşmedi” ifadesi, derin bir anlam taşır. Bu söz, sadece askeri veya siyasi üstünlüğü değil, aynı zamanda ruh ve kültür direncini de ifade eder. Su içerken veya yemek yerken “Bismillahirrahmanirrahim” deriz; bu, Allah’ın bizim için belirlediği düzeni kabul ve onayımızdır. Niyetimiz, Allah’ın emrini yerine getirip, beslenirken O’nun razı olmasını sağlamaktır.

Gözlemlerimiz, Kur’an’ın öğütlerini tahrip etme girişimlerine rağmen, bu kutsal kitabın ve onun mesajlarının hayatımızda yerli yerinde durduğunu gösterir. Batı’nın Osmanlı topraklarındaki etkisi ve “Şark Meselesi” adıyla tartışılan mesele, sadece askeri değil, aynı zamanda kültürel ve ekonomik bir mücadeledir. Bu mücadelede, içimizdeki “maskeli şaki”yi tanımamız gerekir. Batı ile pozitif yönde temas kurmak isteyen, ama aynı zamanda modernleşmeyi ve Batı’dan gelen her şeyi nimet gören bir şaki vardır bizim içimizde. Bu içsel çatışma, insanlığın temel meselelerinden biridir.

Modernleşme ve Kimlik Mücadelesi

Gerçek şu ki, terakki ve gelişme adına, üç temel unsurdan bahsedilir: İslâmlaşmak, Türkleşmek ve Muasırlaşmak. Ama aslında, bu sıralamada, muasırlaşma, diğer iki unsurun arkasına gizlenmiş bir tuzaktır. Muasırlaşmak, aslında kendimizden vazgeçmek anlamına da gelir. Ekonomi ve sanayi alanında, gelişmiş ülkelerin, kalkınmakta olan ülkeleri kışkırttığı ve onları belli dallarda rekabet etmeye zorladığı bilinen bir gerçektir. Çimento sanayii, bu rekabetin en çarpıcı örneğidir. Bir gemi yolculuğunda, Ludwig Erhard’ın Adnan Menderes’e dediği söz, bu durumu net şekilde anlatır: “Sizin sanayileşme çabalarınıza anlam veremiyorum.” Menderes’in cevabı ise, “Sizin ithal ettiğiniz çakıl taşlarını bile kullanmak istemiyoruz” olur. Bu diyalog, kontrollü sanayileşmenin ve bağımsızlık arzusunun ifadesidir.

İnsan ve Ahlak Çatışması

İçimizdeki Allah’ın emir ve yasaklarına uyma duygusu ile, hayvanî şehvete kapılma arasında büyük bir çatışma vardır. Bu çatışma, insanlığımızın temel göstergesidir. Gayri-Müslimler, bu çatışmanın, bizi doğru yola çağıran melek ile, bizi kötülüğe sevk eden şeytan arasında cereyan ettiğini sanırlar. Ama gerçekte, şeytan, insanları Hak yoldan saptırmakla görevlendirilmiş ve bu görevi, içimizden çıkan ve çıkacak olan şakiler aracılığıyla yerine getirir. Bu yüzden, Müslümanlar olarak, “İslâm için kıldan ince, kılıçtan keskin” demişizdir; çünkü, iman ve yaşamımızda bu ince çizgi her zaman var olacaktır.

İsmet Özel, 16 Zilkade 1446 (14 Mayıs 2025)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.