Diyarbakır’da Kürt Meselesinin Çözümü Çalıştayı Sonuçları

Diyarbakır’da Kürt Meselesinin Çözümü Çalıştayı

Düzenlenen basın toplantısına İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım ve İHH İnsani Yardım Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi İzzet Şahin konuşmacı olarak katıldı. Diyarbakır’da gerçekleştirilen “Kürt Meselesinin Çözümü ve Barışa Sivil Katkılar Çalıştayı” başlıklı çalıştayın sonuç raporu, İzzet Şahin tarafından kamuoyuyla paylaşıldı.

“Türk, Kürt, Arap Kardeşliği İnşa Edilmeli”

Açılış konuşmasını yapan İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Kürt meselesinin çözümü için Türk, Kürt ve Arap kardeşliğinin inşa edilmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Öncelikle şu hususu belirtmek gerekir ki, 40 yıldan fazla bir süredir bu konu, teşkilatlarımızın ve özellikle son 33 yılda İHH’nın gündeminde olan bir meseledir. Kürt meselesi, hepimizi derinden etkileyen bir konudur. Ulusal veya uluslararası düzeyde herkes bu konuda görüş belirtiyor. Ancak bu mesele en çok Türkiye’yi ilgilendiriyor. Ortadoğu’daki oyunları bozmak ya da yeni oyunlar kurmak istiyorsanız, Türk, Kürt ve Arap kardeşliğini inşa etmeniz gerekmektedir.” dedi.

Yıldırım, yapılan çalıştayın bu alandaki en kapsamlı çalışma olduğunu belirterek, “Bu süreçte, en geniş katılımlı ve farklı görüşlerin bir araya geldiği en büyük çalıştayı Diyarbakır’da gerçekleştirdik. İHH olarak bu çalışmayı bir zemin çalışması olarak değerlendirdik. Bu kadar geniş çapta yapılan belki de tek çalıştayı gerçekleştirdik. Kürt meselesinin özünü çok iyi biliyoruz; bu mesele ayrıdır, silahlı örgütün ortaya koyduğu zihin dünyası ise ayrıdır. Ana dilde eğitim, Türkiye’nin büyümesine katkı sağlayacaktır. Türkiye’de Fransızca, İngilizce, İtalyanca gibi birçok dilde eğitim veren okullar mevcut. Ana dilde eğitimi tabu haline getirmemeliyiz.” ifadelerini kullandı.

“Kürt Meselesi Kadim Bir Mesele”

Diyarbakır’da düzenlenen çalıştayın sonuç raporu, İHH İnsani Yardım Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi İzzet Şahin tarafından kamuoyuyla paylaşıldı. Rapor, Kürt meselesine neden olan etkenleri belirleyerek önemli bulgular içermektedir.

Raporun içeriğinde, “Ülkemizde Kürt meselesi kadim bir sorundur. Kimilerine göre kırk yıllık, kimilerine göre yüz yıllık olan bu sorunun iktisadi, siyasi, hukuki, sosyal, psikolojik, kültürel, etnik ve dilsel çok çeşitli boyutları mevcuttur. Sorun, dönemlere bağlı olarak; Şark meselesi, Doğu meselesi, Güneydoğu meselesi, Kürt meselesi gibi farklı şekillerde isimlendirilmiş, kimi zaman meselenin terör boyutu, kimi zaman kimlik boyutu, kimi zaman da sosyoekonomik boyutu öne çıkmıştır.” denildi.

“Çözümde Kilit Nokta Türkiye”

Çalıştayda, sorunların yanı sıra Kürt meselesinin çözümü için de öneriler sunuldu. Sonuç raporunda, Ortadoğu’da yaşayan Kürtlerin yaşadığı zorlukların Türkiye’yi de etkilediğine dikkat çekilerek, “Yeni gelişen süreçte Türkiye, Suriye ve Irak’ta yaşayan Kürtlerin de yüzünü olumlu manada Türkiye’ye döndüğünü göz önünde bulundurmalıdır. Ortadoğu’daki tüm Kürtlerin sorunları Türkiye’yi her anlamda etkilemektedir. Bu sebeple Türkiye’nin, bütün Kürtlerle diyalog ve iş birliğine dayalı bir siyaset izlemesi gerekmektedir. Türkiye’nin, Ortadoğu’daki Kürt halkının sorunlarına da kardeşçe ve adilane yaklaşması ve çözüm geliştirmesi önemlidir.” ifadelerine yer verildi.

“Ana Dilde Eğitim İnsani Bir Hak Olarak Görülmelidir”

Hazırlanan raporda, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin çoğunun bağımsızlık gibi bir dertlerinin olmadığı vurgulanarak, “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Kürtlerin büyük çoğunluğunun Türkiye’den ayrılarak bağımsız bir devlet kurmak gibi bir talepleri yoktur. Dil ve kimlik sorununun çözümü ile Kürt vatandaşların devletle olan bağları güçlenecek ve kendilerini bu ülkenin asli unsuru olarak göreceklerdir. Halkın tüm kesimlerinin Türkiye’ye olan aidiyetleri daha da sağlamlaşacaktır.” çözüm önerisi olarak raporda yer aldı.

Türkiye’de Kürt meselesinin çözümünde ana dilde eğitimin önemine değinilerek, “Ana dilde eğitim hakkı, hem evrensel hukuk normları hem de demokratik normlar bakımından bir insan hakkı olarak görülmelidir. Dil, hem bir iletişim aracı hem de bir kimliktir; ana dil ise bireyin kişiliğinin bir parçasıdır. İnsanın ana dili ile karakteri ve davranışları arasında sıkı bir ilişki vardır. Birçok etnik grup kendini dil üzerinden tanımlamaktadır. Bu sebeple anayasa, kanun ve yönetmeliklerdeki ana dil eğitimini yasaklayan ve dışlayan hükümler düzeltilmelidir.” denildi.

“STK’lar Çözüme Odaklanmalı”

Ayrıca raporda, Kürt meselesinin çözümünde sivil toplum kuruluşlarının (STK) önemine de değinildi. Raporda, “STK’lar Kürt meselesini ele alırken çözüme odaklanarak ideolojik kamplaşmalardan kaçınmalıdır. Toplum olarak bugüne kadar bu meseleden kaynaklı büyük kayıplar yaşadık. Telafisi mümkün olmayan çok ağır bedeller ödedik. Bu nedenle, bütün sivil toplum kuruluşları sorumluluklarının bilincinde olarak hareket etmeli ve sürecin başarısı için katkı sunma görevlerini yerine getirmelidir. STK’lar, Kürt meselesinin çözüm çalışmalarının toplumsallaştırılması ve tüm tarafların barış, kardeşlik ve adil bir tutum sergilemesine katkı sunma konusunda üzerlerine düşen görevleri yerine getirmelidir.” ifadeleri yer aldı.

Düzenlenen basın toplantısı, sonuç raporunun kamuoyuyla paylaşılmasının ardından sona erdi.