DOLAR 32,3691
EURO 34,9702
ALTIN 2.326,20
BIST 9.075,78
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 23°C
Az Bulutlu
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 24°C
Sal 19°C

Binnur Kaya: “Kırmızı Oda şifalı bir iş”

09.10.2020
A+
A-

“Kırmızı Oda”nın beğeniyle izlenen oyuncusu Binnur Kaya, Episode Dergi’nin Eylül-Ekim sayısına kapak olarak sorulara her zaman ki içtenliğiyle yanıt verdi.

Yeni diziniz Kırmızı Oda, yayın hayatına başladı. Kırmızı Oda, nasıl bir iş sizce, tür ve içerik olarak nasıl özetlersiniz diziyi?

Kırmızı Oda… Şifalı bir iş… Tabii, nereden ve nasıl baktığınızla ilgili… Biz “şifa niyetiyle” girdik bu işe… Yönetmen Cem Karcı da, projenin sahibi Gülseren Budayıcıoğlu da, yapımcı Onur Güvenatam da… Bu işle ilgili, bu işin içinde yer almakla ve beraber olmakla ilgili buluştuğumuz yer aynıydı; “şifa”. İşin bir televizyon dizisi olduğunu, sektörün ticari bakışını, sektör gerçeklerini unutmadan söylüyorum. Evet, bunları biliyoruz ve içine de bir niyet koyuyoruz… Ayrıca dünyada başarılı örnekleri olan da bir tür, bizde ilk.

Projeler konusunda çok seçici olduğunuzu biliyoruz, Kırmızı Oda’nın sizi cezbeden yanları neler oldu, canlandırdığınız karakterde bu zamana kadar canlandırdığınız diğer karakterlere göre ne gibi farklar var, neler heyecanlandırıyor sizi karakterinizde?

Projelerde seçici olabilmek önemli bir lüks… Ülkemde lüks yani… “Mesleğinizin haklarının korunduğu” yerlerde, bizim lüks dediğimiz, olağan akış… Zaten olması gereken… “Güzel Sanatlar” başlığı altında eğitim aldıysan, işinin içinde “sanat” ya da “zanaat” varsa, lütfen seçelim; mecbur olmayalım… Benim bu lüksü nasıl kullandığım tartışılır gerçi; bazen uzun soluklu olmayacağını tahmin ettiğim işleri sırf yapımcıyı sevdiğim için, senaryoya rağmen tek bir oyuncuyla çalışmak istediğim için kabul etmişliğim çoktur. Kırmızı Oda, bu türün bizdeki ilk örneği. Bir odada iki kişi konuşuyor, aralıksız yarım saat, kırk dakika konuşuyor. Psikiyatrist olarak seyircinin daha çok komedide gördüğü ve çoğunluğun öyle de görmek istediği bir oyuncu oynuyor. Bunlar hep risk. Sırf bu riskler için bile kabul ederdim bu işi… Yaşanmış hikâyeler olması, projenin başında psikiyatrist doktor Gülseren Budayıcıoğlu’nun bulunması, TV8’in işlerinin arkasında duran bir kanal olması…  Ve başlı başına bir sayfa açıp konuşmamız gereken yönetmen Cem Karcı… Bu dünyayı kuran, her şeyle tek tek ilgilenen harika insan Cem Karcı… Daha önce oynamadığım bir rol. Farklı bir kurgu. Başka bir ekip. Başka bir kanal. Bunların hepsi yeni deneyimler…

Daha önce yaptığımız röportajlarda bu sahnelerin insanlara iyi geldiğini, psikoloğa gitmeyi ayıp karşılayanların da fikrini önemli ölçüde değiştirdiği söylenmişti. Siz ne düşünürsünüz bu konuda? Kırmızı Oda, izleyicilerde sizce bu tür değişimlere neden olacak mı?

Dilerim olsun… Çünkü çocukluğumuzdan beri bize öğretilenleri, yapmak zorundaymış gibi lanse edilenleri, istediklerimizi değil, bizden istenenleri yapmanın önemli olduğu bilgisini çıkarırsak, geriye kendimize ait bir şey kalmıyor. Ailemiz, öğretmenlerimiz, çevremiz, akrabalarımız, üst’lerimiz… miz…miz..miz “kendimiz” zannettiklerimizin çok büyük bir bölümü “onlar”ın. Onları çıkarırsak bize ait ne kaldı? Başarıya odaklandık, maddi güce, dış güzelliğe… Görünenle ilgilendik… Ruhumuzu unuttuk. Bizlere başarıdan bahsederken, mutlu olabilmenin, önce kendini sevebilmenin, ruhunu, kalbini dinlemenin asıl başarı olduğunu söylemediler. Unutturdular ruhumuzu… Kalbimizi neredeyse sadece âşık olurken dinledik; sonra onu da duyamaz olduk. Sonuç olarak nasıl ki bedenimizde ağrıyan yerler için doktora gidiyorsak, ruhumuzdaki yaralarımız için de “ruh doktoru”na gitmenin kendimiz ve hayatımız için yapacağımız en iyi şeylerden biri olduğunu idrak edebiliriz.

Televizyon dizileri bağlamında özellikle komedi türündeki işlerde izledik sizi. Dram ağırlıklı bir işte izliyoruz bu kez. Neler söylemek istersiniz bu konuda?

Ben mutluyum tabii, farklı roller oynamak, farklı karakterler canlandırmak zor ama zevkli bir yolculuk. Yolda dikenler yok mu; var tabii. Mesela bir oyuncuyu gördüğü, benimsediği halin dışında görmek istemeyen seyirciler olabilir. Beğenip beğenmemek ayrı bir konu.

Sonuçta yol seninse, yolculuğun tadı da başka, öğrettikleri de… Dilerim, içindekiler için de, seyredenler için de şifalı ve güzel bir yolculuk olur Kırmızı Oda dizisi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.