DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
İstanbul
°C
°C
°C
°C
°C

Hayatın Cehenneminde İnsan Olmak

Hayatın zorluklarıyla başa çıkmak ve insan olmanın anlamını keşfetmek üzerine derin bir yolculuk. “Hayatın Cehenneminde İnsan Olmak” eseri, mücadeleler ve umut dolu bir yaşam arayışını ele alıyor.

02.01.2025
A+
A-

Yaşanılan derin travmalar, büyük kayıplar, işkenceler, aşağılanmalar ve ötekileştirmeler, insan ruhunda acı bir iz bırakır. Bu izler ne bir rüya ne de bir masaldır; tam aksine, gerçekliğin sert ve acımasız yüzüdür. Belki de biz, bu dünyada birer seyirciyiz; kendi hikâyemizde bir figüran, başkalarının dramında ise yalnızca bir izleyici. Oysa hayat, kimi zaman öyle bir perde açar ki, gözlerimiz gördüğümüz acıların ağırlığını taşıyamaz hâle gelir. İşte o an, şairin dizelerindeki gibi içimizden bir ses, derin bir hüzünle fısıldar: “Bu dünya, cehennemin tam ortası değilse nedir?”

Acıyla beslenen duyarlı bir yaşam, insanın kalbine empati yapma yetisi verir; fakat bazı acılar vardır ki, onların derinliğine dokunmak bile bir lüks hâline gelir. Bombalanan bir Filistin şehrinin enkazında kalan çocuğun sessiz çığlığı, savaşın ortasında savrulan bir annenin gözyaşı ya da gün doğmadan bir hayatın söndüğüne tanıklık etmek… İşte bunlar, empatiyi bile güçleştirir. Çünkü bazen acılar, dilimizin, kalbimizin ve hatta insanlığımızın sınırlarını aşar. İşte tam o anda, ölümün rahmine dönüşün ezgisini duyumsarız. Sessiz fakat içten bir çığlıktır belleğin cam kırıkları.

Cehennem denince akla alevler gelir. Oysa gerçek cehennem, umudun karanlık bir kuyuya düşüp yankılanmadığı, insanın insana yabancılaştığı ve acının ortak bir dil hâline geldiği bu dünyadadır. Bize izletilen bu sahneler, Dante’nin “İlahi Komedya” daki cehennem tasvirlerinden bile daha yakıcıdır. Çünkü cehennem, bir “inanç” olmaktan çıkar, hayatın kendisine dönüşür. Bu yaşamı anlatabilmek için kelimeleri bir hançer gibi kullanan Rimbaud, derin metaforlar arayarak ısrarla yaşamın en tehlikeli alanlarında dolanır. Fakat o, şiddetin ve adaletsizliğin içinde bir uyanış bulur. Ama sonuç değişmez; hayat, insanların birbirine dokunamayan elleriyle örülü bir ağdır. Ve o ağın her düğümü, kırılmış bir hikâye taşır.

Peki, bu cehennemin ortasında ne yaparız? Kimi zaman bir yabancının gözlerinde anlam ararız, kimi zaman da kendimizi unutacak kadar başka hayatlara karışırız. Ama ne yaparsak yapalım, izlediğimiz acılar asla silinmez. Çünkü bu dünya, bize yalnızca mutluluğu değil, o mutluluğun kıyısında bekleyen gölgeleri de izletir. Belki de asıl mesele, bu cehennemin ortasında insan kalabilmektir.

Bir şair gibi acıya, şiirle, sevgiyle ve inançla cevap verebilmektir. Empati yapamasak bile, en azından suskunluğumuzda insanlık arayışında olmaktır. Çünkü bu dünyada, insanın kendini bir an bile olsa başka bir kalbin ritminde hissetmesi, cehennemi cennete çevirebilecek yegâne güce sahiptir. Bu hayat bize empati yapamayacağımız acılar izletiyor, evet. Ama unutmayalım ki biz, bu cehennemin tam ortasında şarkılar söyleyebilen varlıklarız. Cehennem ne kadar yakıcı olursa olsun, insan yüreği hâlâ bir ışık yakabiliyor. Ve o ışık, karanlığın en der

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.