Ahmet Kekeç’in Yaşamı: Gazetecilik, Edebiyat ve İnsanî Mirası
Ahmet Kekeç’in gazetecilik ve edebiyat yolculuğunu keşfedin; insanî mirasıyla Türkiye’de düşünce ve yazın dünyasının derin izleri.
İki kez kanser tedavisi gören ve 14 Kasım 2020’de Kovid-19 nedeniyle aramızdan ayrılan Ahmet Kekeç, yalnızca gazeteci kimliğiyle değil, yazarlık ve fikir dünyasındaki etkisiyle de hatırlanıyor. Ahmet Kekeç kimdir? Malatya’da 3 Ocak 1961’de doğan Kekeç, eğitimine memleketinde başlayıp Atatürk İlkokulu ile Atatürk Ortaokulu’nun ardından 1978’de Atatürk Lisesi’nden mezun oldu. Lise sonrası ailesinin yönlendirmesiyle Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde üniversite hayatına adım atan Kekeç, mizah öykülerini henüz 17 yaşındayken Gırgır dergisinde yayımlamaya başladı. 1980’lerden itibaren Aylık, Mavera, Yönelişler, Kayıtlar, Kırkayak (Kırklar), Kitap, Girişim ve İmza gibi dergilerde yazılar kaleme aldı. Bu dönemde gazeteciliğe de adım atan Kekeç, Milli Gazete, Zaman, Vahdet, Yeni Şafak ve Akit gibi gazetelerde editörlük ve köşe yazarlığı yaptı. Kanal 7’de kısa bir yorumculuk dönemi geçiren Kekeç, Cine5’te Memleket Meselesi ve Derin Mevzu adlı tartışma programlarını sundu. Ardından 24 TV’de Nerede Kalmıştık ve Tarihçe, Ülke TV’de ise En Sıra Dışı adını taşıyan üç televizyon programında yorumculuk yaptı.
Kekeç, yaşamının son yıllarında roman odaklı çalışmalara yöneldi ve 2016’dan itibaren Star gazetesinde yüzlerce köşe yazısı yayımladı. “Zaman zaman ertelediği edebiyatçı kimliği onun için çok önemliydi” sözleriyle aktarılan baba-kız anıları, Fatmanur Kekeç’in AA muhabirine anlattıklarıyla birçok yönüyle ortaya kondu. Fatmanur Kekeç, babasının gazetecilikteki sert ve köşeli üslubunu, ancak aileye karşı nahif ve pozitif tavrını da vurguluyor; çocukluğundan itibaren onun sevgisi ve şefkatiyle büyüdüğünü belirtiyor.
Babalarının yazılarında görülen ironi ve mizahı, gerçek hayatta da gördüğünü söyleyen Kekeç, onun adalet duygusuna ve iyi insan olma çabasına yürekten önem verdiğini belirtiyor. Ayrıca edebiyatla gazeteciliğin farklı yönlerini deneyimlemiş bir isim olarak, eğitim alıp gazetecilik gibi bir alana yönelmemiş olmasının onun için bir zenginlik olduğunu ifade ediyor. Fatmanur Kekeç, babasının vefatıyla birlikte daha çok edebi metin üretme arzusu taşıdığına değinerek, hatırasını yaşatmak için yapılan çalışmaları değerli bulduğunu dile getiriyor.
“Seçebilseydim yine babamın kızı olmak isterdim.” Eyüpsultan’da babasının adına bir kütüphane kurulması fikrinin onun hatırasını yaşatması açısından anlamlı olduğunu söyleyen Kekeç, bu tür girişimlerin babasının mizah anlayışını ve zekasını geleceğe taşıdığını belirtiyor. Babanın adının kamu alanında varlığını sürdürmesi, Kekeç’e göre hem ona duyulan yakınlığı hem de hatırasını canlı tutmayı sağlayan nazik bir süreç. O, babasının ironiden beslendiğini, zekâ ve şefkatle insanlarla iletişim kurduğunu ve bu özelliklerin onun şahsında da hissedildiğini anlatıyor.
AA’ya konuşan Fatmanur Kekeç, babasının ardında bir edebi miras bırakmayı arzuladığını ve bu mirası yaşatmaya yönelik çabaların değerli olduğunu ifade ediyor.