İklim krizi insanla yaban hayatını karşı karşıya getiriyor
İklim krizi insan ve yaban hayatını tehdit ediyor. Sürdürülebilir çözümlerle ekosistemleri korumak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak mümkün.
İklim değişikliğinin etkileri, sadece doğa üzerinde değil, aynı zamanda insan yaşamı ve yaban hayatı arasında da derin ve karmaşık çatışmalara neden oluyor. Kuraklık, ani seller ve yüksek sıcaklık dalgaları gibi aşırı hava olaylarının artmasıyla birlikte, su ve gıda kaynaklarının azalması, hem insan topluluklarını hem de yaban hayvanlarını yeni ve daha tehlikeli alanlara yönlendirmektedir. Birleşmiş Milletler, insan ve yaban hayatı arasındaki çatışmayı, yaban hayvanlarının varlığı veya davranışlarının, insan çıkarları veya ihtiyaçlarıyla doğrudan ve sürekli bir tehlike oluşturduğu durumlar olarak tanımlıyor. Günümüzde yapılan araştırmalar, iklim krizinin bu çatışmaları daha da şiddetlendirdiğine işaret ediyor.
İnsan ve Yaban Hayatı Arasındaki Çatışmanın Güncel Durumu
Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) yayımladığı “İklim Değişikliği ve İnsan-Yaban Hayatı Çatışması” adlı kapsamlı rapor, 2017’den 2024’e kadar 40’tan fazla ülkede gerçekleştirilen 3.911 görüşmeyi temel alıyor. Katılımcıların %25’i, bu dönem boyunca insan-yaban hayatı çatışmasında belirgin bir artış fark ettiğini belirtiyor. Gabon’da katılımcıların %69’u, Namibya’da %67’si, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde %50’si, Zambiya’da %42’si, Zimbabve’de %39’u ve Kırgızistan’da %36’sı bu artışa dikkat çekti. En sık karşılaşılan hayvanlar ise Afrika fili, maymun, timsah, su aygırı, bufalo ve sırtlan olarak sıralanıyor.
Çatışmanın Nedenleri ve Çözüm Arayışları
Rapora göre, kırsal topluluklar giderek daha sık kuraklık, sıcak hava dalgaları, seller ve toprak kaymaları gibi doğal afetlerle karşılaşıyor. Bu durum, insanların yaşamlarını sürdürebilmek ve geçimlerini sağlamak için yeni stratejiler geliştirmesine neden oluyor. Örneğin, uzun süreli kuraklıklar sonucu ürün veriminin düşmesiyle karşılaşan çiftçiler, kaybettikleri gelirleri telafi etmek adına koruma altındaki alanlardan odun toplayıp satmaya, ya da su temin etmek için yaban hayatına daha sık girerek hayvanlarla karşılaşma riskini artırmaya başlıyor. Aynı zamanda, kuraklıkların yaban hayatının yaşam alanlarını ve kaynaklarını olumsuz etkilemesi, hayvanların su ve yiyecek arayışını insan yerleşimlerine yaklaştırıyor, böylece çatışma olasılığı yükseliyor.
Yağış Azlığı ve İklim Değişikliğinin Etkileri
Katılımcıların %79’u, iklimdeki değişimin en belirgin göstergesi olarak yağışlardaki azalmayı işaret ediyor. Mevsimlerin kayması %69, kuraklık %64, sıcak hava dalgaları ise %57 oranında bu çatışmayı tetikleyen faktörler arasında yer alıyor. Su kaynaklarındaki azalma, rüzgar değişiklikleri, fırtınalar, seller ve erozyon gibi doğal olaylar da çatışmayı körükleyen unsurlar olarak ön plana çıkıyor. Bu durumlara bağlı olarak, tarım yapamayan veya hayvancılık faaliyetlerini sürdüremeyen topluluk üyeleri, gıda ve gelir kaybıyla karşılaşınca, %26’sı çiftliklerini farklı bölgelere kaydırırken, %25’i hayvanlarını yeni alanlarda otlatmaya devam ediyor. Ayrıca, %26’sı geçim kaynaklarını tamamen değiştirmek zorunda kalıyor ve bu dönüşüm, aşırı kaynak toplamaya, koruma alanlarındaki ağaç kesimine ve kaçak avcılığa yönelmelerine neden oluyor. Bu faaliyetler, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini daha da derinleştiriyor.
Yaban Hayatındaki Değişim ve Kaynak Azalması
Su, otlak ve gıda gibi temel kaynakların azalması, yaban hayatını olumsuz etkiliyor. Katılımcıların %13’ü, yaban hayvanlarının beslenme kaynaklarında belirgin bir azalma olduğunu gözlemliyor. Ayrıca, %30’u bitki örtüsünün giderek fakirleştiğine dikkat çekiyor, bu da hayvanların yaşam alanlarını ve beslenme imkanlarını kısıtlıyor. Bu koşullar, %25 oranında katılımcı tarafından “Yaban hayvanlarının daha önce hiç görülmedikleri bölgelere doğru yayılmaya başladığını” ortaya koyuyor. Bu artış, yaban hayatında gözlemlenen değişiklikleri ve yeni ekolojik denge sorunlarını da beraberinde getiriyor.
Habitat ve Kaynakların Bozulması
Katılımcıların %43’ü, habitat ve doğal kaynakların bozulduğunu doğrularken, %35’i yaban hayatına daha fazla müdahale edilmesini rapor ediyor. Ayrıca, %17’si, özellikle koruma alanlarının tahrip edildiğini, %5’i ise yaban hayvanlarının doğal yaşam alanlarından koparılarak başka bölgelere zorunlu göç ettirildiğini belirtiyor. Yaban hayatının genişlemesiyle birlikte, insan faaliyetleri de zarar görmeye başlıyor. %36’lık bir kesim, yaban hayvanlarının tarım ürünlerine zarar verdiğini, %25’i ise hayvanların topluluklar içinde daha sık görünmeye başladığını söylüyor. Buna ek olarak, %16’sı yaban hayvanlarının su ve yiyecek arayışında daha fazla hareketlilik gösterdiğine işaret ederken, %14’ü evcil hayvanlara saldırıların arttığını, %8’i ise insanların güvenliğine yönelik tehlikelerin yükseldiğini bildiriyor. Mal varlıklarına ise %4 oranında zararlar söz konusu.
İleriye Dönük Çözüm Yaklaşımları ve Öneriler
WWF Yaban Hayatı ve İklim Direnci Departmanı Kıdemli Direktörü Dr. Nikhil Advani ve Program Sorumlusu Lily Lustig, hazırladıkları rapor hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Advani, “İnsan ve yaban hayatı arasındaki kesişmeler giderek artıyor ve bu kaçınılmaz bir gerçek. Örneğin, dünya genelinde kaplan popülasyonlarının artması, yeni çatışma alanlarını da beraberinde getiriyor. Bu nedenle, bu sorunları nasıl hafifletebileceğimiz üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor,” diyerek, artan tür sayısıyla birlikte çatışmaların da arttığını vurguluyor.
Lustig ise, “Yaptığımız çalışmalar ve veri analizlerimiz, bu konunun yeterince gündeme getirilmeyişine şaşırmamıza neden oldu. Elimizde, iklim değişikliğinin insan-yaban hayatı çatışmasına etkisini gösteren pek çok veri olmasına rağmen, bu konunun yeterince önemsenmediğini fark ettik,” şeklinde sözlerini tamamlıyor.
Çözüm Odaklı Yaklaşımlar ve Uygulamalar
- Su Güvenliğinin Artırılması: İnsanlar ve yaban hayatı için yeterli suyun sağlanması amacıyla, çoğu zaman bu iki tarafın ihtiyaçlarına uygun farklı kaynakların geliştirilmesi ve yönetilmesi. Bu sayede, çatışmaların önüne geçilmesi hedefleniyor.
- İklime Duyarlı Tarım Uygulamaları: Çiftçilerin tarım tekniklerini iyileştirerek, su ve toprak verimliliğini artırmaya yönelik projeler teşvik ediliyor. Bu uygulamalar, hem sürdürülebilirliği sağlıyor hem de doğal kaynakların korunmasına katkıda bulunuyor.
- Geçim Kaynaklarının Çeşitlendirilmesi: Toplulukların, tek bir gelir kaynağına bağlı kalmadan farklı ekonomik faaliyetlere yönelmesi teşvik ediliyor. Bu sayede, doğal kaynaklara aşırı yüklenmenin önüne geçilerek, yaban hayatı üzerindeki baskı azaltılıyor.
Advani, örnek olarak, Butan’da vahşi hayvanların tarla girişlerini önlemek amacıyla tarım alanlarını çitle çevirdiklerini, Zimbabve’de ise, keçi yetiştiriciliği yapan topluluklara, yırtıcıların saldırılarına karşı korunaklı barınaklar sağladıklarını belirtiyor. Bu uygulamalar, yırtıcıların ve hayvanların güvenliğini sağlarken, çatışma riskini azaltıyor.
Lustig, ayrıca, “Yapılan araştırmalar ve veri çalışmalarının yetersizliği bu alanda daha fazla çalışma yapılması gerektiğine işaret ediyor. Bu konuda farkındalık ve veri toplama çalışmaları arttıkça, sürdürülebilir çözümler geliştirmek de kolaylaşacak,” diyerek, bu sorunların çözümünde bilimsel ve uygulamalı çalışmaların önemini vurguluyor.