DOLAR 32,3803
EURO 34,7719
ALTIN 2.411,89
BIST 10.106,73
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 15°C
Az Bulutlu
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Çar 17°C
Per 19°C
Cum 18°C
Cts 18°C

‘Çocuklara yeteri değin veri verilmeli’

25.04.2020
A+
A-

Koronavirüs bütün dünyayı etkisi altına alırken, ülkeler salgının önüne geçebilmek amacıyla çeşitli önlemler almaya devam ediyor. Bu süreçte aileler izolasyon çağrılarına uyarak evde çocukları ile birlikte daha artı vakit geçirmeye başladılar. Mektebim Koleji Psikolojik Danışmanı ve Pedagog Döne Bitişik, başta ailelerin yaşanan salgınla alakalı doğru kaynaklardan data edinmelerini sonra da çocuklarına anlayabilecekleri sadelikte yaşanan bu süreci izah etmeleri gerektiğini söyledi.

Çocuğun ilk önce yaşanan salgın ile alakalı ne bildiğinin öğrenilmesine uyarı çeken Bitişik; çocuğun, okuldan, televizyondan, arkadaşlarından veya aile bireylerinden neler duymuş olabileceğin mutlaka denetim edilmesi gerektiğini ifade etti.

Döne Bitişik sözlerine şöyle devam etti: “Acaba çocuk bu virüse yakalanan herkesin ölebileceğini mi düşünüyor ya da yaşanan olayları hiç dikkate almayıp umursamaz bir hitabe mı sergiliyor? Önce bunları kontrol etmemiz gerekir. Sonrasında ise bu süresiz ortamda en iyi yöntem, yaşanılan sorunu somutlaştırarak çocuğa anlatabilmektir. Çocuklar da tıpatıp yetişkinler gibi belirsizliği sevmez, her şeyin denetleme aşağıda olmasını ister. Çizimler yaparak sorunun ne olduğu çocuklara anlatılabilir bu sayede gözümüzle görmediğimiz virüsü elle tutulur gözle görülür yani yoklama edilebilir hâle getirebiliriz. Örneğin inatçı bir ahtapot çizerek bunun ellerimize yapışabileceği, bu ufak ahtapotlar yüzünden okullarımıza, işlerimize şimdilik gidemediğimiz ama ellerimizi bol sabunla 20’ye değin sayarak yıkadığımızda bunlardan kurtulabildiğimiz, bu küçük ahtapotun su ve sabundan fazla korktuğu anlatılabilir. Ortaokul ve lise öğrencileri bu alıcı durumlara kısa sürede adapte olabiliyorlar fakat daha ufak yaştaki çocuklar oyun, masal ve hikâyelerle bu zorlama süreçlere daha kolay harmoni sağlayıp normalleşebiliyorlar.”

“Endişe düzeyini dengelemek gerekiyor”

Çocukların bulunduğu ortamlarda aile içinde yapılan sohbetlerin bile bu dönemde farklılaşarak yük kazandığını hatırlatan Döne Bitişik, “Çocuklarda vesvese düzeyi özellikle bu tür dönemlerde çok artıyor. Şu sıralar evlerimizde en sık kullandığımız kelimelerden biri de tehlike. Evde anne babalar tehlike kelimesini çoğu kez kullandıklarında çocuklar bu virüse yakalandıkları süre neticede başlarına fazla fena şeyler gelebileceğini düşünebilir ve bundan rahatsız olabilirler. Anne babalar çocukların rol modelleridir. Onların tutumu çocuğun risk algısının şekillenmesinde büyük rol oynar.” ifadelerini kullandı.

“Siber zorbalıklar yaşanabilir”

Döne Bitişik, çocukların jurnal alıştıkları hayatlarının şu an için çok farklılaştığını, arkadaşları ve öğretmenleri ile konuşmak, görüşmek istediklerini belirterek şunları söyledi: “Bu gayet anlaşılabilir bir arzu çünkü birbirlerini özlediler. Oysa bu özlemi gidermek için telefonu gün boyunca ellerine devretmek dinç bir şey yok. Doğruyu ve yanlışı tamamen ayırt edebilecek yaşta olmayan çocuklar bilhassa bu tarz zorlama dönemlerde birbirlerine siber zorbalık yapabiliyorlar. Hem zihinsel hem de ahlaki gelişimi devamlı çocuklar bu dönemde davranışlarının niçin-sonuçları aralarında içten temas kuramayabilirler. Görüşmelerin kuşkusuz aile kontrolünde olması gerekiyor. Bilgisayar ve cep telefonunu; küçük yaş grubu çocuklar, salon gibi ailenin müşterek kullanım alanlarında kullanmalı.”

“Öfke patlamaları çoğu kez karşılaşılan bir sorun”

Rutinlerinden uzaklaşan çocuğun evin içinde hareket alanının sınırlandığı gözlemlediklerini gösteren Döne Bitişik, “Ebeveynler çocuğu kontrol altına edinmek isterken farkında olan olmadan değişik rahatsızlıklara sebebiyet verebilirler. Çocuk bu süreçte bahçeye çıkamıyor, parka gidemiyor arkadaşlarını göremiyor. Dolayısı ile var olan jurnal rutinleri bozuldu. Uzakta eğitim gibi öbür sorumlulukları oluştu ve bütün bunların toplamı öfke patlamalarına neden olabilir. Öfke duygusunda altta yatan sebepler çok kayda değer. Genelde ‘öfke’ çocukların ilk duygusu oluyor. Burada ikincil duygulara görmek çok değerli. Bu çocuk hayal kırıklığına mı uğradı, ölmekten mi korkuyor, arkadaşlarını mı özledi? Anne babalar çocukları ile birlikteyken zamanı etkin geçirmeli. Çocukla mutlaka sohbet ederek ikincil duyguları bulmak gerekiyor. Bu duyguları bulduğumuzda ve üstüne çocuğumuzla konuştuğumuzda öfkenin azaldığını göreceğiz.” dedi.

“Mükemmelliyetçi anlayıştan vazgeçilmeli”

Görev dağılımları emin olmayan ailelerde sorunlar olabileceğini açıklayan Döne Bitişik, “Tüm sorumluluk bir kişide olduğunda daha sık problemler yaşanabiliyor. Bir anneden yemek yapmasını, evi dezenfekte etmesini ya da evden çalışmasını beklemek dürüst yok. Anne ve baba görevleri paylaşmalı. Mükemmeliyetçi duygulardan da sıyrılmak lüzumlu. Benzer anda her alanda kendimizden, eşlerimizden ve çocuklarımızdan yüzde yüz galibiyet beklemek doğru değil. Kimse çok iyi değildir. Zor da olsa bu duygudan sözünden dönmek gerekiyor. Bu nesil duygular ailelerde öfke patlamalarına sebebiyet verebiliyor.” biçiminde konuştu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.