Abdullah Gül’den Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kızdıracak yorumlama

Karar Gazetesinden Taha Akyol’a konuşan Abdullah Gül, Türkiye’nin içinde bulunduğu hesaplı durumu şöyle değerlendirdi:

“Evvela, sürdürülebilir bir kalkınmayla müreffeh bir toplum haline gelmenin uzun vadeli stratejiler ve sağlam, disiplinli iktisadi politikalarla gerçekleşebileceği gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır. Sadece kısa vadede konjonktürel gelişme ve dalgalanmalara birbirinden bağımsız politikalarla cevap vererek ya da aleyhinde koyarak başarılı olmuş bir tek gelişmiş ekonomi örneği yoktur. Genel bir istikametten ve bariz bir karakterden mahrum bu cins politikalar sadece bugünün sorunlarının gelecekte daha da büyük ve karışık ülkü gelmesine ve toplumun ödeyeceği faturanın daha büyük olmasına neden olur.”

‘GERİYE GİDİŞE İŞARET EDİYOR’

“Cumhuriyet dönemi iktisat tarihine baktığımızda, ülkemizin idareli olarak en sağlıklı büyüdüğü, büyümenin getirdiği refahın topluma azami ve nispeten dengelenmiş yayıldığı dönemlerin beş senelik, evvelden duyurulmuş ve herkesçe aşina, ayrıca tutarlılık arz edip, kararlı bir şekilde uygulanan programlarla gerçekleştiği görülecektir. Maalesef Türkiye bir süredir uzun vadeli iyi düşünülmüş veriye, analize ve uzmanlığa dayalı bir stratejinin noksanlığını hissetmektedir. Bugün gelinen noktada mali ve hesaplı göstergelerdeki ciddi bozulmalar bir geriye gidişe sinyâl etmektedir.  Yılların tasarrufu ile biriktirilen varlıklar önemli miktarda layık kaybetmektedir. Bu koşul kaygı vericidir.”

“Son beş yılda Türkiye içeride bir sürü talihsiz gelişme yaşadı” diyen Gül, ekonomide gördüğü hataları şöyle açıkladı:

“defalarca seçimler, komplolar, alçak bir darbe teşebbüsü ve tüzük değişikliği ile Türkiye’nin yönetim şekli radikal bir şekilde referandumla değişti. Bütün bunlar Türkiye’yi çok sarstı, siyasi ve ekonomik istikrarı bozdu. Bugün hala ayakta durabiliyorsak bu birincil beş senemizde Türk ekonomisinde gerçekleşen yapı dönüşüm sayesindedir. Biz, o dönem gerçekleştirdiğimiz reformlar doğruca ülkemizin iç ve dış şoklara aleyhinde dirençli sağlam bir ekonomiye sahip olmasını sağladık. Bu tekrar övündüğümüz bir husustu. Oysa, 2002’de siyasetin gösterdiği irade ileriki yıllarda bozulmaya başladı.”

‘VİZYON ZAMANLA GİTTİ’

“İlk baştaki vizyon zamanla gitti; akabinde hukuki teminatlar, kişisel mülkiyet ile insan haklarını koruyan güvenceler azaldı. Bugün maalesef ulus harcamaları şeffaf yok. Ekonomik göstergelerin güvenilirliği sorgulanır ışık halkası gelmiş. Değişik mekanizmalarla denetleme dışı tutulan millet harcamaları Türkiye’yi yalnızca öngörülemez, emanet edilemez bir ülke haline getiriyor. 40 senelik enflasyon belasını sona erdirdikten sonradan her yerde çift rakamlı enflasyon oranlarına geri dönüşümüz refahın topluma yayılmasını önleyen, tehlikeli bir gelişme. Gördüğüm en büyük risk ise borca girme. AK Parti hükümetlerinin daha önce Türkiye’yi kurtardığı dövizle iç borçlanmanın her yerde kaynak ihtiyacı için bir yol olması ileride büyük sorun olur. Ülkenin bugünkü borçlanması yüksek maliyetlerle gerçekleşiyor. Bu da bahsettiğim bozulmalar nedeniyle Türkiye’nin risk priminin yüksek olmasından kaynaklanıyor.”