Diyarbakır’da Çayönü Tepesi’nde Kadınların Arkeolojik Katkıları ve Tarihe Işık Tutan Bulgular
Diyarbakır’da Çayönü Tepesi’nde kadınların arkeolojik katkıları ve önemli bulgular, tarihimize ışık tutuyor. Keşifler ve kadınların rolü hakkında detaylar.
Evde Pirinçten Taş Ayıklayan Kadınlar, Arkeolojik Kazılarda Gün Yüzüne Çıkıyor
Güneydoğu Anadolu’nun kalbinde yer alan ve insanlık tarihinin en eski yerleşim alanlarından biri olan Çayönü Tepesi, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde kazılmaya devam ediyor. Bu bölgedeki kazılar, yaklaşık 12 bin yıl öncesine uzanan ve Neolitik Dönem’in ilk dönemlerini temsil eden yerleşim alanını gün ışığına çıkarıyor. Özellikle son iki yılda kazı çalışmalarında kadınların aktif katılımı dikkat çekiyor ve bölgenin tarihine yeni bir perspektif kazandırıyor.
Çayönü Tepesi’nin Tarihsel ve Kültürel Önemi
Çayönü Tepesi, sadece Anadolu değil, aynı zamanda Yakındoğu ve Levant bölgesinde Neolitik kültürün en iyi örneklerini barındıran önemli bir merkez olarak kabul ediliyor. İlk kazı çalışmaları, 1964 yılında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü’nün kurucularından Prof. Dr. Halet Çambel ile Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robert John Braidwood tarafından başlatıldı. Kazıların ardından, farklı dönemlerde çeşitli bilim insanlarıyla sürdürülen çalışmalar, bölgenin kültürel mirasına değerli katkılar sağladı.
Kadınların Katılımıyla Güçlenen Kazı Çalışmaları
Son yıllarda, kazı ekiplerine katılan kadın sayısında büyük artış gözlemleniyor. 37 işçiden 32’si kadın, bilim heyetinden ise 21 kişilik kadronun %65-%70’i kadınlardan oluşuyor. Kazı Başkanı Doç. Dr. Savaş Sarıaltun, bu durumu şöyle değerlendiriyor: “Kadınların çalışmalara katılımı, bölgede istihdamı artırmak, aile ekonomisine katkıda bulunmak ve kültürel mirasın korunmasında önemli bir rol oynamasını sağlıyor.”
Kadınların Kazı Sürecinde Edindiği Deneyimler ve Eğitim
Sarıaltun, kadınların kazı sırasında kazandıkları deneyimlere vurgu yaparak, “Geçen yıl %90 olan kadın işçi oranımız bu yıl %87 seviyesine yükseldi. Kadınlar, pirinçten taş ayıklarken edindikleri dikkatli ve titiz çalışma alışkanlıklarıyla, şimdi toprak altındaki buluntuları ayıklama konusunda uzmanlaşmaya başladı” diyor. Ayrıca, kadınların kazı sırasında edindiği bilgiler sayesinde, buluntuların detaylarını fark etmeleri, onları arkeolojik çalışmaların önemli bir parçası haline getiriyor.
Kadınlara Duyulan Vefa ve Tarihe Katkıları
Sarıaltun, bölgedeki en yaşlı kadın buluntusunun 64 yaşında olduğunu ve bu kişinin bölgedeki en yaşlı birey olduğunu belirtiyor. “İşte bu nedenle, Çayönü’nde çalışan kadınlara ve kazıları başlatan öncü kadınlara derin bir vefa borcumuz var” diyerek, bölgenin kadın figürüne verdiği önemi vurguluyor. Ayrıca, kazıların başlatıcısı olan Prof. Dr. Halet Çambel’in de bir kadın olduğunu hatırlatarak, bölgedeki kadınların bilim ve araştırmalardaki katkısının altını çiziyor.
Arkeolojik Çalışmalarda Kadınların Rolü ve Güncel Durum
- Savaş Sarıaltun, “Bugün kazılarda %65-70 oranında kadın bilim insanı ve işçi var” diyerek, kadınların bilim ve saha çalışmalarındaki önemli yerini vurguluyor.
- İşçilerden 51 yaşındaki Suna Pala, eskiden tarla işleriyle uğraştığını, şimdi ise tarihi eser kazılarında çalışmaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirtiyor. Pala, “Tarihi eserleri bulup, hocamıza gösteriyoruz, bu bizim için gurur kaynağı” diyor.
- Kadınlar, kazı alanında buldukları kemikler, dişler, boncuklar ve taş baltalar gibi çeşitli buluntuları müzeye götürerek, kültürel mirasın korunmasına katkı sağlıyorlar.
Sonuç ve Geleceğe Dair Vizyon
Doç. Dr. Savaş Sarıaltun, “Kadınların bu çalışmalar içindeki varlığı, hem yerel istihdamı güçlendiriyor hem de arkeolojik verilerin kalitesini artırıyor. Bu nedenle, kadınların kazı çalışmalarındaki yeri ve önemi her geçen gün artıyor. Gelecekte, bu durumu daha da geliştirmek ve kadınların bilim alanındaki rolünü pekiştirmek istiyoruz” diyerek, bölgenin tarihine ve kadınların katılımına olan inancını sürdürüyor.