DOLAR 32,2668
EURO 35,0770
ALTIN 2.465,78
BIST 10.319,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Açık
İstanbul
22°C
Açık
Cts 21°C
Paz 23°C
Pts 23°C
Sal 24°C

Fast food sedefi tetikliyor

19.12.2019
A+
A-

Türkiye Gazetesi’nden Ziyneti Kocabıyık’ın haberine göre Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Gastroenteroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Başaranoğlu, kalp damar hastalıkları ile kanser riskini artırdığı bilinen fast food yiyecekler ve glikoz şurubunun sedefi de tetiklediğini söyledi.

BAĞIRSAKLAR DA HASTA

Sedef hastalığı ile ülseratif kolit ve son derece ağrılı ve hayat kalitesini düşüren bir bağırsak hastalığı olan Chron hastalığının çoğu zaman birlikte görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Başaranoğlu “Sedef hastalarının bir bölümünde ülseratif kolit veya Crohn hastalığı da görülür. Bu grup bağırsak hastalarının bir kısmı daha sonra sedef geliştirmektedir. Bazen de sedef hastalığının seyri sırasında iltihabi bağırsak hastalıkları gelişir. Son bilimsel çalışmalar genetik yatkınlığı olan kişilerde bu iki hastalığın birlikte görüldüğünü ve beslenme şeklinin bu durumun gelişiminde etkili olduğunu ortaya koydu” dedi.

GENETİK ALTYAPI ETKİLİ

Sedef ve iltihabi bağırsak hastalıklarının bağışıklık sistemi bozukluğu olarak bilindiğine işaret eden Prof. Dr. Başaranoğlu “Eskiden biz bu grup hastalıkları anlatırken genetik eğilimi olanlarda çevresel faktörlerle geliştiğini söylerdik. Bugün ise bir başka faktör olarak mikrobiyatadan söz ediyoruz. Esasen vücudumuzun mikrop olan tek bölgesi bağırsaklar değil. Cildimiz, kadın ürogenital bölgesi, solunum sistemi, safra kesesi ve yolları da diğer mikropların krallıklardır” dedi.

BATI’DA DAHA SIK

Günümüzde kabul gören görüşe göre bağırsakların hastalıkların başlangıç noktası olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Başaranoğlu “Mikrobiyatayı oluşturan mikroplar biz ne yersek onu yer. Bağırsaklarımızda ve cildimizde bulunan mikropların düşmanı fast food ve glikoz şurubudur. Bu durum Batı’da ve şehirleşmiş toplumlarda ülseratif kolit, Chron ve sedef gibi hastalıkların daha fazla görüldüğünü açıklamaktadır. Biz fast food dediğimiz kızartma patates, kırmızı et, doymuş yağ, şeker bazlı beslenme ile bağırsaklardaki dost bakterileri azaltırken diğer taraftan hastalık üreten mikropların çoğalmasını sağlıyoruz” diye anlattı.  

GÜNDE EN AZ 35 GRAM LİF TÜKETİN

Bebeklik döneminde son derece sağlıklı olan bağırsak florasının yaş ilerledikçe bozulduğuna işaret eden Prof. Dr. Başaranoğlu, her gün en az 35 gram lif tüketerek bağırsaklarımızdaki sağlıklı dost ve iyi bakterilerin çoğalmasına imkan sağlanabileceğini belirterek “Zengin lifli gıdalar arasında bol sebze ve meyveler yer alır. Mesela ortalama boy 10 adet havuç 35 gram lif sağlar” diye tarif etti.

EN DEĞERLİ PROBİYOTİK EV YOĞURDU

Mikrobiyatayı destekleyen en önemli kaynakların prebiyotik ve probiyotikler olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Başaranoğlu,  bu konuda ticari amaçla kurulmuş tuzaklara düşülmemesi gerektiğini belirterek “Bugün Türkiye’de satılan haliyle prebiyotik ve probiyotik kombinasyonları derde deva değildir. Ticari amaçlı kurulmuş tuzaklara düşmeyin. Daha iyi olmak istiyorsanız en doğru probiyotik kaynakları evde yapılmış yoğurt ve natürel yollarla üretilmiş peynirlerdir” diye konuştu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.