DOLAR 32,2579
EURO 34,7007
ALTIN 2.402,04
BIST 10.336,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 25°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
25°C
Parçalı Bulutlu
Çar 20°C
Per 17°C
Cum 16°C
Cts 19°C

Belirli Çölaşan’dan Akıllı Müren itirafı

09.05.2020
A+
A-

Sözcü Gazetesi’nden Muhakkak Özgönül’ün röportajı…

– Meslekte kaç yıl oldu? Kaç patronla hangi gazetelerde çalıştınız?

43 sene oldu. Uyruk ve Özgürlük’te çalıştım. Şu Anda 10 yılı geçti, SÖZCÜ’deyim. Bende iz bırakan patronlar Aydın Doğan, Erol Simavi ve Burak Akbay’dır. Kitaplarım 30’u buldu. Bazılarında satış rekorları kırıldı. Toplam satış 1.5 milyonu geçti.

– Corona sizin hayatınızda neleri değiştirdi?

En çok zorlandığım, teknoloji özürlü olduğum için yasaklı günlerde yazı yazma olanaklarım kısıtlandı. Zira o günlerde gazeteye gelemiyorum. Coronadan önce ise akşamları çıkınca ya birileriyle buluşur, ya markete uğrardım. Evcil biriyim. Gece hayatım hiç yoktur. Ya televizyon izlerim, ya kitap okurum ve en geç saat 24’te yatarım.

BANA TERS GELİR

– Teknoloji ile aranız değil. Bilgisayarı sadece yazı kâğıda dökmek için mi kullanıyorsunuz? Televizyona niçin çıkmıyorsunuz?

Evet, gazetedeki bilgisayarı sadece haberlere görmek ve yazı kâğıda dökmek için kullanırım. Ötesinden anlamam. Bilgisayarım değil. Televizyonda abuk subuk sapan ağız dalaşı programlarını az kalsın hiç izlemem. Tartışma programlarına meydana çıkan bazı gazeteci arkadaşlar için ‘Gözlerini ekran hırsı bürümüş’ diye düşünürüm.

Ben gazetecilikte geleceğim yere gelmişim. Bu meslekte daha ötesi değil. Ekran şöhreti olma beklentisiyle işim olmaz. Ekran için teklifler çok geldi fakat hepsini nazikçe reddettim.

Bir sunucunun karşı kurşun asker gibi dizilip saf tutacağım, konuşacağım… Veya ‘aman çağırsalar da ekranda tepe göstersem’ diye bekleyeceğim ve bir başka biri beni yönetecek. O işler bana zit kazanç.

– Türk basınına pazar sohbetleri geleneğini getiren sizsiniz. Ünlü siyasetçilerle, sanatçılarla, yeraltı dünyasından babalarla röportajlar yaptınız. Bunlardan aklınızda acayip ne hatıralar kaldı?

Muhakkak fazla garip hatıralar kaldı lakin beni halâ rahatsız eden birini anlatayım. Büyük hürmet beslediğim Zeki Müren’le görüşme yapıyorduk. Planım ona ilk önce ‘Evet ben eşcinselim’ diye itiraf ettirmekti. Ancak bu konuda sorduğum bütün soruları ustaca yanıtlarla geçiştirdi. Şimdi aradan yıllar geçti ve ben o ısrarım nedeniyle pişmanım. Akıllı Müren’in ruhundan özür diliyorum.

– Siz Hürriyet Gazetesi’nden kovulunca gazetenin santrali kilitlenmişti…

Evet ayrıca gazetenin santrali ve ayrıca de benim telefonum doğrusu kilitlendi. Yolda görenler etrafımı sarıyor, Özgürlük yönetimine atıp tutuyordu. O günlerde Filistin Caddesi’nde yürürken bir kadın yanıma geldi. “Muhakkak Bey müsade verirsen seni göğsünden öpmek istiyorum” dedi.

Hiç böyle bir şey duymamıştım. Nedenini sordum, “Çünkü senin göğsünde görünmese de asalet madalyası var. Şerefli, haysiyetli bir gazetecisin” dedi ve göğsümden öptü.

Benzer günlerde dışarıda çıktım yürüyorum, karşıdan siyah araçlardan oluşan bir konvoy geliyor ve tümü benim yanımdan geçerken sert bir fren yapıp durdu. Trafik tıkandı, öndeki arabadan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer indi, hatırımı sordu, “Bu ne rezalettir, size geçmiş olsun” dedi.

IMTIYAZ VERMEDİM

– Yıllardan Beri Erol simavi ile çalıştınız..

Erol Simavi Özgürlük’in patronuydu ve çalışmaktan onur duyduğum Sözcü’nün sahibi Burak Akbay gibi gazetecilik dışarıya hiç bir işi yoktu. Cenevre’de yaşıyordu. Bir gün Ankara’ya geldi ve Özgürlük kadrosuyla birlikte, Hilton Oteli’nin restoranına gittik. Masaya oturduk Erol Bey “Hepiniz dinleyin” deyip şu anısını anlattı:

“İsviçre’deki Türk dişçime gittim. Orada temizlikçi bir Türk kadın çalışıyor, adı Meryem. Bana ‘Hangi gazetede çalışıyorsunuz?’ diye sormaz mı? ‘Bağımsızlık’te çalışıyorum’ dedim. Kız bu sefer ‘Aaa Hürriyet’te fazla sevdiğim bir yazar var, Belirli Çölaşan. Ona benden selamlama söyler misiniz’ dedi. Görüyorsunuz yani, gazetenin sahibiyim ama beni tanıyan yok… Temizlikçi kız Belirlenmiş’i tanıyor…”

– Herhangi bir ekibin adamı olup, beklentiye girdiğinizi de hiç duymadık…

Duyamazsın çünkü asla olmadım. Hayatım baştan başa hiç kimseye yamanmadım, onun bunun gölgesi ve korumasına sığınmadım. Gazetecilik yaşamım bilhassa Milliyet ve Hürriyet’te (Erol Simavi dönemi hariç) her zaman çaba ile geçti.

Rahmetli Erol Bey çok büyük adamdı. Derhal o açıdan Sözcü’de fazla rahatım. Iki Taraflı sevgi ve saygıyla, arkadaş canlısı çalışıyoruz. Yazılara müdahale değil, işveren çıkarları, iktidar korkusu falan yok.

Yani düşün oysa genel yayın yönetmenin Metin Yılmaz, patronun Burak Akbay dahil cümbür cemaat sana ‘Belirlenmiş abi’ diye hitap ediyor.

– Bizim meslekte bir yere ulaşmak mı, yahut ulaşınca orada kalabilmek mi şiddet?

Onurunla, birikiminle, yalakalık yapmadan, ilkelerinden imtiyaz vermeden ve yalan yazmadan ulaşmak şüphesiz fazla güç fakat bir yere gelince orada kalabilmek kendimce daha da şiddet.

HAVLAYAN KÖPEK ISIRMAZ

– Türkiye’de en fazla tehdit alan gazetecilerden birisiniz fakat fazla sık tek başınıza dolaşıyorsunuz. Tehditlere mi alıştınız, yoksa alın yazısı mi diyorsunuz?

Havlayan köpek ısırmaz. Hem alıştım keza de alın yazısı diyorum.

– Gazetecilikte büyük hatalarınız ya da eksikleriniz oldu mu ?

ufak tefek hatalar olmuştur lakin beni zorda bırakacak büyük bir hatam sanırım olmadı. En büyük eksiğim, Türkiye’yi gezemedim çünkü buna vakit yoktu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.