DOLAR 32,5994
EURO 34,8008
ALTIN 2.504,12
BIST 9.483,83
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 23°C
Sal 22°C

Borçlanıp büyümenin yükünü halk taşıyor

25.06.2020
A+
A-

Sözcü Gazetesi’nden Ay Işığı Özcan Ertürk’ün haberine göre Corona virüsü salgını ile durma noktasına gelen ekonomiyi tekrar canlandırabilmek için iktidarında özendirme etmesiyle bankalar, tarihindeki en hızlı kredi büyümesine imza atmaya hazırlanıyor. Sektörün toplam kredi hacmi 19 Haziran itibarıyla 3 trilyon 220 milyar liraya ulaştı. Yıllık çoğalma hızı da yüzde 27 oldu. Bu Nedenle hemen şimdi yılın yarısındayken, kredi hacmi 4.4 trilyon liralık ulusal gelirin (GSYH) yüzde 73’üne erişti.  Son bir yılda 680 milyar lirayı bulan kredi hacmi genişlemesinde kamu bankaları öncü rol oynadı. 12 ayda kredilerin 416 milyar lirasını millet bankaları kullandırdı.

KALİTESİZ ARTMA

Ülkelerin büyümesiyle kredi genişlemesi aralarında aracısız olarak bir ilişki var. Fakat, krize karşı yalnızca bol kredi ve hane halklarını daha yoğun borçlandırmaya dayalı harcamalar üzerinden kurgulanan model büyümenin kalitesine ilişkin tartışmalar da alevleniyor. Türkiye’nin 2001 sonrasında uzun yıllar düzenli büyüyebilmesinin kaynağı da krediler olmuştu. Lakin kredi genişlemesiyle çoğaltma sağlamak zorlaştıkça, avantajlarından çok daha artı dezavantajları ön plana çıkıyor. Ekonomist Dr. Murat Kubilay, geri ödeme hızı yüksek ve verimli projelerin azaldığını ve en fazla kredi almak isteyenlerin batık ve sözde batık işletmeler olduğunu söyledi.

Kubilay, bu ortamda sorumluluğun devlet bankalarına kaldığını belirterek, “Bu şekilde fonlanan çoğu kredinin geriye dönüşü olmayacağı için, batık kredilerin yükü devlete ve en nihayetinde vatandaşa kalmış oluyor. İkinci olarak, TL cinsi kredilerin son durağı, ekonomi yönetimine ilişkin güven yoksunluğundan ötürü döviz tevdiat hesabı yani döviz talebi oluyor. TL’nin değersizleşmesi ve enflasyonun denetim altına alınamaması döngüsünden çıkamaz ülkü geliyoruz” dedi.

Kredileri teşvik edici politikaların mesela; 15 Temmuz darbe teşebbüsü gibi olağanüstü hallerde ya da 2017’de Kredi Garanti Fonu vasıtasıyla kısa süreli uygulandığında hedefine ulaşabildiğini kaydeden Kubilay, “Bu politikayı 2013’ten beri 7 yıl, doğrudan ya da dolaylı uygularsanız daha çok batık kredi, bankaların zayıflaması, devlet banklarının görev zararı, dinmeyen enflasyon ve senaryo arz eden kur patlamaları gerekli netice olur” yorumunu yaptı.

Büyümeye 7 puan katkı maddesi

Türkiye’nin çoğaltma performansının manâlı bir bölümü hane halklarının ve kamunun borçlanmasından kaynaklandı. Finansbank ekonomisitlerinin döviz kurlarından arındırarak yaptığı hesaplamaya göre, 12 Haziran itibarıyla kredi ivmesi yüzde 20 ile 2010’daki global kriz sonrasında seri toparlanma döneminden beri en yüksek seviyeye ulaştı. Analizde kredi artışının tüketim harcamaları ve yatırım harcamalarının 2019 GSYH’sindeki yüzde 83.8’lik payı dikkate alınınca, büyümeye 7 puan olumlu katkı yapabileceği kaydedildi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.