Hollywood’a Türk imzası
Yeni Asır Gazetesi’nden Nihan Yarkent İnce’nin röportajı…
● Sinemacılık serüveniniz nasıl başladı?
7 yaşlarındayken Elm Sokağı’nda Kabus, Robocop, Terminatör gibi sahiden yaşıma uymayan filmler kiraladığımı hatırlıyorum.
Bu minik yaşlardan gelen ve yıllardan beri artan sinema sevgisi ve bilgisinin yardımıyla İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde, kabiliyet sınavıyla Sinema Televizyon bölümünü kazandım. Macera böyle başladı.
AYRI BİR SANAT ESERİ
● Fragmanlara olan ilginiz nasıl ortaya çıktı?
Üniversite yıllarında sinemalarda gösterime giren fragmanların, gerçekten filmlerden egemen birer sanat eserleri olduklarını fark ettim. Her hafta piyasaya çıkan yeni fragmanları takip eder, onları videoya kaydedip daima izleyip incelerdim. Ardından izlediğim fragmanın alternatifini montajlamaya başladım. Bu üniversitedeki hocalarımın da dikkatini çekti. Beni başarılı bulan hocalarımdan bir tanesine de çalışmalarımı New York’ta profesyonel olarak bu işi yapan Göktuğ Sarıöz’e göndermeyi teklif etti.
● O vakit Amerika yolculuğu da böyle başladı.
Evet, kendisi çalışmalarımı izledikten sonra beni aradı. New York’ta yanına stajyer olarak alabileceğini söyledi. Üniversite sonrası Göktuğ Sarıöz’ün yanına Miramax Films’de 2002’den 2005’e dek stajyer olarak çalıştım.
Staj sırasında Pokemon, Halloween, Hero gibi filmlere Fragman ve TV reklamları montajlama fırsatım oldu.
● Sonrasında kendi yolunuzu mu çizdiniz?
2005’te Los Angeles’a taşındım ve kariyerime 15 yıl daha devam ettim. Bu süreçte çalıştığım projeler giderek büyüdü. Görevimiz Tehlike filminin son üç bölümü, Transformers’ın bütün bölümleri, Call of Duty oyunları, 13 saat, ve daha aklıma gelmeyen nice projede egzersiz fırsatı yakaladım. Yaptığım işlerden 20’den fazla Key Art, Clio ve Golden Trailer ödülleri kazandım.
GÖREVİMİZ TEHLİKE
● The Cure filmi nasıl ortaya çıktı?
2017 yılında fragman işlerine azıcık ara verip kendi imkanlarımla bir film sürüklemek istedim.
5 dakikalık bir peşine düşüp takip sahnesi olarak düşünmüştük. Yani hemen youtube’da olan 37 dakikalık hali akılda yoktu. Hatta filmin elle tutulur bir konusu zeka olmayacaktı.
İlk plan sadece iki arabanın birbirini kovalamasından ibaretti.
● 37 dakikaya nasıl çıktı?
Başladığımız çekimlerden aldığımız görüntüler keza neşe saçan keza de bizi fazla tatmin edici bir hal alınca filmi uzatmaya, daha detaylı, işçilik gerektiren sahneler eklemeye başladık.
● Peki ya konusu, günümüz virüs salgınına denk gelmesi için ne diyorsunuz?
Biliyorsunuz aksiyon filmleri çoğunlukla konu olarak emin şablonlara oturtulur. Politik durumlar, para, intikam, soygun, vesaire.
Biz 2019 başlarında bu konuyu belirlerken eğer dünyayı saran bir virüs olursa bu virüse karşısında bulunacak bir aşının paha biçilmez olacağını ve bu tedaviyi elde etmek için şirketlerin yapamayacakları hiçbir şey olmayacağını düşündük. Fakat açık konuşmak gerekirse o sırada bunları yaşayacağımızı aklımızın ucundan bile geçirmiyorduk.
● Yani sahiden konu doğaçlama gelişti?
Karakterlerde de doğaçlama gelişti. Bu konuda bir Hollywood filminden fazla Avrupa filmi gibiydik. Çekim yaptıkça konuyu çektiğimiz sahnelere kadar oturtuyorduk. 3 yıl önce çekime karar vermiştik fakat filmin virüse benzer konusunu bir yıl önce belirledik.
AKSİYONU SEVDİLER
● Konusu filme olan ilgiyi artırdı mı?
Açık Konuşmak Gerekirse biz dünyada virüs durumu ortaya çıkınca bu filmi yayınlamanın ya tam zamanı veya hiç zamanı değil diye bir ikileme düştük. Tehlike alıp filmi yayınlamaya karar verdik. Biz filmin virüs konusu dolayısı ile fazla konuşulmasını bekliyorduk. Halbuki şaşılacak bir şekilde izleyicinin ilgisini, filmin virüs konusu yok dur durak bilmeyen aksiyonu daha fazla çekti.
● Çekimler ne değin sürdü?
Filmi hafta sonları ve ışığın uygun olduğu saatlerde çektik.
Los Angeles’a bir saat uzaklıktaki Angeles Crest ormanında gerçekleşen çekimler iki yıldan fazla sürdü. Ama bir takım zamanlar bir aydan artı ara verdiğimiz de oldu.
HER SAHNESİ REEL
● Filmin başarısını neye bağlıyorsunuz?
Kendimce filmimizin samimiyeti ve filme harcadığımız emek doğru başarılı olduk. Hiçbir noktada kolaya kaçmamaya çalıştık. Yeşil perde önünde çekebileceğimiz otomobil içi sahneleri dahil, az kalsın her sahneyi dağa çıkarak hakiki mekanında filme aldık. Bizce başarılı olmamızın en büyük sebebi filmin hiçbir aşamasında elbette kolaya kaçmamış olmamızdır.
Bilgisayar efektlerine son tedavi olarak başvurduk.
ROL YAPMAYA MECBURI KALDIM
● Filmde siz de oynuyorsunuz, ayrıca yönetmenlik koltuğunda keza de başrollerden birindesiniz. Bu nasıl oldu?
Başrolde Mashood Alam oynuyor. Onun aleyhinde oynamasını düşündüğümüz ikinci başrol oyuncumuzun, ihtiyacımız olan zamanı bize veremeyeceğini söylemesinden nedeniyle kamera karşısına geçtim. Büyük ihtimalle kendim dışarıya 10 ayrı kişiyi maske içinde oynamış olabilirim. Her ne dek çok neşeli olsa da kendimi başlıca kullanmak istediğim bölge yönetmenlik.
HOLLYWOOD YENİ YETENEKLERE AÇIK
● Türkiye’de bu işe gönül veren fazla sayıda genç var. Onlara neler söylemek istersiniz?
Eğer bu yola ciddi anlamda baş koyduysanız başarılı olmamanız için hiçbir sebep değil. “Hollywood dışarıdan kimseyi kabul etmez orası kapalı bir kulüp gibidir” diye algılama var oysa bu doğru değil. Endüstri her zaman yeni yeteneklere açık ve kesintisiz arayış halindeler. Zor olan kendini gösterebilmek. Unutmayın derhal başka bir yerde diğer bir genç, sizin gibi bu hayalleri kuruyor ve amacına ulaşmak için vererek çalışıyor.
TÜRKİYE’DE DAHA UCUZA ÇEKERDİM
● Bu kısa filmi Türkiye’de çekmiş olsaydınız neler değişirdi?
Türkiye’de bazı başarılı aksiyon filmleri görsem bile genelde bütünüyle hakkının verilebildiğini düşünmüyorum. Fakat bu tabiki bütçe-zaman sıkıntısından kaynaklanıyor olabilir. Sanırım bu filmi Türkiye’de de çekebilirdim. Ola Ki daha bile ucuza çıkardı. Ama araba ya da film icabı kullanılan silahları temin etmekte sorun yaşayabilirdik. Eninde sonunda, Türkiye’de çekilebilecek bir film kesinlikle.